1.bölüm

439 24 10
                                    

   

-Nihan-

"Kemalll!" sesleniyorum ona tüm neşemle beyaz üstü açık arabamın kapısını kapatıp koşuyorum ona doğru..Yazın vazgeçemediğim beyaz dar pantolonum ve askılı kırmızı bluzum bana eşlik ediyor o gün.. Saçlarım yandan örülü ve hafif bir makyajım var kesinlikle salaş bir görüntü çiziyorum. Evimizin yakınında Yeniköy'deki ufak bi çalılıkta beni bekliyor, elinde bir uçurtma. Hem de kalp şeklindeki bir uçurtma. Beni heyecanlandırmaya yine başarıyor.

"Gel, gel! Sabahtan beri işaret ediyorum belki farkedersin diye. " Kemal uçurtmaya olan dikkatini dağıtmadan bana bakıyor.

"Arasaydın keşke daha kolay olurdu. " derken uçurtmanın ipini kavrıyorum ellerimle, ikimiz de ipi tutuyoruz.
"O zaman romantik olmazdı. " ayy bilmiyor mu bu çocuk her türlü romantik olduğunu.. Neyse şuan galiba Kemal için edebiyat parçalama zamanıydı. Ben bunları düşünürken devam etti.

"Bak şöyle birazcık sal, heh. Rüzgara bir kere dokunursan kendini sana hatırlatır. Ondan sonra ne o seni unutur ne de sen onu.. "
Ben demiştim edebiyat zamanıydı ama her türlü eriyordum işte uçurtma bahane Kemal Soydere şahane modundaydım 7/24. Sonra Kemal'in sesiyle kendime gelip hayal dünyamdan çıktım.

"Aaa düşüyor düşüyor, gidiyor, çek çek aa düştü." Rüzgar ters yönden esip uçurtmamızı düşürmüştü ya da Kemal'in beceriksizliği olabilirdi. Böyle düşününce kendi kendime güldüm. Kemal tam ne olduğunu sorulacaktı ki telefonu bunu engelledi.
Kemal hemen telefonunu kot pantolonunun cebinden çıkarıp cevap verdi.

"Alo? Levent? " Arayan Kemal'in okuldan arkadaşı Levent'miş. Adını şuan ilk kez duymuştum ama neyse.
Kemal evet hıhı şimdi bakarım çok sağol sonra görüşürüz gibi üç beş kelimeyle konuşmayı sürdürdü ve sonunda telefonu kapattı.
"Ne oldu Kemal, kimmiş arayan? " dedim sesimin meraklı ve sevimli  çıkmasına özen göstererek.
"Levent ya okuldan sonuçlar açıklanmış nerede çalışacağım belli olmuş da.." Hemen heyecanlandım çünkü İstanbul harici bir yer çıktıysa sıkıntı büyüktü. Kemal'den nasıl ayrı kalırdım? Bilmem kaç yıl sevgilimi gurbet ellere nasıl gönderirdim? Kafamdaki kuruntudan ibaret olmasını dilediğim bir sürü kötü düşünceyi savuşturup Kemal'e döndüm.
"E hadi gel o zaman sakin bir yere gidelim orda bakarız sonuçlara. " gözleriyle beni onayladı. Yerdeki uçurtmayı arabanın arka koltuğuna atıp biz öne geçtik. Yol biraz gergin geçti çünkü o da endişeliydi. Ya uzak bi yer gelirse düşüncesi ikimizin de soluğunu kesmişti. İkimiz de sesli düşünemeyecek kadar yorgun hissediyorduk. Hele şükür Sarıyer sahile geldiğimiz zaman sessizliği bozan Kemal oldu.
"Hadi bir an önce bakalım yoksa şöyle olursa şöyle olur diye düşünürken ölücem."






-Kemal-

"Zonguldak.. " Nihan canı sıkkın bi şekilde ofladı. Ben de üzülmüştüm ama o üzülürse daha çok üzülürdüm.
"Nihan, canım yapma böyle ama 3-4 saatlik yol her hafta sonu görüşürüz, gelirsin ziyaretime.." Bunu dedikten sonra gözleri iyice dolan Nihan daha fazla kendini tutamayarak ağlamaya başladı ve mızmız tatlı bir çocuk gibi gözlerini sildi.
"Kemal, ben de seninle gelirim olmaz mı? Hem ben sanatçı değil miyim? Bir kağıt bir kalem hoop her yerdeyim. Zonguldak da neymiş gelirim ki.. Beni burda bağlayan tek şey sensin. "



-Nihan-

Bundan emindim beni buraya bağlayan tek şey Kemal'di ama babamla kardeşim Ozan'ı unutursam olmazdı, ne olursa olsun onlar benim ailemdi.

Kardeşim Ozan çok naif çok sessiz bir çocuktur, kimseye zararı olmayan, çekingen, fazla arkadaş çevresi olmayan ve hayatında kalabalıkları sevmeyen bir delikanlı.. Diğer bir  deyişle annemin evcil kedisi.. Hastalığından dolayı hepimiz tarafından el bebek gül bebek büyüyülmüş olmasına karşın yaşamın değerini bilen mütevazi bir çocuk.
Babam ise tam anlamıyla aile adamı öyle parayı bulunca kızlarla kırıştıran zamparalardan değil. Çocuklarına, özellikle bana çok düşkün aynı annemin de Ozan'a daha düşkün olması gibi. Babam bizim iyi şartlarda yaşamamız için her şeyini feda edebilir, öyle koca yürekli bir adamdır.
Anneme gelecek olursak tamam annem biraz gıcık olabilirdi kabul fazladan fazladan baya über gıcıktı, kendinden başka kimseyi umursamazdı ha bi de Sezin ailesinin itibarını düşünürdü. Tamam medyanın sevdiği bir aileydik ama bu kadarı fazlaydı, nereye gideceğimize, ne giyeceğimize, insanlara nasıl davranıcağımıza hep annem karar verirdi ve inanın bu acayip sıkıcı bir olay. Peki ben bu soyağacı olayına nerden girmiştim? Kemal umarım yan koltukta uyumamıştır deyip kendime geldim ama o çoktan arabadan çıkmış kardeşi Zeynep'le konuşuyordu. Sanırım onlar da benim kadar üzülmüş olmalılar ki Kemal'in yüz ifadesi üzgündü.



Yasak Kırmızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin