Düşündümde. İnsanlar ne kadar adi. Ne kadar duygusuz. Kimin ne düşündüğünü umursamıyorlar. Annemde benim ne düşündüğümü umursamıyor. Istanbul'a taşınacakmışız.
"Lina hadi. Araba bekliyor." dedi annem arkadan seslenerek. "Üf anne ya!" diyerek merdivenleri indim. Cidden gidiyor muyduk? Arabaya bindiğimizde annem elimi tuttu. "Her şey çok güzel olacak."
"Umarım." dedim derin bir nefes alarak. Annemin omzuna yaslanıp dışarıyı izlemeye başladım. Giiyordum. Doğduğum, büyüdüğüm şehirden gidiyordum. Mutlu değildim. Biliyorum.
Gözlerim kapanmaya başladığında anneme daha da yaklaşıp gözlerimi yumdum.
פפ
"Sinem nasılsın?" dedi annem kapıyı açan kumral kadına bakarak. "Aa Merve!" dedi Sinem adındaki kadın ve anneme sarıldı. "Bu Lina mı?" dedi annemden ayrılırken. "Ah kocaman olmuş."
"Merhaba." dedim gülümseyerek. "Hadi geçin içeri." İçeri girdiğimizde esmer bir çocuk çıktı mutfaktan. Tişörtü yoktu ve hemen gözlerimi kaçırmıştım. "Oğlum üzerine bir şeyler giyinsene."
Annemin yanına oturdum. Az önceki çocuk tekrar yanımıza döndüğünde gözlerini kısıp bize baktı. "Bu oğlum Uras." dedi oğlunu gösterirkenSinem abla. "Bu Izmir'den en yakın arkadaşım Merve ve kızı Lina."
Gözlerimi devirdim. Hayatta hiç sevmediğim şey birileriyle tanışmaktı. Niye tanışıyorsun ki? Git kendi yalnızlığınla boğul. İnsanlarla boğulacağına.
"Hoş geldiniz." dedi Uras gülümseyerek. Yalnız tatlı çocuk he dedi kıvırcık saçlı. Aynen yakışıklı birde diyerek ona katıldı düz saçlı. "Hoşbulduk Uras. Kocaman olmuşsun."
O da yanımıza oturduğunda Sinem abla kıkırdadı. "Ay bunları yan yana görünce o olay geliyor aklıma." Annemde gülümsedi. "Ay benimde aklıma o geldi."
"Ne olayı ya?" dedim merak ederek. "Uras küçükken seni öpmeye çalışmıştı. Sende ittirmiştin onu. Sonra kolunu kırmıştı." dedi Sinem abla gülümsemeye devam ederken. "Cidden mi? Biz bununla çocukluk arkadaşı mıyız?"
"Bu değil yalnız benim adım. Lina." dediğimde kaşlarını çatıp bana döndü. "Bilmiyordum sağol." dediğinde yalandan gülümsedim. "Allah Allah öğrendin işte."
"Aa yeter ama!" diye sitem etti annem. "Uras hadi Lina'ya odasını göster." Uras ayağa kalkarken bende ayağa kalktım. En azından uzanabilirdim. Yuh o kadar uyudun yetmedi birde şimdi mi uyuyacaksın kıvırcık saçlı bilmiş bilmiş konuştu. Bu sefer düz saçlı sessiz kalmıştı.
Merdivenleri çıktığımızda Uras odayı gösterdi. Tam girecekken kolumu tuttuğunda ona döndüm. "Bak. Kusura bakma tamam mı? Atışmamalıydım seninle."
"Sorun değil." dediğimde gülümseyip yan odaya girdi. Odaya girip etrafa bakındım. Hoş bir odaydı. Krem ve beyaz hakimdi. Yatağa uzandım. O sırada pencereye atılan küçük taşın sesi doldurdu odanın sessizliğini. Gözlerimi kısıp ayağa kalktım. Pencereyi açar açmaz esmer bir kız gözlerini belertti. "Oha!"
"Sen kimsin?" dediğimde etrafına bakındı. "Ben Pera. Yan evde oturuyorum da." dedi yutkunarak. "Ee?" dediğimde "Beni içeri al." dedi. "Peki gel."
Aşağı inip kapıyı açtım. İçeri geçti. Beraber annemler görmeden odaya geçtiğimizde derin bir nefes aldı. "Bak. Buraya adımını attığını öğrendiğinde kıyameti koparacak. Benim seni korumam gerek."
"Neyden bahsediyorsun?" dedim anlamadığımı belli ederek. "Uzay diyorum. Bu şehrin kötü çocuğu. Takılacak peşine."
Derin bir nefes aldım. "Kimse bana bir şey yapamaz tamam mı?" dediğimde inanmadığını belli edercesine başını salladı. "Hı hı. Uzay'a denk gel bakalım. Yapıyor mu yapmıyor mu?"