Alarmın sesini duyduğumda sağ gözümü açıp, ayılmaya çalıştım. Dün, sabaha kadar çılgınca dizi izlediğim için yorgundum. Uyanmaktan kaçışımın olmadığını anlayıp pencerenin dışındaki güneşin ihtişamlı görünüşüne baktım. Klasik bir pazartesi sabahıydı ve okul olduğu için hemen hazırlanmam gerektiğini hatırlayıp, paytak adımlarla banyoya yöneldim. Aynaya bakıp yüzümü baktığımda dün dizi izlerken yediğim cipsler yüzünden canım sivilcelerim beni kırmayıp yanlarına arkadaş eklemişlerdi. Hayır yani ortalıkta ergen gibi dolaşıyorum abi ya. Bunları düşünürken aklımdan 'bana kaderimiiin bir oyunuumu buuu' diye geçirmeyi unutmuyordum. Gerçi şuan konumuzla bu şarkının ne alakası vardı anlamıştım değilim ama neyse deyip geçiştirdim.
Yüzümü su attıktan sonra, diş fırçasını alıp diş macunundan bezelye kadar macun sıktım. Dişlerimi güzelce fırçalarken aynaya bakıp salak saçma hareketler yapmıyordum tbi sçmlymyn .s.s sonra saçlarımla adeta bir savaş içersine girdim. Bir kaç küfür selfonisinden sonra, fırçadaki saçları temizlediğimde kısa bir duşun iyi geleceğini düşünüp küvete suyu doldurmaya başladım.
~~~~~~~~~~~~~~~~~
Üstümdeki bornozumun iplerini bağlayıp odama geçtim ve telefonumu alıp Whatsapp'a girdim. Kızlar yine coşturmuş, deli gibi gıybet yapmışlardı. Onların bu haline gülüp son mesajları okumaya başladım:Berfönmakinesi: Ya kızlar az önce facebookta dolaşırken Dağhan'ın profiline bakayım dedim, fotoğraf gördüm böyle yanında yellozla sarılmışlardı. Abi kız güzelde değil benim Dağhan'ıma yakışmıyor :(
İdilçe: Üzme kendini kuzum kıyamam sana ben. Dağhan'dan iyisini buluruz sana biz Maral ile birlikte sen üzme kendini :*
Ben: İdilçe haklı Berfönüm üzme kendini. Ben bizim sınıftaki Ozan'ı ayarlarım sana, çocuk sana deli sen anca Dağhan Dağhan.
Kafamı çevirip yan tarafımdaki saate baktığımda okula daha 1,5 saat olduğunu gördüm. İlk derse kadar her zaman gittiğim "Tarçın" isimli çok şirin bir kahve dükkanında bir koca kupa kahve içersem anca kendime gelirdim.
Bornozumun iplerini çözüp siyah iç çamaşırlarımı giydim. Ardından dolabımı açıp kıyafetlerimi aldım ve giymeye başladım. Kartal Koleji'ne ait olan forma siyah üzerinde beyaz çizgilerin olduğu bir etek ve beyaz yuvarlak yaka bir kazaktı. Fakat ben kazak yerine gömlek giymeyi tercih ederdim. Bu yüzden gömleği üzerime çabucak geçirip odadan çıktım. Ve koridora ilerlemeye başladım.
Anne ve babamın odasına gittiğimde uyuduklarını gördüm, ikiside iş nedeniyle oldukça yorgun eve dönüyorlardı. Bu yüzden küçük bir not kağıdı alıp erken çıktığımı ve okula gideceğimi belirten yazı yazdıktan sonra kağıdı yırtıp annemi ve babamı öptükten sonra odadan çıktım. Mutfağa yönelip elimdeki kağıdı buzdolabının kapağına yerleştirip üstüne mıktanıs yapıştırdıktan sonra mutfaktan çıktım. Açlığın verdiği halsizlikle birlikte odama yönelip telefonumu ve çantamı aldım.
Siyah minnacık topuğu olan botlarımı aldım ve kapıya yöneldim.
Evden çıktıktan sonra kulaklığımı alıp, müzik listemden bir şarkı seçtim ve yolda mırıldanarak şarkıya eşlik ettim. Kolumda bir acı hissettim ve yana doğru savruldum. Dönüp baktığımda telaşlı bir surat gördüm. Üstünde siyah bir takım elbise, beyaz bir gömlek vardı. Çok şık duruyordu, acaba düğüne falan mı gidiyor çok şık olmuş diye iç geçirdim.
"Çok özür dilerim gerçekten yetişmem gereken bir toplantı var." Dedi ve ben daha cevap veremeden koşmaya devam etti.
Şaşkın suratımla zihnimi meşgul eden yabancıyı düşünmeye başladım. Ben kendi kendimle savaşa girerken şarkı çoktan bitmişti bile.
~~~~~~~~~~~~~Kafeden içeri adımımı attığımda mis gibi bir tarçın kokusu sardı bedenimi. Tarçının yanında ona eşlik eden bir de çikolatalı kurabiye kokusu.
Her zamanki gibi yine kahve dükkanımdaki yerime oturdum-demek isterdim- lakin benim o güzel ve dışarıya bakıp gökyüzünü seyrettiğimde kendi hayal dünyalarıma daldığım o koltuğa başka biri oturmuş ve güzel güzel kahvesini yudumluyordu. Sırtı bana dönük olduğu için yüzünü göremiyordum. "Her neyse" deyip başka bir yere oturdum ve garsonluk yapan sarışın garsonu çağırdım.
"Ben bir latte alayım"
"Hemen efendim" deyip yanımdan uzaklaştı.
Yalnızdım, pek fazla arkadaşım yoktu fakat platoniktim. Ne zaman vazgeçmeye çalışsam kalbimle beynim bir savaşa giriyordu. Ve her zaman olduğu gibi yine kalbim kazanıyordu. Ben bunları düşünürken lattem geldi ve yanında dükkanın ikramlarından olan minik damla çikolatalı kurabiyeler geldi.Havalar da soğuk olduğu için latte iyi gidiyordu.Ben dükkanın içini gözlerimle tararken yan tarafımdaki o çocuk kalktı ve hesabı ödemek için karşımdaki kasaya yöneldi.Yüzünü gördüğümde şok dalgası vücudumu sardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNADAKİ GEÇMİŞİN
Teen Fiction"Adam kıştı, kadınsa adamın baharı. Adam geceydi, kadınsa o gecenin sabahı. Adam yaralıydı, kadınsa çoktan ölüydü. Adam depremdi, kadınsa çoktan enkaz altındaydı." YT'05.01.2017