Pes etmiştim. Artık bitsin istiyordum; bu acı bitmeliydi. Uçurumun kenarına geldim ve sessizce ıssız ağacın dibine oturdum eskileri hatırlayarak. Adım sesleri geldiğinde telaşla ayağa kalktım. Hayatımı keskin pençeleriyle delik deşik eden o adam, işte bir kez daha karşımdaydı. Sadece hayatımı değil; ruhumu ve duygularımı da parçalamıştı. Ali Mertoğlu, şu zamana kadar başıma gelen hem en güzel, hem de en kötü şeydi.
Bir ölüm meleği tarafından ona verilmiş gibiydi içinde ruhunu barındıran gözleri. O kadar güzel, ama bir o kadar da tehlikeli ve vazgeçilemezdi. O gözlere bir kere bakan, bir daha bakmak isterdi ve sonsuza kadar orda kalıp, o gözlerde boğulmayı bile göze alabilirdi. Mavi bir ateşti gözleri, alev alev yanardı ve baktıklarını da yakardı. Saçları ise sadece ona özel verilmiş bir armağan gibiydi. Güneş kadar parlak, ama gece kadar dağınıktı. Dudakları, tutku ve şehvet doluydu. Burnu ise kalemle çizilmiş gibi, herkesin kıskanacağı türdendi. Ve işte aylar sonra bu aşık olduğum adam, bir kere daha karşıma çıkmıştı. Tekrar aynı kabusu yaşatmak mı istiyordu bana yoksa? Yoksa sadece bir veda mıydı? Vedaları sevmezdim, kabusları da. Ancak ne kadar korksam da, kabuslarımda o oldukça bir rüyadan daha güzel geliyordu bana. Vazgeçilmezdi ama vazgeçmeliydim.
"Ali." Aylar sonra unutmaya çalıştığım ismini söylemek kalbimi acıtmıştı. Yutkundum ve gözlerimi gözlerine sabitledim. Üstelik biliyordum da; o bana böyle baktıkça, ben o mavi gözleri ne pahasına olursa olsun affederdim. Kendime hakim olmalıydım.
"Selin." dedi bir adım bana doğru yaklaşıp. Yerimden kıpırdayamadım. Adımı onun ağzından duymayalı çok uzun süre olmuştu. Kalbim sıkışıyor gibi hissettim, boğazım düğümlendi ama bu sadece eski hislerimin dışarı çıkma çabasıydı. Onları içimde kilitli tutmalıydım, bırakırsam koşarak Ali'ye gidecekler, ve onu bırakmayacaklardı. Yeniden yutkundum.
Aramızda, onu bıraktığım günki gibi derin bir sessizlik oldu. Belki ikimiz de konuşmuyorduk ama duygularımız çığlık çığlığaydı. Hislerim dudaklarım arasından çıkmayı başaramayınca, gözlerime hücum ettiler ve bir kaç damla göz yaşı süzüldü yanaklarımdan. Onun da yutkunduğunu gördüm.
Aramızdaki sessizlik giderek daha fazla şiddetlenebilirmiş gibi, ikimiz de konuşmuyorduk. Bana yaptıkları ağırdı. Ben onu tüm kalbimle severken nasıl başka birinde benim ona verdiğim sevgiyi arayabilmişti? O kadına nasıl gidebilmişti beni bırakıp? Ruhu, bedeni nasıl el vermişti ben onu böyle severken? Hiç mi sevmemişti beni? Eve geldiği gün son kez o mavi gözlerine bakmıştım. Hiç bir şey söylemeden, bavulumu alıp gitmiştim yanından. Yine sessizdi.
"Ben özür dilerim Selin." dedi fısıltıya benzer bir sesle. Ne diyebilirdim ki? Bir özür, bir aldatmaya değer miydi? Tek bir özürle geçer miydi bunun acısı?
Böyle bir yerde karşılaşmamız garipti. Özlemiştim onu. Bu yaptığına rağmen onu bedenen terk etsem bile, ona karşı olan duygularım bedenimi terk edememişti. Beraber acılarımızı paylaştığımız yere gelmiştim. Uçurumdu burası. Hafif bir rüzgar vardı ve saçlarımızı savuruyordu. Aylar önce tam bu gün, burada acılarımızı fısıldamıştık rüzgara. Mutluydum, huzurluydum çünkü ters esip de yüzüme çarpmamıştı rüzgar fısıldadıklarımı o gün. Şimdiyse, yine aynı yerde fısıldayamadıklarımla yüzleşiyordum. İçimdeki en büyük acı, karşımda durmuş benden özür diliyordu.
"Hayır Ali. Yanlışlıkla birine çarptığında özür dilersin. Ya da bir şeyi yanlışlıkla kırdığında. Veya birini üzdüğünde özür dilersin. Bunlar affedilir." dedim ona bakmadan. İtiraz etmeye çalıştı ama elimle dur işareti yaptım. Sonrada göğsümü işaret ederek, "Ama bu, Ali, içime açtığın bu yara ölsem de affedilmez." dedim gözlerimden akan tek bir damla daha yanaklarımla buluşurken. Gözleri doluydu, kendini ağlamamak için zor tutuyordu. O kırılgan çocuk çıkmıştı yine içindeki. "Ben böyle olmasını ister miydim sanıyorsun?" dedim kesik kesik. "İkimizin de acı çekmesini ister miydim, ha? Bunu sen yaptın Ali. İkimizi sen ayırdın. Bunu sen istedin." dediğimde sesim o kadar acımasız ve sert çıkmıştı ki, ben bile inanamadım. Ama iyiydi. Aylarca içimde tutmuştum, şimdi ise o içimdeki hisler büyümüştü ve hepsi bir anda dışarı çıkıyordu. Rahatlamam gerekirdi ama niye kalbim acıyordu?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Meleği (Tek Bölümlük)
FanfictionTek bölümlük bir AlSel kurgusudur. Keyifli okumalar. ❤️