Yanıma özel yapım bıçağımı aldım. Ameliyat elvidenini giyip iyice temizledim. Böylece bıçakta benim DNA'm çıkmayacaktı. Bıçağı çantaya koydum ve deri eldivenlerimi giydim. Ten rengiydi. Kendi ayak numaramdan birkaç numara büyük olan ayakkabıyı giydim. Çantamı ve mantomu alıp dışarı çıktım. Taksiye binip gitmem gereken yerden 5 sokak önceye gittim. 5 sokak boyunca yürüdüm ve kameraların olmadığından emin olduğum için kendimi saklama gibi bi sorun yaşamadım. O evin önüne geldiğimde 'bu mesele son' dedim. Bu sondu. Bu adamı öldürdüğümde geriye 2 kişi kalacaktı ve adımlarımı sağlam atmalıydım. Zili çaldım ve " Gökkuşağı uçuyor. '' dedim. Parolayı doğruladı ve kapıyı açtı. " Parolayı unutmamana şaşırdım doğrusu. 3 aydır sana uğrayan biri olmamıştı. Beni de unutmamışsındır umarım. '' dedim. Beni tanımıyordu çünkü hiçbir zaman onların şirketinden olmadım. '' Neden geldin? '' diye sordu. Üzerine doğru yürüdüm. Çantamı açtım. '' Sana süpriz yapmak istedim. '' Ve bıçağı çıkarıp midesinin üzerine doğru sapladım. Yere düştü. '' Hayatta kalmak için bıçaktan kurtul. Gökkuşağı uçuyor. '' dedim ve çıktım. Bıçaktan kurtulmaya çalışırken kendini öldürecekti. Fakat bunu düşünecek kadar zeki veya sakin olduğunu düşünmüyorum. Sadece 2 kişi kaldı. Sadece 2. Bu iş biter ve ben kendi yoluma bakarım. Nasıl bu insanlardan kurtuluyorsam bana bunu yaptıranlardan da kurtulacaktım. Bunu öldürerek değil süründürerek yapmak daha tercih ettiğim bir seçenek. 5 sokak gittikten sonra taksi çağırdım. Kalabalık bi meydana gittim. Birkaç alışveriş merkezine girdim daha sonra bi restorana girdim. Tekrar bir taksi çağırıp eve gittim. Beni takip etmelerini zorlaştırdıktan sonra eve gidip güzel ve soğuk bir duş alma hayali kurdum. Taksiden indikten sonra eve girmeden önce evimin bahçesinde siyah bir range rover gördüm. Etrafa bakındım ama bahçede biri yoktu. Çantamda başka bir bıçak vardı onu elime alıp eve girdim. Işığı açmadan karşımda birisi olduğunu karartıdan anladım. Onadan hızlı davranıp bıçağı eline saplamaya çalıştım fakat derinden bile olsa sıyırdım. Rakibimi yavaşlandırıp ve dikkatini dağıtıp ışığı açtım ve ona tekme atıp yere düşürdüm. Uzun boylu, kumral, yeşil gözlü bir adam vardı. Dizimi kırıp üzerine oturdum. Bıçağı boynuna doğrulttum. '' Cesursun. Gereksizce fazla. '' dedim. Gözleri bakarken kurşun gibi delip geçiyordu. '' Emin olma. '' dedi. Birden boynundaki elimi çevirdi ve beni yere indirip bıçağı bana doğrulttu. '' Bu güzel yüzü bıçak darbeleriyle doldurmak istemem. Şirketle alakalı bildiklerini anlat.'' dedi. '' Çok kabasın. Anlatır mısın demeden ağzımı açmam. '' diyip kahkaha attım. Gerçekten beni böyle tehdit edeceğini düşündüren şey neydi? Tam tamına 5 adamlarını öldürdüm. Şirketin yöneticilerinden 5 adam. Bazıları eski bazıları yeni. Düşünmeden öldürdüm. Zorundaydım. 6. olmayacağına emin olması saçma. Üstümden kalktı ve bıçağı yere attı. '' Bak kaçmana yardım ederim. Seni yakalamalarına izin vermem. Ama lütfen ne biliyorsan anlatman lazım. Kendim için değil bunu sevdiklerim in yapıyorum. Bu son işim. Ama ben birini daha öldürmeye katlanamam. Kız arkadaşım, annem, kız kardeşim ellerinde. Seni öldürmezsem veya öyle olduğunu düşümdürmezsem benle de işleri kalmayacak. 4'ümüzü de öldürecekler. Yalv-'' " Kes!" diye bağırdım. " Sence ben bu duygu sömürüsüne inanır mıyım? Bu sefer seni mi yolladılar? Yakışıklısın falan hemen her şeyi anlatıcağımı mı düşündüler? Olmazsa yalan söyle, duygu sömürüsü yap mı dediler? Bu evden çıkmazsan son dakikalarını yaşadığını sana rahatlıkla söyleyebilirim. Defol. " dedim. " Söylediklerim doğruydu. Fakat şirkettekileri senin öldürdüğünü ısmarladın. Hedefimiz belli. Bundan sonra kendine dikkat et güzellik." dedi ve dışarı çıktı. Hemen cama koşup plakayı yazdım. O gittikten sonra mobeselerin sistemine gidip takip ettim. 1.5 saat bekledikten sonra bir evin önünde durdu. Evin zilini çaldığında öldürmem gerek 2 adamdan son kalanı gördüm. Bu evi bilmediğim için hemen adresini aldım. Benim çalıştığım şirketi aradım. " Space Company. Buyrun efendim." " Cara. Dogby'ye bağla. Uzatma" dedim. " Sagby mı demek istediniz? " " Benim için Dogby" dedim. " Ne var?" dedi dogby. Adresi verdim. " Hemen ve hemen buraya adamlarını yollat ve ordaki yaşlı adamı öldürt. Genç olana dokunmasınlar." dedim. " Ne zamandan beri sen emir veriyorsun? " dedi. " En büyük işi ben yaptığımdan beri. Hadi çabul ol." diyip yüzüne kapattım. Mobeseden izlemeye başladım. 5 dakika sonra görüntü gitti. Dogby'yi yine aradım. "Umarım adamların oradadır." diye sordum. "Yoldalar." dedi. " KAHRETSİN! TEK BAŞIMA 5 ADAM ÖLDÜRDÜM BE. BİR İŞİ DE BECERİN!" diyip kapadım. Bu adamı halletselerdi sadece sonuncusu kalacaktı. Şimdi onlar benim yerimi biliyorlardı bensd en başa dönmüştüm. Dogby'yi aramak istemedim. Büyük bir çanta alıp önemli eşyalarımı aldım. Diğer bi çanta alıp onlara silah ve başka aletleri aldım. Dışarıda beni birilerinin bekliyor olacağını hissetmem için 6. hislerimin çok yoğun olmasına gerek yoktu. Alt kata indim. Gizli bir yola çıkan kapağı kaldırdım ve merdivenlerden indim. Burası hazırlanmadan önce fare kaynıyordu ve şimdi de bir tanesini görme olasılığım beni çok korkutuyordu. Evet fareler ve böceklerden korkuyorum. Geçitten dümdüz gittim. Zaten 2 yol vardı. Bir tanesi ailemin evine bir tanesi şirkete çıkıyordu. Şirkete gitmek aileme hesap vermekten daha mantıklıydı. 20 dakika boyunca yürüdükten sonra Chris'in odasına gitmeye karar verdim. Onun odasının kapağının altına gittim. Tık tıkladıktan sonra kapak açıldı. Chris dışarı çıkmam için elini uzattım ama elini tutmadan dışarı çıktım. " Ne oldu? " diye sordu. " Sana ne? Bilgisayarını kullanacağım bu bir izin değil. " diyip bilgisayar masasına oturdum. Evimin önündeki mobeselere baktım. Birkaç adam bekliyordu. "Dogby'ye söyle şunları öldürmeden buraya getirsin. Eğer bunu başarırsa bana haber verirsiniz." diyip odadan çıktım. Bu şirketten kimse bana yakın olamazdı. Arkadaşım dahi olamazdı. Starbucks'a gidip kahve aldım. Laptop'u açıp diğer adamla alakalı araştırma yaptım. Tahminen yarım saat sonra birisi karşımdaki sandalyeye oturdu. Dün evime gelen çocuktu. " Hoşgeldin. " dedim dalga geçerek. " Seni eve atmaya geldim. " dedi. " Alkol değil kahve kullanıyorum canım. Tipim değilsin. " " Dün bana yakışıklı demiştin diye hatırlıyorum ama." dedi. Güldüm. " Olabilir. Ama zeki çocuksun fakat benim kadar değilsin. Mobeseler hala işe yarıyor fakat senin adamların pek yaramıyor gibi." dedim. "Benim adamlarım mı?" diye sordu. Davranış bilimleriyle alakalı şeylere ilgili olduğum için yalan söylemediğini anlamıştım. Dün de yalan söylemiyordu. Fakat insanlara güvenim olabilecek en düşük seviyeden bile düşüktü. " Komik olma. " dedim. Beni meraklandırmayı başarmıştı. " Gerçekten adamlar hakkında en ufak bir bilgim yok." dedi. Direkt telefonumu çıkarıp Chris'i aradım. " Adamlar nerde?" diye sordum. "Kaçırdık." dedi. Telefonu kapattım. " Bakalım beni inandırabilecek misin?" diye sordum. "Kaçırdık dedi değil mi?" diye sordu. Cevap vermedim. "Bak ben sana doğruyu söylüyorum. Bana yardım etmen lazım." dedi. "Klişe" diyip masadan kalktım. Elimden tuttu "Bırak" dedim "Bu elinin de yaralanmasını istemiyorsan." diye devam ettim. Elimi çekip dışarı çıktım. Arkama dönüp baktığımda çocuk anlını ovalıyordu. Daha sonra gözlerini sildi. Dükkanın yan tarafına gidip beni camdan görmesini engelledim ve bekledim. Dışarı çıktığında telefonu çaldı. Karşı tarafı dinledikten sonra "Bak onlara bir şey yapma. Ben bu işi çözücem. Gerekirse kendi canımdan vazgeçerim." dedi. Ve telefon kapandı. Dedikleri doğru gibiydi. Yanına gidip " Hadi beni eve at bakalım." dedim . "Gerçekten söylüyorum bu bir tuzak değil." dedi "Olsa da fark etmez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serial Killer Queen
Teen FictionUzman bir kiralık katil başka bir katile karşı. Bu savaşta kaybeden yok. Kazanın olmadığı gibi.