❝nightsea crossing.❞

196 17 130
                                    

Multimedyadaki şarkı ile dinlemenizi tavsiye ederim.

Medya: Nightwish - Taikatalvi

İyi okumalar~

"Hangi dengesiz böyle bir şey yapar ki?"

Dedektif bir kez daha kolları masaya uzanmış bir şekilde duran erkek cesedine baktı ve müzenin loş ışığına daha fazla dayanamadan cebindeki küçük feneri yaktı. Feneri önce kan gölü içinde gömülü kalan cesede, daha sonra bir kanıt ya da iz bulabilme umuduyla kan damlalarıyla kaplı fayanslara çevirdi.

Van Gogh'un tabloları ile donatılmış duvarlarda hâlâ beyaz renk hâkimdi.

Müzenin koridorlarının en soğuk noktalarından yükselen ayakkabı, telsiz ve kesik siren sesleri birbirlerine karışırken cebindeki lateks eldivenleri taktı dedektif, cesedin diğer tarafına geldiğinde adamın çenesini kavradı ve ensesinden destek alarak kafasını çok yavaşça yukarı kaldırdı.

Gerilim filmlerinden esinlenerek yapılmış bir makyaj kalıntısı gibi duran ve çenesinde iğrenç bir görüntü oluşturan kahverengimsi kırmızı lekeyi ve ortasındaki siyah deliği dikkatlice incelemeye başladı. Kurumuş kan lekesi ve belki de beyninin bir noktasında saplanmış vaziyette duran mermi çekirdeği.

Cesedin yüzünü deminki pozisyona getirdikten sonra masanın çevresinde yarım bir tur attı dedektif. Cesedin oturduğu sandalyenin tam karşısındaki uçta barut izleri aradı. Ama baruttan eser yoktu.

"Güvenlik görevlisinin ifadesini aldım, Dedektif."

Hızla kendine doğru gelen üniformalı, elinde bir defterle kalem taşıyan memurun nefes nefese konuşmasını hiçbir şekilde kesmeden dinlemeye başladı. "Kurban iki gece yarısı önce, müzenin kapatılmasına yarım saat kala tek başına gelmiş ve hiç çıkmamış. Ifadesine göre siyah bir spor çantası varmış elinde."

Dedektif hâlâ nefesini toparlamakla meşgul olan memuru sessizce dinlemeye devam etti. "Çantayı koridorlardan birinde bulduk, içi tamamen boş. Ne bir kimlik var ne de bir anahtar."

Dedektif hâlâ olanları anlamamıştı. Kapanış yarım saat kala kilitlenen bir odaya nasıl gidebilirdi ki?

Feneri odanın duvarlarına doğru gezdirdi ve kapının sol köşesindeki açıklığa doğru yaklaştı ve memurun duymayacağı bir tonla mırıldandı.

Gizlenerek.

«»«»«»

Güvenlik görevlisinin kapıyı kilitlemesiyle beraber saklandığı yerden çıkan genç adam hırkasının kollarını omuzlarında başladıktan sonra ağır adımlarla karşılıklı birbirine bakan sandalyelerden birine oturdu ve odanın öbür duvarlarına bakan masanın ortasına belindeki silahı koydu. Bacaklarını hafif esnetip tekrar yerinde doğrulduğunda puslu gözlerle karşısındaki sandalyeye baktı.

Gelmişti.

Kısa küt saçları kulaklarının arkasında sabitlenmiş, gözlerinin altında hafif, boya sıçramış gibi duran morluklara rağmen hâlâ bebeksi duran yüzüyle ona bakıyordu.

"Sonunda gelebildin, Xiang-ah, burada çok sıkıldım."

Sevinç ve öfke kokularına karışan sesi odada yavaşça yankılanırken genç adam cevap vermek yerine kazağının kollarını sıvamakla yetindi. Genç kız öfkesini biraz daha belli ederek ellerini masaya koydu ve devam etti. "Sana söylemiştim, buraya tıpış tıpış geldin. Benden kaçamayacağını sen de biliyorsun, Xiang-ah..."

rhythm zero | casper oneshot ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin