Üstündeki elbiseyi bir kez daha gerginlikle inceledi. Kırmızı, ince askıları olan zarif bir elbise giymişti. Vücut hatlarını olduğundan daha ince gösteriyordu. Ve bu iyiydi. Terleyen avuç içlerini elbisenin eteği yardımıyla kuruttu. Aynanın önünden çekilip yatağının kenarında duran topuklu ayakkabıları kavradı. Yatağa eteğini düzeltip oturdu. Ayakkabıyı sağ ayağına geçirdi ve bilek kısmındaki ipleri bağladı. Aynı işlemi diğer ayağında da yaptığında, hazırdı. Düzleştirdiği saçları yüzüne gelince üfleyip geri göndermeye çalışırken aynı zamanda ayağa kalkmış ve beyaz el çantasını arıyordu.Gelen bildirim sesiyle arkasını döndü ve sesin geldiği yere, yani aradığı çantasına ilerledi. Çantayı açtı ve telefonunu çıkardı. Mesaj gelmişti.
Zayn: dışarıdayım x
Derin bir nefes aldı. İşte başlıyordu.
Telefonu gelişigüzel çantasına tıktıktan sonra odasından çıktı. Merdivenleri uzun uğraşlar sonucu indiğinde içeriye seslendi:
"Anne, ben çıkıyorum!" Annesi onaylayan mırıltılar çıkardı. Sonra ekledi:
"Geç kalma!"
Kapının kolunu kavradı. Kalbinin sesini duyabiliyordu ve bu çok rahatsız ediciydi. Kavradığı kolu indirdi ve havanın içeri dolmasına izin verdi. Kapıdan çıktı ve arkasından kapattı. Sonunda karşısına bakabildiğinde siyahlar içinde arabasına yaslanan Zayn'i gördü. Siyah gömlek, siyah ceket, siyah pantolon ve siyah ayakkabılar. Hayranlıkla karşısındaki manzaraya bakarken Zayn de ondan farksızdı. Yaklaşık bir dakikadır birbirlerine böyle baktıklarını fark ettiğinde utançtan göz temasını kesti. Temkinli adımlarla yürürken düşüp rezil olmamak adına elinden geleni yapıyordu.
Zayn'in karşısında durduğunda Zayn transtan çıkmış gibi başını iki yana salladı.
"Sen... Muhteşem görünüyorsun." Bendis, aldığı iltifata sessizce teşekkür etmekten başka bir şey yapamamıştı. Zayn kızın narin elini kavradı ve dudaklarına yaklaştırdı. Neredeyse hissedilemeyecek bir öpücük kondurdu.
Bendis, elbisesiyle aynı renk olduğuna dair yemin edebilirdi. Şu an için tek isteği eve dönene kadar bayılmamaktı.
Kendine gelmesini sağlayan şey Zayn'in ona kapısını açmasıydı. Gülümseyip açılan kapıya ilerledi. Koltuğa dikkatlice oturduğunda Zayn kapısını kapatmış ve kendi tarafına gitmeye başlamıştı bile.
Zayn de kendi yerine oturup arabayı çalıştırdığında ikisi de aynı şeyi düşünüyordu; bugün harika olacaktı.
-
O akşam Zayn onu kapattığı bir restorana götürdü. Sahil kenarında lüks bir mekandı. Mum ışığı altına yemeklerini yediler, sohbet ettiler. Saat ilerledikçe kahkaha sesleri artıyordu. İçtikleri şarap onların hafif çakırkeyif olmasını sağlamıştı.
Restoranın dışına çıktılar, sahile indiler. Dalga sesleri onlara huzur veriyordu. Ay ışığı denize yansırken adeta görsel bir şölen oluşuyordu karşılarında. Zayn Bendis'e baktı. Yüzünün yarısını aydınlatan ay ışığı onu o kadar güzel gösteriyordu ki... Zayn düşündü, her ne kadar denizin görüntüsü onu mest etse de, ay ışığının Bendis'in yüzünde çok daha güzel durduğuna dair kalıbını basabilirdi.
Bendis, üzerindeki hayran bakışları fark ettiğinde kızarıp başını yere eğdi. Ardından cesaretini toplayıp gözlerini Zayn'e dikti. Ela gözleri hiç olmadığı kadar parlıyordu. Ve dudaklarına bakıyordu. Bunun sonunun ne ile biteceği belliydi ve Bendis kesinlikle buna hazırdı.
Dudakları buluşmadan önce son duyduğu şey Zayn'in dalga sesleriyle harmanlanmış yumuşak sesiydi.
"Karanlık hayatıma girip aydınlattın. İsminin hakkını veriyorsun, sevgilim."
-
Merhabalar.
Bu hikaye de böyle bitti, umarım hikayeye layık bir final olmuştur.
Final yaptığım ilk kitap bu. Hatırlıyorum da, kitabı yayınlarken tutacağı aklımdan bile geçmemişti. Sizin sayenizde bu yerlere gelebildi.
Hepinize yolun başından beri yanımda olduğunuz için teşekkür ediyorum, sizi seviyorum.
Kendinize iyi bakın, başka hikayelerde görüşmek üzere!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bendis | z.m/texting
Fanfiction"Karanlık hayatıma girip aydınlattın. İsminin hakkını veriyorsun, sevgilim."