Safevi Hanedanlığı

1.1K 3 1
                                    

Safevi Devleti Şah İsmail tarafından kurulan Şii Türk devletidir. Safevi adı Safeviye Tarikatı'nın kurucusu olan Şeyh Safiyüddin'den geliyor. İlk başta dini bir tarikat olan Safeviye Tarikatı Şah İsmail'in dedesi Şeyh Cüneyt tarafından siyasete yöneltiliyor. Ve Kızılbaş adını Şeyh Cüneyt koyuyor. Şeyh Cüneyt Karakoyunlar tarafından korunan tarikatı ile Azerileri ve Türkleri Şiiliğe çevirmiştir. Şeyh Cüneyt babası öldüğünde tarikatın başkanlığı için amcası Şeyh Cafer ile mücadeleye girmiştir. Amcası Şeyh Cafer o zaman İran'da bulunan Karakoyunlulara "Cüneyt'in amacı sadece tarikatın başına geçmek değil o devlet kurmak istiyor." diye şikayet ediyor ve Şeyh Cüneyt bulunduğu Erdebil'den Osmanlı topraklarına gidiyor. O zaman hükümdar olan II.Murad'dan arazi isteyip orada tekke kuracağını söylüyor. II.Murad da ona şu cevabı veriyor "Bir tahta iki sultan sığmaz." yani II.Murad da Şeyh Cafer'in yalanına kanıyor. Murad ona altın verip ülkesinden çıkmasını istiyor. Şeyh Cüneyt Konya'ya geliyor. Konya'da Şeyh Abdüllatif ile fiili bir kavga ediyor kavganın nedeni de şu "Hz. Ali'nin yolu mu yoksa Hz.Ebubekirin yolu mu?" Şeyh Abdüllatif Hz.Ebubekir'in yolu çünkü ayet var diyince Şeyh Cüneyt ona "Nereden biliyorsun, oradamıydın." diyor ve kavga çıkıyor. Aşık Başoğlu (Adını yanlış yazmış olabilirim.) araya girip ikisini ayırmıştır. Karamanoğlullarına şikayet edilince ilk olarak Toroslara sonra Halepe sonra Canik bölgesine gidiyor ve iyi bir taraftar kazanıyor sonrasında Akkoyunlu hükümdarı onu davet ediyor. Hükümdar Uzun Hasan da Sünnidir bu arada. Sonra Uzun Hasan'ın kız kardeşi Halime Begüm ile evleniyor. Şeyh Cüneyt 10.000 kişi ile Şiranşahlar ile savaşırken bir ok ile ölmüştür. Sonrasında oğlu Şeyh Haydar tarikatın başına geçiyor. Tarikata geçmesinde dayısı Uzun Hasan'ın yardımlarını alıyor. Hatta Ali Kuşçu'dan eğitim almıştır. Safevi Tarikatı bir bakıma ana topraklarında tekrardan Şeyh Haydar tarafından kurulmuştur. Oğulları Ali, İbrahim ve İsmail'dir. Babası gibi o da Şirvanşahlara saldırmıştır. Derbent Kuşatması'ndan zaferle ayrılan Şeyh Haydar daha da güçlenmiştir. Bu kuşatma sonrasında Şirvan hükümdarı Ferruh Yasar Gülüstan Kalesi'ne çekilmiştir. Sonrasında Akkoyunlular Ferruh Yasara destek verdi ve Şirvanlar ve Akkoyunlular birlikte Safevilere saldırdı ve Şeyh Haydar şehit düştü. Sonrasında Şah İsmail, kardeşleri ve annesi ile Istar Kalesine hapsedilmiştir burada 4,5 sene kadar esir olarak kalmıştır. Sonrasında Erdebile geri dönmüştür. Ama Safeviler gene örgütlenince yine Akkoyunlular rahatsız ediyor. Şah İsmail ve kardeşleri uzun süre gizlenmişlerdir. Sonrasında Akkoyunlu hükümdarı Rüstem Bey İsmail ve kardeşlerinin öldürülmesini emreder. Ağabeyi Ali öldürülmüştür. Bunun üzerine İsmail bir süre saklanmıştır. Bu sırada 8-9 yaşlarındadır. Lahicana gider burada Arapça, Farsça ve savaş teknikleri öğrendi. Rüstem Bey ölünce Şah İsmail ortaya çıkar. İlk önce Erdebile sonra Erzincana geldi burada destek topladı. Bir çok Türkmen boyları Şah İsmaile destek verdi. Şah İsmail'de Şirvanşahlarla savaştı ve Şirvanşah liderini öldürdü. Bakü'yü aldı Şirvanşahlar tarafından öldürülen dedesi Şeyh Cüneyt için Şirvanşah liderinin mezarını açtırıp kemiklerini yakıp küllerini savurdu. 1502 yılında 15 yaşında Akkoyunlu ordusunu yenerek Tebrize çıkıp şahlığını ilan etti. Tebrizde Akkoyunlular ve babasıyla savaşanların mezarları sökülüp kemikleri yakıldı. Şeyh Haydarın kafasının köpeklere yedirildiği için bütün köpekleri öldürdü. Şiiliği resmi meshep, Azeri Türkçesini resmi dil ilan etti. Tebrizin çoğu sünni olduğu için bu olay tepkiyle karşılandı. Sünniler isyan çıkarınca "Kimseden korkmuyorum, Allah ve 12 İmam benin yanımdadır." demiştir. Osmanlıda çıkan Şah Kulu , Nut Ali Halife ve Şah Veli Ayaklanmaları Safevi tahrikiyle çıkmıştır. Ama bu ayaklanmalara katılanlarda elbette Şah İsmail yanlısıydılar. Şah İsmail döneminde ordu dağınık ve büyük zaferlerden çıkmıştı yani hasarlıydı. O zamanlar hem doğuda Kürtlerle ve Osmanlıyla uğraşan Şah İsmail hem de kendi içlerindeki Sünni isyanlarla uğraşıyordu. Çaldıran Savaşı ile zaten gergin olan ipler iyice gerildi. Osmalılar savaşı Erzincan yakınlarında beklerken Erzincan yakınları geçildi. Ordu artık savaşmak istemiyordu ve Yavuz Sultan Selim'in çadırını bastılar. Yavuz Sultan Selim bu konuyu sineye çekti ama sonradan bunu yapanlar ağır bir şekilde cezalandırıldı. Şah İsmailin planı da tam olarak buydu. Onları tuzağa düşürmekti. Onların moralini bozmaktı. Ama Yavuz mektuplarıyla Şah İsmaili çok tahrik etti. Şah İsmail dayanamayıp savaş alanına çıktı. Savaşta Kürtler ve Osmanlılar yaralı ve düzensiz Şah İsmailin ordusunu mağlubiyete uğrattı. Şah İsmail'in karısı 1 gün boyunca esir kaldı. Şah İsmail yerine ona benzer bir kızılbaş esir alındı. Bu savaş sonrası savaştan uzak durmaya çalıştı ve 1527' de içkiden iç kanama geçirerek öldü. Sonrasında Oğlu Şah Tahmasb tahta çıktı. Şah Tahmasb da 10 yaşında iken tahta çıktı. Şah Tahmasb en uzun hüküm süren Safevi Şahıdır. Bir süre Sebzvar ve Herat'ta kaldı. Şiilerin ve Safevilerin tanınmış bilgin ve şeyhlerinden özel öğrenim gördü. Şah I Tahmasb'in iktidarı döneminde 1528 yılında Özbekler Horasan'a saldırdılar. Aynı yıl Şah ordusuyla doğuya doğru hareket etti ve Özbekleri Herat yakınında yendi. Şah'ın Doğuya temaslarının kullanan Luristan beylerbeyi Zülfikar Han isyan çıkardı ve 1528 yılında Bağdat'ı aldı. Bundan dolayı Şah Bağdat'ı kuşattı ve aynı yıl Bağdat'ı isyancılardan temizledi ve Muhammed Han Türkman'i Bağdat beylerbeyi tayin etti. 1531 yılında Tebriz beylerbeyi Ulema Han Tekel askerleriyle birlikte Osmanlı'ya sığındı. Daha sonra Ulema Han Kanuni Sultan Süleymanı'ı İran'a sefer yapması yönünde ikna etti. 1534 yılında Osmanlı ordusu Azerbaycan sınırlarını geçti. Şah I Tahmasb Kazvin'e çekildi ve sultanla barış imzalamak için elçisini gönderdi. Ancak Sultan Süleyman bu teklifi kabul etmedi. Kışın yaklaşmasıyla Sultan Azerbaycan'ı terk etti ve Bağdat'ı ele geçirdi. Bu arada Şah Sultanın Bağdat'ı almasına karşılık olarak Van ve Kars'ı kuşattı. Sultan Süleyman Ulema Paşa'yı Van'a gönderdi, fakat Ulema yenilip kaçtı ve böylece Van ve Kars Safeviler tarafından ele geçirildi. Bunun cevabı olarak Sultan 1535 yılında Azerbaycan'a girdi Tebriz'i aldı. Sultan Süleyman nüfusun direnci ve orduda yaşanan açlık yüzünden Azerbaycan'dan çekildi. Bunu fırsat olarak gören Şah ülkenin birleştirilmesini sürdürmek için 1538 yılında kardeşi Elkas Mirza'nın yönetimiyle 30 binlik orduyu Şirvan'ı ele geçirmek için gönderdi. Elkas 1538'de Şirvanşahlar devletinin tüm kalelerini ele geçirdi. Bunun sonucu olarak Şirvan'ı beylerbeyine dönüştüren şah kardeşi Elkas Mirza'yı da oraya ilk beylerbeyi olarak atadı. Fakat Elkas tahta çıkmak istiyordu. Bu yüzden 1541 yılında kardeşi Şah'a ihanet ederek taht için mücadeleye başladı. Bağımsızlık mücadelesini duyan Şah Tahmasb öfkelendi, Şirvan'a dahil oldu ve tüm kaleleri aldı. Elkas Mirza önce Kırım'a, oradan İstanbul'a kaçtı ve Ulema Paşa'yla birlikte kendi vatanına karşı seferlerde aktif olarak yer aldı. 1546 yılında Han Gacar şahdan emir alarak emrindeki askerlerle Babürlerin hakimiyetinde olan Kandehar'ı Safevisınırlarına kattı. 1548 yılında Sultan I. Süleyman 3. kez Safevilere saldırdı veTebriz'i aldı. Fakat orada güçlenemeyince ülkeyi terk etti. 1550 yılında Şah I Tahmasb sultana elçi göndererek barış önerdi, fakat Sultan Süleyman yine bu barış teklifini kabul etmedi. Böylelikle Şah Tahmasb 1552'de Van, Kars, Vostan ve Edilçevaz'ı ele geçirdi. Oğlu Şehzade İsmail Erzurum yakınında İskender Paşa'yı yendi ve Erzurum'u aldı. Sultan I. Süleyman 1554 yılında son olarak Safevi devletine karşı sefer yaptı, fakat başarı elde edemedi. Nüfusun direnişi,Kızılbaşların seri zaferleri sultana Azerbaycan'ı ele geçirmeye izin vermedi ve 1555 yılında Amasya'da Osmanlı ile Safeviler arasında barış anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre Doğu Anadolu, İmereti, Guri, Arap Irak'ı Osmanlı'ya, Kartli, Kahetya ve Meshiya Azerbaycan'a verildi. Bundan sonra Şah doğuya döndü, çünkü Afgan Emiri Şirhan, Babür hükümdarı Hümayun Şahı yenerek Hindistan'ı ele geçirmiş ve Hümayun Şah Safevilere sığınmıştı. Hümayun Şah'ın yardım için başvurusuna cevap olarak Şah 12 binlik orduyu Dal Han yönetiminde ona verdi. Kızılbaşlar Afganları ülkeden sürüp çıkardılar ve Hümayun Şah yeniden hakimiyeti ele geçirdi. 1576 yılında Kazvin'de ölen Şah Tahmasb'ın yerine oğlu Haydar Mirza tahta çıktı. Bir gün sonra ölüdürülünve yerine ikinci oğlu İsmail tahta çıktı. Tahta geçince Sünnilik'i benimsediği söylenen Şah II. İsmail 24 Kasım 1577 tarihinde kızılbaşlar tarafından; kız kardeşi Perihan Hanım'ın yardımıyla zehirlenerek öldürülmüştür. Sonrasında ise Tahmasb'ın diğer oğlu Muhammed Hüdabende tahta çıkmıştır. Hükümdarlığı döneminde Safevî Devleti zayıfladı, Azerbaycan ve Güney Kafkasya toprakları geçici olarak Osmanlı yönetimine geçti. 1587 saray darbesi sonucunda tahttan indirildi. Muhammed'in yerine oğlu Abbas tahta çıktı. Ülkeyi yönettiği 1588-1629 arasında Osmanlı ve Özbek birliklerini Safevi topraklarından çıkarmış, sürekli bir ordu kurarak Safevî Hanedanını güçlendirmiştir. İsfahan'ı Safeviler'in başkenti yapmış, ticaret ve sanatı özendirerek hükümdarlığı sırasında İran sanatının en parlak dönemini yaşamasını sağlamıştır. Yarı kör olan babasının zayıf yönetimi, Safevileri başa geçiren ve o dönemde Safevi askeri gücünün belkemiğini oluşturan Türkmen emirlerinin, şahın otoritesini yıkmalarına yol açmıştı. Öte yandan, Türkmen aşiretleri arasındaki çekişmeler devleti zayıflatarak, geleneksel düşmanları Osmanlıların batıdan, Özbeklerin de doğudan Safevi topraklarına büyük akınlar düzenlemelerine neden olmuştu. Bu durumda Şah Abbas'ı acele iki görev bekliyordu. Hükümdarlığın otoritesini yeniden kurmak ve gerek Osmanlı gerek Özbek askerlerini Safevi topraklarından çıkarmak. Aynı anda iki cephede savaşamayacağından, gücünü Özbeklere yapacağı saldırıya yoğunlaştırmak amacıyla 1590'da Osmanlılarla bir barış antlaşması imzaladı. Bu antlaşmayla İran'ın batısıyla kuzeybatısındaki geniş topraklar Osmanlılara bırakıldı. Bunun sonucunda kazandığı hareket özgürlüğüne karşın, I. Abbas 10 yıl Özbeklere karşı önemli bir saldırı düzenleyemedi; Safevi hem Özbeklere hem de Babür İmparatorluğuna'na toprak vermek zorunda kaldı.
Bu gecikmenin nedeni, Abbas'ın bir düzenli ordu kurma kararıydı. düzenli ordu anlayışı, gerektiğinde Kabile atlılarından zorla asker toplama geleneğini sürdüren Safevi hükümdarları için alışılmışın dışında bir uygulamaydı. Bu uygulama bütçede sorunlar yarattı. Eski aşiret atlılarına, Kızılbaş beylerin yönettiği eyaletlerin gelirinden ödeme yapılırdı. Abbas bu eyaletlerden bir bölümünü doğrudan şahın denetimi altına sokarak soruna kısa dönemli bir çözüm getirildi. Doğrudan hükümdarlığa bağlanan yeni eyaletlerden toplanan vergiler devlet hazinesine geçiliyordu. Bu politikanın uzun dönemde kaçınılmaz sonucu, Kızılbaş birliklerinin sayısının azalması ve ülkenin askeri gücünün ciddi biçimde zayıflaması oldu. Yeni kurulan düzenli ordu daha çok, Abbas'ın büyükbabasının hükümdarlığı sırasında Safevi Devleti'ne tutsak olarak getirilen Gürcü, Ermeni ve Çerkeslerle bunların çocuklarından oluşmuştu. Şahın gulam adı verilen bu köleleri Müslüman edildikten sonra orduda ya da devlet ve saray yönetiminde hizmet görmek üzere eğitiliyorlardı. Şah Abbas, gulamların kendine bağlılığına inanıyor ve hiç güvenmediği Kızılbaşların etkisini dengelemekte onları kullanıyordu. Gulamlar yönetimde hızla yükselerek doğrudan hükümdarlığa bağlı eyaletlere vali olarak atandılar.

Safevi HanedanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin