Üzgünüm sizi üzdüğüm için, üzgünüm size yaşadıklarımı yansıttığım için. Küçükken ne mutluyduk hepimiz, tek derdimiz oyuncağımızın kırıldığında zırıl zırıl ağlarken, şimdi kalbimiz kırıldığı halde avaz avaz susmamız da oldukça garip değil mi sizce de ?
Tarih : 03.08.1998
Gözlerimi dünyaya açıp avaz avaz ağlarken seni gördüm birden karşımda. Sen benim ilk aşkım olacaktın, nasıl da göz yaşlarınla karşılamıştın dünyaya gelişimi, sana baba diyecektim ama sen benim sevgilim olacaktın, bana merhametle baktığın anlar hep farklı kalacak babacığım. Dünyayı da güzel bir yer sanmıştım anneme, meleğime bakınca. Sonradan öğreniyor insan meleklerin dünyaya geçici gönderildiklerini, dünyanın asıl cehennem olduğunu. Oysa ben bir ömür senin karnının içinde kalabilir orda gülümseyerek sesini dinleyebilirdim. Ne sizi üzerdim ne de çevreme zarar verirdim böylelikle.
Tarih : 14.04.2003
Anaokulu zamanı, penguen gibi koşuşlarım arkadaşlarımla kahkaha atıp öğlenleri öğlen uykusuna dalmalarım, okul çıkışı beni almaya gelen babama 'Babaaa ' diyerek koşuşlarım. Ah ne kadar masumum, insan kıyamıyor ki mutluluğuna. Anaokulu aşkı var bir de masum duygular, kimseyle paylaşmadığın en değerli oyuncağını onun bir bakışına önüne getirip sen oyna demek, güzel günlerdi.
Tarih : 20.12.2012
Lise zamanı genç kız olma heyecanları, yeni arkadaşlar, farklı ortam. İnsan nerden bilebilir ki asıl kötü insanlarla o dönemlerde tanışmaya başlayacağımızı. Ailelerimize baş kaldırabileceğimizi. Sigara, alkol, uyuşturucu. Yeni aşklar. Sahte aşklar.
Tarih : Günümüz
Onu ilk gördüğüm anda bir tutulup kalma hissi, baş dönme, dünyaya anlamlı bakmalarımla başladı herşey. Hâlâ masum olan yüreğime, kötü bir alışkanlık misali gireceğini de bilemedim. Benden 30 yaş büyük bir adama nasıl aşık olabilirdim. Ama bana normal geliyordu işte bu. Bilemedim işte oyuncak misali kullanacağını.
Matematik öğretmenimdi. Üstelik aile dostumuzdu da. Benden tamı tamına 30 yaş büyük, babamdan da 4 yaş büyüktü. Ve ben babamı bırakıp ona aşık olmayı seçmiştim. Her gün devamsızlık yaparken dersi olduğu günler deli gibi geliyordum okula, harıl harıl ders çalışıyordum dikkatini çekebilmek için. Çok çalışmama rağmen anlamıyormuş gibi tekrar tekrar anlattırıyordum dersi. Onun ses tonunda kaybolup giderken ona bakmak tarifsiz bir duyguydu benim için.
Halbuki saçı ağarmaya yüz tutmuş, gözünün kenarları kırışma belirtileri gösterirken bana çok çekici gelirdi. Durduk yere bir hat alıp sürekli arar durur sesini dinlerdim, engellediği zaman da başka bir hat alırdım. En sonunda bahçede kitap okurken yakaladım onu. Hazır kimse yanına gitmiyorken ben gitmeliydim. Korkutarak bir giriş yaptım sonra gülerek karşısına geçip oturdum, bana gülümseyerek bakması ne kadar da güzeldi. Ama beni çocuk gibi görüyordu. Haklıydı da ne diyelim.
"Hocam. "
"Efendim Sude. "
"Ne okuyorsunuz ? "
"Senin okuyabileceğin bir kitap değil bu ufaklık. "
Al işte yine ufaklık demişti. Bu sözü duymakla beraber yürek yutmam da bir olmuştu.
"Ben ufaklık değilim. Size bir şey söylemek istiyorum. "
Kitabı masaya koyarak kafasını olur anlamında sallayarak gülümsedi. Ama keşke ilgilenmiyormuş gibi görünseydi en azından o cesaretle devam edebilirdim.
"Şey.. Ben aslında "
Bakma işte bana öyle, zaten karmakarışığım, sen öyle bakarsan ben nasıl konuşurum ki ?
"Ben birisini seviyorum, hatta sevmekten öte aşığım. Ama benden çok büyük ne yapacağım ? "
Bana uzun süre baktı, sonra kafasını başka tarafa çevirdi, kitabı tekrar eline alarak sayfaları çevirmeye başladı. Bana bakmadan
"Geçer, senin aşk sandığın ufak bir hoşlantıdır. Yaşıtlarına yönel. "
Kafam öne düşmüştü, tabiki peşinden git demesini beklemiyordum, ama böyle olmasını da istemiyordum. Birden durarak tekrar kitabı masaya koydu, yine uzun uzun baktıktan sonra tam konuşacaktı ki zil çaldı. Gitmek istemiyordum derse.
"Dersiniz kime ? "
"Yeni gelen hocaya. "
"İzin kağıdı al ve yanıma gel. "
Kafamı onaylarcasına salladıktan sonra bir koşu gidip dediklerini yapıp yanına gittim. Bu sefer kitap okumuyor düşünüyordu. Biraz izledikten sonra yanına gittim.
"Kim bu adam peki ? "
"Bunu söyleyemem. "
Bana anlamsız gözlerle baktı. Bu hemen söylemem gerektiğini yoksa konuyu akşam babama açacağının belirtisiydi.
"Pekala, pekala söyleyeceğim. Ama lütfen bana kızmayın. "
"Tamam. "
"Aslında.. Aslında sizsiniz. "
Bunu söylemenin vermiş olduğu heyecanla ve utançla kafamı hemen öne eğmiş ve işiteceğim azarı bekliyordum. Ses çıkmadı. Kafamı kaldırdığımda karşımda kimse yoktu. Giriş kapısına baktığımda okula hızlı adımlarla yürüdüğünü gördüm. O an ne yapacağımı bilemedim. Biraz oturup etrafa baktıktan sonra bende okula girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜZGÜNÜM
ChickLitBir genç kızın hayata tutunuşlarından vazgeçmeye başlaması ne kadar acıdır değil mi ? Bu hikaye de her ne kadar kurgulanmış olsa da içinizde hissederek okuyacağınız bir yıkılış hikayesi var olacak.