Telefon

19 1 0
                                    

Arkamdaki kişi her kimse gerçekten gerizekalı olmalıydı. Karanlık bir ortamda, arkamda durmuş gizemli bir şekilde korkmamamı söylüyordu. Gerçekten çok rahatlamıştım(!)

O kadar korkmuştum ki nefes dahi almadan koşmaya başladım. Aydınlığı gördüğüm an biraz olsun rahatlayıp tuttuğum nefesimi saldım. Sağ salim dışarı çıkabilmiştim ama arkamdaki sesin kime ait olduğunu gerçekten merak etmiştim. Kabul etmeliyim ki etkileyiciydi sesi. Dışarı çıktıktan sonra yavaş hareket etmeye başlamıştım sanki. Kafam karışık olduğunda her şey çok yavaşlamış görünüyordu nedense.

Futbol sahasının önüne geldiğimde antremanın başlamış olduğunu farkettim. Geç kalmıştım işte! Mert oradaydı. Nefes alışlarım onu her gördüğümde olduğu gibi yine hızlanmıştı. Onda beni çok heyecanlandıran bir şey vardı. İçeride bana korkma diyen kişinin o olmasını istiyordum. Bihter'in yanına oturdum yavaşça.

" Neredesin sen? Antreman var ve geç kaldın tatlım. "

Bihter'in söylediklerini es geçerek "Spor salonunda jenaratör var mı?" Diye sordum.

"Elbette var. Elektrikler mi kesildi yoksa?"

"Evet. Ama devreye girmedi. Bir sorun vardı herhalde. "

"Sen iyi misin Dora? Çok mu korktun suratın bembeyaz olmuş. "

"İyiyim. Sadece birden her yer kararınca biraz gerildim hepsi bu. "

"Başka bir sorun yok yani?" Dedi kaşını kaldırarak.

"Yok tabii." Dedim.

Ona bir şey söylemem doğru olmazdı. Neden bu kadar gerildiğimi bende bilmiyordum. Sonuçta karanlıkta olmamıza rağmen beni tanımıştı. Tanıdığım, okuldan bir arkadaşımdı belkide. Ya da... İşte hep 'ya da'dan sonraki kısmı düşünüyordum ben. En büyük sorunlarımdan biri buydu. Kendi kendimi korkutmayı çok iyi beceriyordum. Bihter'in sesiyle kendime geldim.

"Sen ne çektin bilmiyorum ama aynısından bende istiyorum. Yaklaşık 3 dakikadır antreman bitti ve sen boş boş sahaya bakıyorsun. İyi olduğuna emin misin?"

Hiç farkında değildim! Antremanı doğru düzgün izlememeyi bir tarafa bıraktım bittiğinin bile farkında değildim. Normalde Mert antreman sahasını terk ettiği an bende kalkardım.

Hiçbir şey söylemeden ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Üzerimde garip bir ağırlık vardı. Bihter de konuşmadı zaten sınıfa gelene kadar.

***

Eve geldiğim an kendimi koltuğa attım. Çok yorgun hissediyordum her okuldan geldikten sonra hissettiğim gibi. Bihter yine bir yerlere gezmeye gitmişti. Nereye demişti? Imm sanırım onu dinlememiştim. Aman neyse bu önemli değildi zaten. Kalkıp kendime bir şeyler hazırladım. Yemek yemek, uyumaktan sonraki en önemli eylemdi bana göre. Yemek yedikten sonra tekrar uzandım. Televizyonu açtım ve yine hiçbir şey yoktu. Evlendirme programlarından gerçekten bıkmıştım. Bilgisuarda takılmak daha iyi bir seçenekti sanki. Tabii odaya gidip getirmek zorunda olmasam daha iyi bir seçenek olabilirdi. Annem haklıydı, ben çok tembeldim. Ama bilgisayarımı almaya giderdim tabiiki.

Bilgisayarımı alıp tekrar üçlü koltuğa kuruldum. Mailim her zaman açıktı ve hiçbir zaman mail gelmezdi. Tabii şu saçma sapan reklamları saymazsak. 1 mail görünüyordu. Aa toksa arkadaşlarım Twitter'a mı katılmamı bekliyorlardı acaba ? Ya da facebook'a? Hafifçe tebessüm ettim düşünceme. Ama yanılmıştım bu sefer. Ne Twitter dan ne de Facebook'dan gelmişti bu mail.

Gölge'den gelmişti. Gölge kimdi? Öyle bir arkadaşım olduğunu hatırlamıyordum. Meraklı bir şekilde maili açtım.

"Sana korkmamanı söylemiştim. Korktun! Bundan sonra sözümü dinlemelisin. Yoksa gerçekten korkunç olabilirim Dora."

Aptal aptal maili 4-5 kez okudum. Şu an korkmam gerekiyodu belki ama ben adımı yazmasına uyuz olmuştum. Nedenini bilmiyorum. Korkma dediği zamanda adımı söylemişti. Seni tanıyorum havası mı vermeye çalışıyordu gerizekalı şey? Bu mail beni gerçekten delirtmişti. Gerizekalı, takıntılı bir adamın Mert olmasını istemek aptallıktı. Bir gün içinde iki kez benimle iletişime geçen bir sapığımın olması gerçekten harikaydı. Soyunma odasına gittiğimi biliyordu, mail adresimi biliyordu. Hakkımda başka ne biliyordu acaba? Ya evimi biliyorsa? Bu düşünce titrememe neden oldu. Bilgisayarı sehpaya bırakıp uzandım.

"Şu lanet telefona bak Bihter. Sanırsam alacaklılarımız arıyor." Uykumu bölen her şeyden, herkesten nefret ediyorum! Ne güzel uyuyordum ya. Telefon sustu ama Bihter'den ses yoktu. Hala gelmemişti demekki. Kafamı hafif kaldırıp saate baktım. 9 olmuştu. Oha kaç saat uyumuştum ben? Ben tam tekrar gözümü kapattığımda telefon yine çalmaya başladı. Hızlıca kaktım ve açtım.

"Alo. "

"..."

"Heyy konuşsana."

"..."

"Kime diyorum? Madem konuşmayacaktın neden arıyorsun ya?"

Telefon suratıma kapanmıştı. Oh ne güzel. Tekrar sevgili üçlü koltuğuma oturmaya gidiyordum tabii telefon çalmasaydı.

"Bana bak ya konuş ya da sonsuza kadar sus." Karşı taraftan bir kahkaha sesi geldi. Tamam saçmalamıştım. Erkek kahkasıydı bu.

"Gülebildiğine göre konuşabiliyorsundur da sen şimdi."

"..."

"Sapık mısın onu söyle bari?" İyice saçmalamıştı.

Sahte bir kahkaha sesi geldi. Ve ardında o beklediğim cevap...

"Sapık filan değilim. Sadece mailimi alıp almadığını merak ettim. Aldın mı Dora?"

Şu an gözlerim normalin 5 katı olmuştur herhalde. Bu oydu!

Aman Allah'ım! Sesi çok etkileyiciydi. Bu çok aptalcaydı ama etkilenmiştim işte. Korkmuştum da ama farklı bir şeydi bu. Sesi gizem doluydu.

"Bu seferde sen konuşmayı unuttun sanırsam Dora?" Her cümlenin sonunda Dora demese olmuyordu herhalde. Adımı söylemesi beni ürpertiyordu.

"A-a-aldım." diyebilmiştim zorla.

"Buna sevindim. Beni dikkate al olur mu? Yoksa..."

"Yoksa ne?"

"Yoksa... Camına taş atarım. " O sırada cama değen taş sesiyle elimdeki telefonu bıraktım.

Okulumu, mail adresimi, telefonumu ve en korkuncu evimi biliyordu. İşte şimdi onu dinlemem imkansızdı. Çünkü deli gibi korkuyordum.

İyi okumalar :)

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin