İçerisi yukarıya doğru genişleyen bir şekilde devam ediyor.üstten bakılsa pentagon (abd güvenlik bakanlığı) binasına benziyordu.köşelere doğru uzanan 5 koridor varda ve bu koridorların buluşma noktasında daire şeklinde bir oda vardı.koridordan yürüyerek ortaya doğru gittim.odanın kapısı şifreliydi.odanın önünde beklemeye başladım.1 dakika bile geçmemişti ki giydiği beyaz önlüğün ustunde TÜBİTAK yazan orta yaşlı bir adam yanıma geldi.
–hoş geldin
–hoş bulduk.dedim herhalde kapıyı açacaktı.konuşmaya devam etti.
–burası ANAFET bu salgın başladığından beri burada araştırmalarımızı yapıyoruz.içeride müdürümüz sana açıklamayı yapar.dedi ve kapının yanındaki bir cihaza elini koydu ve kapı sesler çıkararak açıldı fakat kapıda o kadar çok hidrolik kilit vardı ki hepsinin açılması yarım dakika sürdü.içeriye girer girmez de kapı tekrar kapandı.içerisi o kadar da büyük ve düzgün değildi.orta da bir masa -ki öbür tarafında oturan adam müdür olmalıydı- ve yanlarında da ufak odalar vardı.ben etrafa bakınırken masada oturan adam benim de oturma mı işaret etti.kendime bir sandalye çektim ve adamın tam karşısına oturdum.
—ANAFET'e hoşgeldin canım.başlamadan önce ben Şerafettin Saraçoğlu.bu tesisin müdürüyüm.peki senin adın ne?
—ece...ece yıldız.istanbuldan geldim.ilk başta buranın bir hikayeden ibaret olduğunu sanıyordum fakat resimlerinizi görünce gerçek olabileceğini düşündüm.yolda abimi ve babamı kaybettim.
allah kahretsin...diyerek kendimi biraz tanıtmaya çalıştım.müdür konuşmanın kesti ve devam etti.
—bak ece direk konuya girmek istiyorum.biz burada 5 aya yakın süredir tedavi arıyoruz fakat tek bulabildiğimiz sizde yani bazı gençler de bu hastalığa karşı direnç var.tabii direncin olup olmadığını kontrol etmemiz lazım.çünkü yarın akşam bu hastalığın ilk başladığını düşündüğümüz pakistana dirençli olan 7 çocuğu göndericez."der demez kan beynime sıçradı resmen.çocukları nasıl böyle bir yere gönderebilirler.bunlar kafayı yemiş olmalılar diye düşündüm.adam hiç bir şey yokmuş gibi devam etti.
"—bak senin direncin olup olmadığını kontrol edeceğiz fakat gitmek ya da gitmemek senin elinde olan bir şey."dedi.
"—ben...yani..bilmiyorum sonuçta çok tehlikeli bir yolculuk olacak ve silah kullanmayı da bilmiyorum."dedim müdüre.
"—sana unun garantisini veririm ki yolculuk tamamen güvenli geçecek ve de yanınızda bir özel harekat timi olacak meraklanmana gerek yok yani."dedi ve içimdeki bütün sorulara cevap vermiş oldu.
"—o zaman tamam giderim sonuçta vatanım için bir şey yapmış olacağım."dedim ve gülümsedim . Müdür bana "arkadaş sana yardımcı olacak" dedi arkamdaki kızı işaret ederek.kız 17-18 yaşlarında olmalıydı.siyah bir üniforma içinde çok sert görünüyordu.elini bana doğru uzattı.ben de elini sıktım ayağa kalkarken."—adım eda.burada özel tim komutanıyım."dedi.tam gülecektim ki beni susturdu.gelmemi işaret etti.odanın kapısı yine seslerle açıldı.odadan çıkınca sağımızdaki koridora doğru devam ettik.beni oradaki bir koltuğa oturttu.daha sonra birisini çağırdı.gelen adam da beyaz önlüklüydü fakat onun önlüğünde ASELSAN yazıyordu.yanıma yaklaştı ve yanımda ki masadan bir şırınga aldı.iğneden hiç korkmazdım normal de fakat bu sefer ki biraz değişikdi.yani şırınganın ucu çok büyüktü.bi şey olmaz sinek ısırığı gibi geçer diyerek kolunu açtım ve arkama yaslandım.fakat adam koluma doğru gelmiyordu.karnımı açmamı söyledi."karnım mı?" Diye söylemeye çalıştım fakat sesim biraz çok çıktı sanırım herkes bana doğru döndü çünkü o sıra da adam elimi uzatmamı istedi herhalde bileğimden alacaktı kanı.elimi uzattım yavaşca.adam bileğimi tuttu ve bir damarımı sıktı...Gözlerimi yavaşca açmaya çalıştım .sağ tarafımda o komutan kız oturuyordu.uyandığımı farkedince "—sana iyi bi haberim var.yarın bedava tatile gidiyoruz." Dedi. Ne yani ben de mi dirençliymişim diye geçirdim içimden.saat kaç diye sordum edaya."—saat 23'e geliyor.gel seni diğerleriyle tanıştırayım sonra da yatarsın ne de olsa yarın büyük gün dedi gülerek.ben de gülerek karşılık verdim.odamdan ıkarken yürüyebilir misin diye sordu.neden ki ? Dedim.biraz yürü anlarsın dedi.daha 4-5 adım atmamışdım ki karnım çok fena şekilde ağrıdı.bana doğru baktı ve güldü unuttun mu karnından kan almışlardı 1 güne bir şeyin kalmaz dedi ve odama tekrar girip bir tekerlekli sandalye çıkarttı.yavaşca oturdum ve sürmeye başladı.koridorlardan tek tek geçiyorduk.en son koridora geldiğimizde ise bana ayağa kalkma mı ve biraz yürümemi istedi.karnım ne kadar acısada yürümeye çalıştım. sol tarafta ki bir kapıdan içeriye girdik.kapının üstünde kafeterya yazıyordu.içeri de bir masada 7 çocuk oturmuş yemek yiyorlardı.yanlarına gittik.edayı görünce hepsi ayağa kalktı ve selam verdiler.eda söze başladı"—yarın ki görevimiz de bize yardım edecek yeni bir arkadaş daha geldi.dedi ve sonra bana dönüp sen otur burada ben yemek alıp geleyim dedi.o giderken ben de masadaki çocuklarla el sıkıştım 4'ü kız 3'ü erkekti herkes sırayla kendini tanıttı.
—ben Gökhan.istanbuldan geliyorum.yaş 17...
—ben de hakan.ben de istanbuldan geliyorum.yaşım 18...
—ben Abdüllatif mardinden geliyorum 15 yaşındayım bende.dedi şivesi olduğundan dolayı pek iyi anlayamadım.sonra da kızlara döndüm
—ben ayris istanbuldan geliyorum 18 yaşındayım
—ben ise johanna babam İngiliz annem Türk bu olaylar olduğunda türkiyedeydik ailemi kaybedince buraya sığındım.yaşım ise 16...
—ben Fatma 98'liyim giresundan geliyorum.
—ben de Esra babam burada çalışıyor onun yüzünden buradayım yaş 15 dedi.hepsi iyi insanlara benziyorlardı.tam bu sıra da eda geldi yemek getirmişti.hiç oyalanmadan yemeği yemeye başladım.herkez yemeğini bitirmiş olduğu için tek işleri beni izlemekdi . Yemeğimi bitirdiğimde eda gökhana beni odama bırakmasını söyledi.gökhan da tamam anlamında başını salladı.herkez tek tek kalkıyordu masadan bir tek ben Gökhan ve johanna kalmışdık.johanna da iyi geceler diledi ve elindeki kola kutusuyla kafeteryadan çıktı.ben derin düşüncelere dalmışken gökhanın tekerlekli sandalye ile geldiğini hiç farketmedim.elimden tuttu ve ayağa kaldırdı.bir kaç adım atarken de elini sıkı sıkıya tutuyordu tekerlekli sandalyeye oturduğumda elimi sert bir şekilde geri çektim dokunmasını istemiyordum.gökhan "—sakin ol ece sadece yardımcı olmaya çalışıyorum" dedi aslında haklıydı da.ben biraz abarttım sanırım.kafeteryadan çıktık ve koridorlar da gitmeye başladık.bana neden burada olduğunu sordu "—bak aslını istersen ben de bilmiyorum istanbulda burayla ilgili hikayeler dolanıyordu.ben de gerçeği öğrenmek için buraya geldim ki gerek olduğunu da öğrenmiş oldum.biraz acımasız da olsa..."diyerek gülümsedim oda gülümsedi.belki de direk gülmüştür belli olmuyordu çünkü gülümsemesi çok güzeldi.parlak beyaz dişleri sarı saçları ve ela gözleriyle beni benden aldı 1 saniyeliğine."-istersen otur biraz dinlen" dedim.n eden olmasın dedi ve yine gülümsedi.sanırım bu çocuğun gülüşlerine aşık olmuştum ama hiç bir şeyi de belli etmek istemiyordum.ben bunları düşünürken Gökhan da dalıp gitmişti.tam bu sırada ikimiz aynı anda "sana bir şey söyleyebilir miyim ?" Dedik.ikimiz de gülümsedik ve önce onun söylemesini istedim.tamam dedi söylüyorum ama sakın ol "—ece... sanırım ben...birisine aşık oldum" dedi.işte beklediğim cümle."sanırım bende" dedim.ve beni odama götürmesini söyledim.tekerlekli sandalye'ye oturmak için kalkmaya hazırlanıyordum fakat Gökhan bir türlü elini uzatmadı.suç bendeydi az önce o kadar sinirlenmiştim.niye elimi tutup yardım etsin ki."—beyefendi pardon yardım eder misiniz acaba?" dedim.yine gülmüşdü.keşke sonsuza kadar gülse.elimden tuttu ve ayağa kaldırdı tekerlekli sandalye'ye oturduktan sonra elini çekiyordu ki sımsıkı tuttum bïrakmadım.beni bırakmasını istemiyordum.oda eğilip yanağıma bir öpücük kondurdu.aklıma eskiden okuduğum bir kitap geldi.kitabın adı "yabancı" idi.gökhan da benim için bir yabancıydı fakat onda farklı olan bir şeyler vardı sanki onu ezelden beridir tanıyormuş gibiydim.gökhanın elini bıraktım ve "—ne bekliyorsun haydi sür kaptan" dedim.sanki elindeki bir yarış arabasıymış gibi hızlıca sürmeye başladı.çığlık çığlığa odama ulaştık.odam ana koridorun hemen başında yer alıyordu.gökhana vedalaşırken bir siren sesi duyuldu.ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk ki önlerinde eda olan 10 kişilik silahlı bir grup ana koridordan koşarak merkeze doğru gidiyorlardı.eda bizi görünce durdu.arkasındaki adamlara devam etmelerini işaret etti.eda koşarak yanımıza geldi.hemen odaya girin dedi ve bize silah uzattı Gökhan silahı hemen aldı.fakat ben "—silah kullanmayı bilmiyorum" dedim eda bağırarak sus ve şu silahı al ve sakın odanızdan çıkmayın ne olursa olsun dedi.gökhan beni hemen içeri götürdü.içeri girer girmez kapıyı kilitledi.bense şaşkına dönmüştü.neler oluyordu ? Dışarıdan silah ve bağrışma sesleri geliyordu.gökhan koltuğa oturmuş silahdaki mermileri sayıyordu.ben de elimdeki silaha baktım.gerçekten ağırdı fakat yukarıda tutmakta sorun yoktu.tek sorunum nasıl kullanıldığı.gökhana neler oluyor dedim"—bilmiyorum...hiç bir fikrim yok...beklemekten başka bir çare yok."dedi.yarım saat sonra her şey susmuştu.aynı yeryüzünde olduğu gibi her şey susmuştu.gökhan oturduğu yerden kalktı ve kapıya doğru gitti."—gökhan saçmalama sakın dışarı çıkma.eda beklememizi söyledi."dedim "—sadece koridora bakıcam neler olduğunu görmek istiyorum"dedi.kapının kilidini sessizce açtı ve önce kafasını dışarı çıkarıp dışarıyı kontrol etti.sonra ise ana koridora doğru döndü ve "—ece burası temiz gel" dedi.aslında çok merak ediyordum ama eda bize içeride kalmamızı söyledi.yanımdaki silahı aldım ve gökhanın yanına yaklaştım.tam o sırada arkamızdan bir çığlık sesi geldi.oraya bakmak için arkama dönmüştüm ki gördüğüm manzara karşısında şok oldum...To be contiuned(devam edecek)
OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER ARKADAŞLAR YORUMLARINIZI BEKLİYORUM
YOUTUBE KANALIM:BİRİ HİLE Mİ DEDİ?
FACEBOOK:#SAMET MERT ÖZTÜRK
İLETİŞİM:sametmertozturk3@gmail.com YA DA 0531 453 4731
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY:BAŞLANGIÇ
Science FictionANKARADA Kİ GÜVENLİ SEKTÖRE ULAŞMAYI BAŞARAN ECE YILDIZI BİRBİRİNDEN HEYECANLI DAKİKALAR BEKLİYOR.BAZEN ÜZÜLECEK BAZEN AŞIK OLACAK BAZEN İSE AKSİYONLARA GİRECEK.HER DAKİKASI HEYECANLA DOLU OLAN BU HİKAYEDE GÖRÜŞMEK ÜZERE HOŞÇAKALIN DOSTLARIM