Ben Galen Madison.
Şimdiye kadar olan hayatımızı ölümle burun buruna geçirsek de artık ölüm bizim için sorun değildi. Yaşamak hakkında tek dayanağı Galina olan ben, artık yaşamaya mahkum edilmiştim. O’nun bizi seçeceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Sonsuza kadar yaşama isteği olan bunca insan varken bize seçme şansı bile vermeden bizi karanlığa hapsetmesi haksızlıktı. Ya da şanssızlık… Zamanın buna ne cevap vereceğini henüz bilemezdik. Şimdiye kadar Karanlığın Efendisi’ne karşı koyabilen olmamıştı. Cyrus. Bizi seçtiğini gece rüyamıza girerek iletmişti. Onun bulunduğu karanlık ama huzurlu ortamdan uyandığımda bir kuş kadar hafiftim. En azından kalbime bir ağrı sağlanana kadar…
Ben Galina Madison.
Karanlığa mahkum edildiğimde henüz on yedi yaşımdaydım. Daha doğrusu on yedi yaşımızdaydık. Ben ve ikizim Galen o huzurlu rüyayı gördüğümüzde kaderimiz belirlenmişti. Karşı gelemezdik. Hiç kimse Karanlığın Efendisi’ne karşı gelemezdi. Rüya gerçek olamayacak kadar huzurluydu. Uyandığımda sanki daha önce yaşadıklarımın hepsi birer hayaldi. Tam rahat ve derin bir nefes alacaktım ki, tam kalbimde o ölümcül acıyı hissettim. Daha doğrusu hissettik. Aynı anda kendi acımla savaşmaya çalışırken yan yatakta yatan Galen’in sesini duydum. Acım dindiğinde Galen’in sesi de kesilmişti. Acının geçmesiyle derin bir nefes aldım ve gözlerimi açtım. Orada ne olduğunu görmek için tişörtümü sıyırdım ve işte oradaydı. Tam kalbimin üstünde beş köşeli yıldızım tüm ihtişamıyla parlıyordu.