"Seni seviyorum."
Kaşlarını umutla kaldırdı. Beni sevdiğini biliyordum. Beni sevmeseydi kaldıramazdım. Ama yetmiyordu işte. Beni anlamıyordu. Kırgındım. Hiçbir zaman tam anlamıyla bana kendini açmadığı için kırgındım. Oysa ben sadece ona dağılmıştım. Ve işte şimdi de toparlayamıyordum. Bana güvenmiyordu. Hiçbir zaman güvenmemişti. Bense her şeyimi sermiştim önüne. Bu yüzden kendimi affetmeyeceğimi biliyordum. Utanıyordum. Ona böylesine bağlandığım için utanıyordum.
"Git."
Yüzüne bakmadan fısıldadım. Yüzüne bakarsam yine ona inanacaktım.Ellerimi tuttu ve baş parmaklarıyla okşadı. Ağlamak üzere olduğumu biliyordum. Ve bu yüzden daha da utanıyordum. Gözlerim yanmaya başlamıştı. Yanma hissi bütün vücuduma yayılırken onun elleri buz kesmişti. Bana karşı hep soğuk olmuştu zaten. Ama ben onun soğukluğunda yanıyordum.Hem de her seferinde... Bu durumdan nefret ediyordum. Derin bir nefes aldım ve kafamı kaldırdım.
Saçlarına baktım. Her zaman bakımlı ve taranmış olan saçları şimdi dağılmıştı. Kaşlarına baktım. Her zamanın aksine çatılmıştı. Ve gözlerine baktım. Her zaman gülmekten kısılmış olan gözleri şimdi gözyaşlarını durdurmak için kısılmıştı. Bana sevgiyle bakan gözleri şimdi çaresizlikle bakıyordu. Acı çektiğini düşündüm. Beni kaybetmekten korktuğunu düşündüm. Buna inanmak istemiyordum çünkü inanırsam yine kırılan ben olacaktım. Kafamı yandaki kapıya çevirdim ve bu sefer daha sert olduğunu düşündüğüm bir şekilde ona döndüm.
"Git."
Gözlerini benden ayırmadı.Kafasını salladı. İnanmak istemiyormuş gibiydi. Gülümsemeye çalıştı. Gözleri dudaklarına tezatlık gösteriyordu. O sırada ben, ona sarılmamak için dudağımın iç kısmını kemiriyordum. Kanatmak üzereydim ama acısını hissetmiyordum. Acısını hissetmek istiyordum. Kalbimin acısını bastırmasını istiyordum.
" Jimin seni seviyorum."
Artık ağlamaya başlamıştı. İlk defa benim karşımda ağlıyordu. Onu böyle görünce neredeyse ben de kendimi salıp ağlayacaktım. Ama üzüldüğüm için değildi. Benim karşımda ağladığı için diz çöküp ona teşekkür etmek istiyordum. Karşımda savunmasız öylece durduğu için minnettar olduğumu söylemek istiyordum. Şimdi boynuna sarılıp onu teselli etmek istiyordum. Bana güvenmesini ve her zaman yanında olacağımı söylemek istiyordum.
Ama yapmadım. Sadece boş gözlerle ona bakmaya devam ettim.
" Taehyung, git."
Sesim hiç olmadığı kadar soğuk ve merhametsiz çıkmıştı. Bir anlığına da olsa gözlerinde hayal kırıklığı gördüm. Sonra hemen gözyaşlarını sildi ve yavaşça kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtığında son bir umutla gözlerime baktı. Ben yine sustum. Gitmesini bekledim. Arkasını döndüğünde kapıyı çarpar diye gözlerimi kapattım. Ama yapmadı. Sadece sessizce kapattı. Sonraki birkaç saniye içimde savaş vermekle meşguldüm. Ya koşup ona yetişecektim ve evimize döndürecektim, ya da gitmesini izleyecektim. İkincisini seçtim. Sessizce orda öyle bekledim. Bir daha gelmeyeceğini bile bile... Daha önce de kavga etmiştik ama ben her seferinde özür dilemiştim. Şimdiyse dilmeyecektim ve o da dönmeyecekti zaten. Bu sefer gerçekten bitmişti. Uzun süredir tuttuğum gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Olduğum yere çöktüm ve dizlerimi kendime çektim. Başımı dizlerimle karnımın arasındaki boşluğa gömdüm ve ellerimi başımın üstünde birleştirdim. Yok olmak istiyordum. Orada öylece kaybolmak istiyordum. Onu kırmıştım ama o beni parçalara ayırmıştı. Pişman olmuştum. Gitmesine izin verdiğim için pişman olmuştum ama geri getirecek gücüm de kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Beautiful Boy. | Vmin (One Shot)
FanfictionBen çıldırdığını düşünüyordum, sen ise beni öpüyordun.