geçen bölüm;
"Busan huh? Orda benim tanıdığım çok kişi var."
"Ah öyle mi? Kimleri tanıyorsun mesela?"
Heyecanlanmıştım. Memleketim hakkında konuşabileceğim birisini bulmuştum! Yani, en azından ordaki kişiler hakkında konuşabilecektim, ama oda olsundu!
"Onları tanıdığını sanmıyorum. "
"Olsun sen yinede söyle! Ben tüm Busanı tanıyorum! Herkes de beni tanır! Övünmek gibi olmasın ama Busandaki en güvenilir kişiydim! Insanlar en büyük sırlarını bile bana söylerlerdi!"
Minho ciddi bir gülümseme takıp bana doğru eğildi. Okadar yakındı ki nefes alış verişlerini boynumda hissedebiliyordum. Sonra duymakta zorlandığım bir ses tonu ile bana fısıldadı.
"Shagoul olduklarını bile söylediler mi?"
Ne dediğini anlamamıştım. Shagoul? Oda ne? Ya da ben mi yanlış anladım? Arkaya yaslanıp ona baktım.
"Ne? Anlayamadım."
Sandalyesine oturup gülümsedi. Havalı gülümsedi...
"Bende öyle düşünmüştüm. Kafana çok takma, takmaman senin için daha iyi."
Ne demem gerektiğini bilmediğim için gülümsedim. Ve o gülümsememe göz kırparak cevap verdi. Sonra kalkıp arkadaşlarının yanına gitti.
Sanırım Chanyeol denen çocuk haklı değil. Minho Kristen çok çok daha nazik ayrıca gülmesini de biliyor. Ah ama Minho hakkında gerçekten ne düşünmem gerektiğini de bilmiyorum. Neyse Kristen uzak olsam yeter şimdilik. Diğerleri hakkında sonra düşünürüm.'Dert etme, Kris bir daha yakınına dahi varmaz zaten! Onu bir daha ne zaman kahveleyeceğin belli değil çünkü! Hshdhwhahdgshshshdv'
Yine mi sen? Bi defol git sana!!
Anahtarı kapı deliğine sokar sokmaz kapı açıldı. Annem hemen kolumdan tutup beni içeri çekti ve elime toz bezini sıkıştırdı. Saçlarını bir lastikle topladıktan sonra kapıyı bile çekmeden gitti. Ahh, yine mi? Içeri girdim ve toz bezini pencerenin önüne koydum. Sonra bahçede sigara içen babama yöneldim. Yanındaki bahçe sandalyesini çekip oturdum.
"Bir kere de evet desen olmaz mi?"
Babam hiç acele etmeden sigarasını ağzından çekip, bana bakmadan cevap verdi.
"O garı yerini bilecek. Garı sa garılığını bilecek. O haddini bilmeze söyle bir kez daha tavırlanırsa bana, bunu onun yanında bırakmam."
Sigarasını bir köşeye atıp içeri girdi. Bundan artık gerçekten bıkmıştım. Babam her zamanki gibi halden anlamaz ve annemde sorumluluklarından kaçmaya devam ediyordu. Ayrılsalar bu kadar yorulmazdım en azından. Derin bir nefes verip üst kattaki odama yöneldim. En azından kavga olunca yan odada olmak zorunda değildim artık. Yatağım daha gelmediği için yer yatağına serildim. Şu an hiç ders çalışasım yoktu. Sadece biraz dinlenmek istiyordum. Telefonumdan 'BTS save me' açtım ve başımın yanına koydum. Gözlerimi kapayıp beynimi boşaltım. Hiç bir şey düşünmek istemiyordum. Hiç bir şey.
"Kafana çok takma, takmaman senin için daha iyi."
Yastığı kafama geçirip gülmeye başladım. Minhonun gülüşü gerçekten havalıydı. Kekekeke.
'Yani Minho fanbase'ini mi seçeceksin? Ah yazık oldu, bence Kris daha havalıydı.'
Ne saçmalıyorsun? Ben hiç bir fanbase'ine katılmayacağım! Bu tamamen saçmalık! Hem sen yine nerden çıktın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Monster Inside Me [Düzenleniyor]
Fanfiction'Sana benden korkma demeye hakkım yok,.... Ama benden korkman senin için iyi olmaz....' -Bir Shagoul.... Tüm haklar saklıdır.