Bölüm şarkısı How You Remind Me - Nickelback. Yukarıdaki de Avril Lavigne'ın söylediği hali, ikisi de çok güzel dinlemenizi öneririm.
Sam her şeyin sonuna doğru bir adım attı, yolu bitmek üzereydi.
Derince bir nefes aldı, belki bir daha alamazdı.
İçinde kopan fırtınalar onun azıcık daha ileriye gitmesini sağladı.
Annesi, babası, arkadaşları ve yakınları. Hepsi teker teker, gözlerinin önünde ölmüştü. Bunların hiçbiri yetmezmiş gibi abisi ve melek arkadaşını kaybetmişti. Belki ölmüşlerdi, belki de Leviathan'larla dolu bir dünyaya tıkılıp kalmışlardı. Ama Sam, bunların hiçbirine çözüm bulamamıştı. Ne onları kurtarabilmişti, ne de ölenleri yaşama geri döndürebilmişti. Ve bunu kaldıramıyordu.
Bu dünyada yalnız kalmayı kaldıramıyordu.
Her şeyin düzeleceğini söyleyen ağabeyinin şimdi yanında olmamasını kaldıramıyordu.
Kendinden vazgeçmeye, çok sevmeye hazırken meleğinin öldürülmesini kaldıramıyordu.
Masalara kadar uzanan kanatların külden olmasını kaldıramıyordu.
Küçük bir hıçkırık ağzından kaçtı.
-FlashBack-
Dean ve adını bilmediği esmer kadını dışarı güvenle çıkardıktan sonra, Gabriel için geri dönmüştü Sam. Onu yalnız bırakamayacağını düşünürken merdivenleri koşarak çıkmış, biraz nefes nefese yanlarına varmıştı.
Gördüğü sahne karşısında kaskatı kesildi. Lucifer onu fark edince bıçağı daha ileriye doğru sapladı ve Gabriel ağlamaklı yüzüyle, gözlerinden, ağzından ışıklar saçarken yere yığıldı. Ondan geriye, külden kanatlarının izleri ve cansız bedeni kalmıştı.
Sam, zamanında yetişememişti.
"Gabriel?" Sam titrek sesine aldırmadan seslendi, ardından koşarak yanına gitti. Dinlerinin üzerine çöküp gözlerinden yaşlar akıtırken bunun sadece kötü bir kabus olmasını istemişti. Meleğinin yüzünü elleri arasına alıp adını ona fısıldadı. Bunun gerçek olduğuna inanmıyordu, inanamıyordu ve inanmak da istemiyordu.
Hayat her zamanki gibi, ona en korkunç kabuslarını, her seferinde yaralarını bir öncekinden daha derin açacak şekilde yaşatıyordu oysa.
"Sanırım artık o sana cevap veremez." Sam hıçkırıklarını yutup son bir kez için kollarındaki baş meleğe sımsıkı sarıldı ve ona bir veda öpücüğü verdi. Lucifer kardeşini yavaşça bırakıp kendisine dönen, yüzü sinirden ve ağlamaktan gelen bir saflıkla kıpkırmızı olmuş "yeni bedenini" buruk bir gülümsemeyle izledi. "Ama sen bana cevap verebilirsin."
"Tanrı şahidim olsun ki," Sam burnundan soluyarak devam etti. "Seni öldürmenin bir yolunu bulacağım."
"Herkes aynı klişe repliği kullanır zaten. Nasıl olsa evet diyeceksin, evet de ve bitsin." Sam'in gözü dönmüş gibi baktı ver arkasından Lucifer'ın boş anına getirerek yüzüne yumruğunu geçirdi. Melek -şeytan?- bu hamleyi beklemiyordu ancak hemen kendine geldi.
"HAYIR, CEVABIM ASLA DEĞİŞMEYECEK SENİ ŞEREFSİZ O-" Sam sinirle, içi kavrulurken bağırarak söylediği cümlesine devam edemedi çünkü ağzı görünmez ellerle kapatılmış gibiydi, ayrıca yerinden kıpırdayamıyordu.
"Eğer bedenim olmasaydın, seni şuracıkta öldürürdüm." Dedi Lucifer, sesindeki tehlike fark edilmeyecek gibi değildi.
"'Sevdiğim' dediğin kardeşine yaptığın gibi, tereddütsüz. Evet, ne kadar canileşebileceğini görebiliyoruz." Bir an Lucifer bunun üzerine öylece kaldı. Fakat bu Sam'in halisülasyon görür gibi olduğunu düşündürecek kadar kısa bir zaman diliminde gerçekleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Convergence (( Sabriel One Shot ))
FanfictionVe bir gün, Sam her şeyden umudunu kesmiştir. Sabriel (Sam&Gabriel)