Yükselen Dünya

129 5 2
                                    

                                                               YÜKSELEN DÜNYA

Dubhe , istemeden bir çocuğu öldürüp köyünden sürgün edildikten sonra Usta diye bir adamla karşılaşmıştı . Usta suikastçıydı ve Makrat’tan kaçıyordu . Dubhe’yi yanında ne kadar istemese de o sıcacık kalpli kızı yanına almamayı bile düşünmedi . Dubhe henüz 8 yaşında olmasına rağmen Usta’dan korkmamış aksine ona karşı ilgi göstermişti – her ne kadar öyle bir şey olmayacağını bilse de- . Ustayla diyalogları ormanın derinliklerindeyken in cin bile top oynamazken başladı . Dubhe dayanamayıp ‘’Senin adın ne ? Nereden geliyorsun ? Beni neden yanına almak istemedin ? Sana zarar vermem ki ‘’ gibi soluksuz bir şekilde içindekileri döktü , Usta her ne kadar duygularını saklamaya çalışsa da bu sözcüklere yenik düşüp sırıttı . Sonra ‘’Ben çok fazla sorudan hoşlanmam ki suikastçı olduğumdan dolayı da kimliğimi gizli tutmak zorundayım , seni de Gece Ülkesi’ndeki arkadaşıma bırakacağım ve bir daha hiç görüşmeyeceğiz tamam mı ? ‘’ diye kestirip attı . Kız çok üzüldü ve sonraki 3 gün boyunca kelime dahi etmedi , sadece Ustanın verdiklerini yedi ve su içti . O da bir suikastçı olup kimliğine gizlemek ve ses bile çıkarmadan koşmak istiyordu . Usta’dan bunu isteyecekti ama sonra yine terslenir diye ağzını kıpırdatmadı . Usta her gün biraz daha hızlı yürüyor , kızın ona yetişip yetişmemesini bile aldırmıyordu , nasıl olsa kız onunla kalmak istiyordu bu yüzden yetiştirdi de . Dubhe babasının mesleği gereği –Avcı- ağaca tırmanmayı ve sessiz denebilecek seviyede yürümeyi öğrenmiş sayılırdı . Adamı şaşırtmak için ağaçtan ilerliyordu . Adam kafasındaki düşüncelerden kızı aklından uçurmuştu bile , koyu koyu düşündüğü için seslere de rüzgardandır diye aldırış etmiyordu . Birden Dubhe önüne atlayınca hançerini kınından çıkarıp tam bir hızla indirecekti ki Dubhe olduğunu fark etti ve aynı anda kınından içeri soktu hançerini . Dubhe kaskatı kesilde adamın karşısında , dili tutuldu ve hiç konuşamadı . Adam ona sırtındaki merhemli sudan içirdi . Bir iki saate çözüldü dili Dubhe’nin . Usta da kız daha fazla korkmasın diye orda kalmayı istedi Dubhe de cevap veremediğinden orada kaldılar . Dubhe yine adamın verdiklerini yedi suyunu içti ve yayını alıp bir kuşa hedef aldı ama ok kuşun aksi yönüne ağacın tekine gitmişti . Usta kıkırdadı kaldı ve kıza öğütler verdi . ‘’ Çok düşünüyorsun hiçbir şey düşünme , derin bir nefes al oku tuttuğun eli kasma hafif bırak hedef alma , gözlerine güven ‘’. Kız bu nasihatları dinleyerek oku gerdi ve attı ama yine aynı sonuç . Usta farkında olmadan kıza ısınmıştı ve gece uyumadan önce onu suikastçı olarak eğitebileceğini söyledi kız mutluluktan deliye döndü adeta . Adamın boynuna sarıldı ve sevinç göz yaşlarını döktü . Usta bir an dursa da kıza sarılması gerektiğini düşündü ve o da kıza sarıldı . İlerleyen saatlerde adam sesler duydu ; atın nalları yaprakları hışırdatıyor , sarhoş herifin tekinin de karga sesi  kulakları tırmalıyordu neyse ki onların farkına bile varamadı . Gece Ülkesine geldiler , adamın arkadaşı onları karşıladı . Duş almaları gerektiğini yemeğin hazır olduğunu , kızın eğitimi için de alt kattaki salonu hazırladığını söyledi . Usta’nın arkadaşının evi adeta saray gibiydi . Dubhe duşunu aldı yemeğini yedi ve biraz dinlenmek istediğini dile getirdi . Usta da başıyla onayladı ve kız beklemeden ona gösterilen odaya gitti . Kolyesini baktı ve ağlamaya başladı . Annesi ve babası onu sürgün edildikten sonra aramadılar bile . Ama Dubhe hala onlarla karşılaşma ümidi taşıyordu . Ayın konumundan saatin geç olduğunu anladı ve uykuya daldı . Sabah olduğunda odadaki kuş bir sanatçıyı andırırcasına ötmeye başladı . Dubhe akşam üzüntüsünden onu görememişti bile . Ağlamaktan da gözleri kıpkırmızıydı . Dişlerini sıkmış olmalıydı ki çok ağrıyorlardı . Usta , kızın suratını görür görmez anlamıştı bir çırpıda her şeyi  . Sonra ona doğru yanaştı ve ‘’Onları artık unutmalısın , eğer bir suikastçı olmak istiyorsan geçmişini silmek zorundasın’’ diye fısıldadı kulağına . Dubhe uzun bir süre boyunca adama baktı . Onun altın kaşlarına ve derin lacivert gözlerine , daha önce saçını da görmemişti hiç , adamın kızıla çalan saçı vardı . Ne kısaydı ne uzundu , o an kalbi vurulmuştu sanki . Ama başını sallayarak çıktı bu düşüncelerden , sulu gözlerle ‘’ Tamam ‘’ demekle yetinebildi ancak . O da Usta kadar biliyordu geçmişini silemeyeceğini . Ama Ustasını dinlemek zorundaydı , bir suikastçının asla geçmişi olmaz . Dövüşten önce duruş eğitimine başladılar . Dubhe iyi bir öğrenciyi her verilen bilgiyi kapıyordu hemencecik . Sonra Ustası ona kullanmak istediği silahları sordu . Dubhe düşündükten sonra ‘’Hançer ve yay kullanmak istiyorum ‘’ dedi . Adam kaşlarının tekini kaldırdı ve ‘’ Hançer kullanacaksan zehirlerde de usta olman gerek bunu aklından çıkarma ‘’ dedi. Dubhe ancak o zaman anlamıştı Usta’nın bıçağının ucunun neden yeşil olduğunu , onu zehire batırmıştı Usta . Eğitim tamamlandıktan sonra odalarına geçtiler. Dubhe terlemişti , üstünü değiştirmek istemiyordu çünkü Usta giyinirken onu izleyecekti . Bu kadar sert olmasının nedenini hala çözememişti . Sonra odasına geçer gibi yaptı ve Ustayı izlemeye koyuldu . Usta Dubhe’nin onu izlediğini biliyordu ama devam etti . Çünkü onun sert olmasının nedeni geçmişinde saklıydı ama göğsündeki yarayı unutuyordu . Dubhe adamın göğsündeki yarayı gördü . Tiz bir çığlık atacaktı ki bir el onu susturdu . Gözlerini kapattığında usta hızla ona koşup ağzını kapatmıştı . Dubhe şaşkınlık içerisinde ‘’ O yara da neydi öyle ? İçinden kılıç mı geçti senin ? Ayrıca kolunda yazan Aster ne demek?’’ diye sordu her şeyi . Adam yine ‘’ Benim hakkımda ne kadar az şey bilirsen o kadar iyi ‘’ demişti . Dubhe bu sözden nefret ediyordu . Çocuk değildi kimse söyleyecekti ki ? Sonradan söyleyeceğini ümit ederek odasına gidip üstünü değiştirdi . Akşam yemeği hazır olduğunda evin hizmetçisi onu çağırdı . ‘’Usta ve arkadaşının işleri çıktı , senin sevdiğin şeyleri bana söylediler ve bende onlardan yaptım , parmaklarını yiyeceksin parmaklarını ‘’ dedi . Dubhe bir an düşündü . Usta onun sevdiği yemekleri nerden biliyordu ki acaba . Kimdi bu adam neyin nesiydi ? Ama yine de ona güveniyordu nedensiz bir şekilde . Ona kalbinde yeni bir hazırlamıştı . Yemeğini yedikten sonra evin kütüphanesine gidip Usta’nın söylediği Zehirler kitabını yalayıp yuttu . Kapı çaldı ve Dubhe sevinçle kapıya koştu . Tahminleri doğruydu . Gelenler Usta ve arkadaşıydı. Dubhe ‘’Hoşgeldiniz’’ deyip yukarı çıktı . Ustayla milletin gözü önünde haşır neşir olamazdı bunu biliyordu . Usta yemeğini yedikten sonra yukarı çıktı . Merdivenlerin başında Dubhe ona ‘’ Hemen benimle gel sana bir şey göstereceğim’’ deyip onu odasına çağırdı . Arkadan kapıyı kitledi ve odadaki meşaleyi kıpırdattı . Orada sanki Dubhe için hazırlanmış bir pelerin . İki tane yay , bir çift hançer , bir kılıf ve sayılması imkansız ok yığını vardı . Ve camın üzerinde ‘’Ölümün Çocuğu’’ yazıyordu . Dubhe bunların ne demek olduğunu sordu Usta’ya , Usta ‘’Hepsini zamanında öğreneceksin şimdi sadece eğitimine odaklanmalısın’’ deyip meşaleyi tekrar oynattı ve kapı kapandı . Anahtarla kapının kilidini açtı ve dışarı çıktı . Dubhe adamın yürüyüşüne bakıp kalmıştı ta ki pencereden sızan yağmur damlaları yüzüne gelene kadar . Sonra pencereyi kapattı ve kütüphaneden aldığı kitaba devam etti : ‘’Makrattaki Lonca’’ . 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 29, 2013 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yükselen DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin