Eve girdiğimde derin bir nefes alarak odama çıktım. Buraya gelmeden önce Mira'ya eve geldiğime dair kısa bir mesaj atmıştım. Odaya girince kendimi banyoya atıp kısa bir duş aldım. İçeri geçip üzerime pijamalarımı giydim. Telefonu elime aldığım an kenardaki pencereden sızan soğuk havayı fark ettim. Ayağa kalkıp o tarafa doğru yürüdüğümde tam kapatacakken bir şey fark ettim. Sokakta yürüyen çocuğu. Başını kaldırdı ve soğuk gözlerini gözlerime dikti. Beni ne zaman fark etmişti?
Mavi gözlü çocuk. Buz gözlü adam diye düzeltti iç sesim. Doğru. O buz gözlü adamdı. Soğuk gözlerini gözlerimden çekip yürümeye devam etti. Pencereyi kapatıp yatağıma oturdum. O sırada kapı açıldı ve içeri Mira girdi. Kapıyı kapatıp "Noldu? Neden erken ayrıldın?" dedi.
"Hava almak istedim. Sonra...Canım sıkıldı eve geldim." dediğimde yatağa oturdu. "Bardan bir adamın üzeri yanmış. Ölü olarak bulmuşlar. Sanırım kendi çakmağıyla yakmış." dediğinde o anı hatırladım. Ben yapmıştım. Adamı ben öldürmüştüm..."...Ben de dedim ki...Sara sen beni dinliyor musun?"
Bakışlarımı Mira'ya çevirdim. "Başka bir şey var. Yoksa bana güvenmiyor musun?" dediğinde "Yok gerçekten." dedim. Tek kaşını kaldırıp bana baktı. "Şu yan evdeki çocuk kim?" dediğimde ağzı açık bir süre bekledi. "Onunla tanıştın mı?" dedi yutkunarak. "Hayır. Ama sürekli beni izliyor." dediğimde derin bi nefes aldı. "O Barkın Samyeli. Bu şehrin seri katili." dediğinde gözlerimi belerttim. "İnsan mı öldürüyor?" Sen farklısın sanki.
"Hayır. Öyle değil. Yani kötü işlere bulaştığı doğrudur ama insan öldürmüyor. Bir lakap sadece." dediğinde yutkundum. "Neyse ben yatıyorum. İyi geceler."
Mira odadan çıktıktan sonra yatağıma oturup derin bir nefes aldım. Bavulumdan çıkarttığım günlüğü elime alıp yazmaya başladım.
Günlük:10 Şubat
Birkaç gin sonra yeni okuluma başlayacağım. Mutlu muyum bilmiyorum ama...Annemi çok özlüyorum...O öldükten sonra babamın beni yanına çağırması üzerine geldim bu şehire. Alp beni umursamıyor bile. Yüzüme bile bakmıyor. Haklı. Üzdüm onu. Ama nerden bilebilirdim ki...Bir an geleceğini söylüyor. Heycana kapılıyorum nasıl davranacağım hakkında hiçbir fikrim yok...Kalbini kırdım. Farkındayım. O kalbi düzeltmekte zor görünüyor. Bugün o mavi gözlerde bir şey fark ettim. Sanki...Sanki o da benim gibiydi. Her neyse hoşçakal...
¤
Yatağıma uzanıp ışığı kapattım. Kendimi uykuya teslim ettim...
-
Yavaşça araladığım gözlerimi etrafta gezdirdim. Vücudumun ağrısıyla beraber kendimi lavaboya sürüklediğimde bir şey fark etmiştim. Göz rengim bayağı belli oluyordu. Kırmızı ve bazı yerleri mavi olan göz rengim iyice ortaya çıkmıştı. Yüzümü yıkadım. Odadan çıkıp aşağı indim. Masaya oturur oturmaz kimseyle göz göze gelmemeye çalıştım. Anlayabilirlerdi.
"Günaydın." dedi babam. "Günaydın. Baba iznin olursa alışverişe çıkmak istiyorum bugün. Yalnız başıma.""Dikkat edersen neden olmasın?" dediğnde başımı sallayıp kahvaltıma döndüm. Kahvaltı bitince ayağa kalkıp odama çıktım. Mavi dar kotumu ve pembe tişörtümü üzerime geçirip mavi vanslarımı giydim. Aşağı inip evden çıkıp bir taksiye bindim. Araba Mira'ya lazım olabilirdi. Taksiciye alışveriş mağazasının yerini söyleyip sürmesini bekledim. Alışveriş mağazasının önüne geldiğimizde parayı uzatıp indim. O sırada teşefonuma mesaj gelmişti.
Kimden:Babam
Kartında paran var. İstediğin kadar harcayabilirsin.Telefonu cebime atıp mağazaya girdim. Bir yerde gördüğüm lenslerin olduğu bölüme doğru yürüyüp içeri girdim. "Şey şu siyah lensler ne kadar?" dediğimde orta yaşların sonunda olan kadın bana döndü. "55 lira. Ama...Senin için indirim yapabilirim."
Kutusuyla beraber lensleri eline alıp masanın üzerine koydu. Kartı uzattım. Babamın mesajda attığı şifreyi girip kadına baktım. "Sende bir şey fark ettim. Göz rengin çok acayip."
Kadına yalan bir gülümseme yollayıp uzattığı kart ve lens kutusunu elime aldım. Mağazadan çıkıp kafeteryaya doğru ilerlerken birisine çarptım. Çarptığım kişinin yüzüne baktığımda tanımadığım çocuğunda bana baktığını gördüm. "Özür dilerim. Biraz dalgındım da..."
"Asıl ben özür dilerim. Önüme bakarak yürümeliydim." dediğimde gözlerini kıstı. "Neden önüne bakarak yürümüyorsun?" dediğinde bir an ağzım açık ne diyeceğimi bekledim. "Kaybolan tokamı...Arıyordum da...O da yokmuş." dediğimde başını salladı. "Gözlerin güzelmiş."
"Teşekkür ede-" sözümü bitirememiştim. Nedeni ise buz kütlesiydi. Bakışları oldukça soğuk ve keskindi. Kaşarı çatılmıştı ve beni izliyordu. Yine! Gözlerimi buz mavisi gözlerinden ayırıp yanımdaki çocuğa çevirdim. "Sana bir şeyler ısmarlayabilirim."
"Gerek yok teşekkür ederim. " dediğimde "Üzülürüm ama." dedi. Başımı sallayıp biraz ilerdeki sandalyelere oturduk. "Ne istersin?"
"Ben puding yiyeceğim." Garsona dönerek konuşmuştum. "Bende milkshake alayım. Vanilyalı." dedi yanımdaki çocuk da. "Adın ne?" dediğimde "Poyraz. Senin?" diye sorduğunda "Sara." dedim. Gülümsedi. Gözlerim yin o buz kütlesini aradı. Ama yoktu. Gitmişti.
"Kardeşin var mı?" Poyraz'ın sorusuyla dikkatimi ona çevrdim. İstediklerimiz gelmişti. Pudingimi yerken "Benden nefret eden öz bir kardeşim ve iki üvey kardeşim var."
"Benimde küçük bir kız kardeşim var." dediğinde yutkundum. "Ailen?" Kaşlarını çattı. "Ailemle konuşmuyorum." Konuyu değiştirmek istercesine "Nerde oturuyorsun?" dedim. "Tehlikede. Adı öyle ve pek insan yaşadığı söylenemez." dediğinde "Hmm. Sana bir şey sorsam." dedim. "Buyur." dedi beklentiyle. "Barkın Samyeli kim?"
Kaşları çatıldı. Kahverengi gözleri koyulaşırken "Neden sordun?" dedi. Yutkundum. "Sanırım takip ediliyorum." dediğimde gözlerini kısıp etrafına baktı. "Barkın, bu şehrin buzdan adamı. Herkese karşı soğuktur. O da bizim sokakta oturuyor."
"Arkadaş mısınız?" dediğimde başını bana çevirdi. "Evet. Çok yakın olmasak da beraber takılırız." dediğinde başımı salladım. "Ayrıca seni de takip etmiyor. Sadece senin nasıl bir kız olduğuu çözmeye çalışıyor."
Onu tanıyordu. Arkadaşlardı. Beni takip etmiyordu tabii ki de! Bu izlenimede nerden kapılmıştım?! "Ben gidiyorum." deyip ayağa kalktı Poyraz. "Bende çıkıyordum zaten." dediğimde "Seni bırakayım." dedi. Tam itiraz edecektim ki beni susturup yürümeye başladı. Siyah spor bir arabanın önünde durduğumuzda arabaya bakındım. Çok güzeldi. O sürücü koltuğuna otururken bende yanındaki yere oturdum. Arabanın güneşliğinin arkasındaki aynaya bakarak lenslerimi taktığımda Poyraz bakışlarını bana çevirdi. "O güzelim gözlerini niye gölgeliyorsun?"
"Şey rahatsızlık varda. O yüzden." dediğimde başını sallayıp önüne döndü. Braz sonra yol kenarında durduğumuzda camı çtı ve yan taraftaki iki erkekle konuşmaya başladı. Derin bir nefes aldığımda dışardaki sarışın çocuk başıyla beni işaret edip "Bu kız kim?" dedi. "Arkadaşım." dedi Poyraz çocuğu yanıtlayarak. "Ha boş yani."
Çocuk ön taraftan dolanıp benim tarafıma geçip kapıyı açtı. "Selam." dediğinde yalandan gülümsedim. "Ben Berke." dedi elini uzatıp. "Sara." dediğimde sırıttı. "İkile Berke. Eve gidiyoruz." dedi Poyraz derin bir nefes alırken. Berke çenesini dikleştirip "Umarım yine görüşürüz Sara." dedi. Poyraz gaza yüklenince sırtım sertçe koltuğa çarpmıştı. Belimi tuttuğumda Poyraz'ın bana bakmadığını gördüm. Yüzümü buruşturup elimi sırtımdan çektiğimde araba durmuştu. Ne çabuk gelmiştik. Evimi nerden biliyordu?
Poyraz'a döndüm. "Evimi nerden biliyorsun?" dediğimde omuz silkti. "Teşekkür ederim." deyip arabadan indim. Kapıyı kapatıp eve doğru yürüdüm. Eve girip odama çıktım. Derin bir nefes alıp pencereden dışarıyı izlemeye başladım...
+7 vote ve +7 yorumdan sonra yeni bölüm gelir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Ve Buz
Science FictionBen ateştim, o buz... Ben yakardım, o dondururdu... Ben konuşurdum, o susardı... Gözleriyle eridim... Bakışlarımla yandı... Sessizce öldük beraber... Biz onunla... Ateş ve Buzduk... Ben masummuşum ona göre... O kötüydü bana göre... Düşüncelerim onu...