KRİTİK HAFIZA
Çalar saatin sesiyle güne başlamak en nefret ettiğim şeydi ve nitekim de küfür ede ede uyanmak zorunda kaldım .Aslında bugün diğer günlerden farklıydı .Kalbimde farklı atıyordu .Standart olarak sabahın ilk saatlerinde direkt mutfağa gittim. Isıtıcıya suyu koyarken kahve fincanımı çıkartıp suyun ısınmasını bekledim
ve her zamanki gibi su sesi benim tuvaletimi getirmişti. Tuvalete gidip malumunuz o işi gördükten sonra ısıtıcının sesini duyup mutfağa gittim. Suyu fincana koyup soğuması için pencerenin kenarına koydum. Bazı insanlara hayret ediyorum kahveyi nasıl sıcak sıcak içebiliyorlar ve nasıl cam bardakta içebiliyorlar ?.Çay cam bardakta içilir kahve fincanda kural bu kadar basit oysaki. Kahvem pencerede durup karın yağmasını seyrederken ben de yaptığım başvurulardan ne kadarından reddedildim ona bakmak için külüstür bilgisayarımın başına geçtim. VEEEE. İşte sonuç. Hepsi.
Bu ülkede iş bulamayacağım galiba. Neyseki büyükannemin maaşı ona da bana da yetiyordu. Kahvem soğumuştur diye düşünerek mutfağa gittim. Bir dikişte mis gibi soğuk kahvemi içtikten sonra çizgili pijamalarımı çıkartıp klasik gömlek ve pantolon giyip büyükannemin yanına gitmek için arabaya bindim. Büyükannemin evine giden yoldaki ağaçlar karla kaplıydı. Ve işte her zamanki gibi büyükannem kapıda beni bekliyor. İkimizin de birbirimizden başka kimsesi olmaması ne acı bir durumdu .Ama alışmıştık. ALIŞMAK ZORUNDAYDIK.
"Kahvaltı etmedin dimi step?" dedi büyükannem ben arabadan inerken. "Artık alışmış olman lazım" dedim sırıtarak.
"içerde dere otlu çöreklerden var sen seversin git ye bakalım" dedi düz bir ses tonuyla. Dere otlu çöreğe bayılırdım. Aslında dereotuna bayılırdım. "Ne oldu sana ?" diye sordum büyükanneme. Biraz donuk ve yüzü sapsarıydı. "Evi satmam için yine o adamlar geldi. Güzel bir teklif yaptılar ve kararsız kaldım" dedi iç çekerek gözü yine ormanın derinliklerine bakıyordu."Anılarını ne yapacaksın onları da mı satacaksın ?" diye çıkıştım. Bana doğru bakarak "Yapma step artık yaşlandım ve sende kocaman çocuk oldun bu ev bana fazlasıyla büyük geliyor ve sende iş bulamıyorsun bu yüzde.." sözünü kestim ve devam ettim "Bana step demeyi bırak benim adım Stephan bu bir. İkincisi o ucube zengin adamlar henüz anılarımızı alabilecek kadar zengin değiller !" diye bağırdım. Büyükannemin evi ormanın dibinde denizin kıyısında harikulade bir yerdeydi bu yüzden şehrin zengin mafya babaları bu evi alarak büyük bir otel kurmak istiyorlardı. 5 yıldan beri buna karşı gelsekte doğrusu ne büyükannemin ne de benim dayanacak gücüm kalmamıştı. Sakinleşmek için evin içinde her zaman oturduğum divana oturdum .Bu ev sıradan evler gibi değildi. Annem babam kız kardeşim hepimiz bu evde yaşadık. Bir sürü anılarımız oldu. Ve en önemlisi ben burada ailemin cennette olduğunu unutuyordum. Yaşıyorlarmış gibi geliyorlardı bana. Sakinleşmek için derin nefes aldım ve tekrar dışarı çıktım."Düşünmem için zaman ver olur mu? Bu benim için kolay bir şey değil. "Onaylarcasına başını salladı büyükannem. "Şimdi gidiyorum yine gelirim "dedim. Tam merdivenden aşağı inecektim ki "Stephan" diye seslendi büyükannem ve "yine ayakkabını yanlış bağlamışsın bak çözülmüş" dedi. Ah şu bağcıklar 18 yaşımdayım ama hala bağlayamıyorum. "Teşekkür ederim" deyip bağcıkları ayakkabımın içine sokup arabama bindim.
***
Eve gelip kendimi yatağa attığım zaman düşüncülerim beynimi karıştırıyordu .Uyumak istiyordum ama uyuyamıyordum. Huyum kurusun ki moralim bozuk olduğunda veya düşünceli olduğumda uyku tutmaz. Buzdolabına gidip buz gibi bir bira aldım ve çatı katına çıkıp sallanan sandalyeme oturup güneşin yerin dibine girmesini izledim. Annemi babamı kız kardeşimi o kadar çok özlüyordum ki öldüklerine inanamıyordum hala. 6 sene olmuştu öleli ama sanki kız kardeşim gelip "abi hadi parka "diyecekmiş gibi hissediyordum. Kimsem yoktu. Ne anne ne baba ne de...
Tek bir dostum vardı. Adı JASON. O da geçen sene kanserden ölmüştü. Sevdiğim herkes beni yalnız bırakıp gidiyordu ve ben buna engel olamıyordum. Gidip mutfaktan bir tane daha bira aldım. Bu gece sarhoş olmak istiyordum. Tam anlamıyla sarhoş. Unutmak. Düşünmemek. SADECE BİRAZ OLSUN UNUTMAK .On sekiz yaşındaydım ama sırtımda çok yük olduğu için kendimi çok yaşlı hissediyordum.5 tane birayı içtikten sonra sandalyede uyuya kalmışım. Sabah alarmın sesine uyandım .Her tarafım tutulmuştu. Kendime gelmek için yine soğuk kahve yaptım. Bir dikişte içtikten sonra arabaya binip büyükannemi ziyarete gitmek için yola koyuldum .Arabam yolun ortasında arıza verdi. Araba tamirinden anlamadığım için yolun yarısını yürümek zorunda kaldım. Hava kavururcasına sıcaktı. Nefes almakta zorlanıyordum. Büyükannemin evi ufukta gözüktü. Gözlerimi kıstım ve onu görmeye çalıştım. Birkaç adım daha attıktan sonra daha netleşti. Her zamanki gibi dışarıda sandalyede oturmuş ormana bakıyor. Dışarıya mis gibi yemek kokuları geliyordu. Sanki dünkü olayları hiç yaşamamış gibi sevinçli bir şekilde yanına geldim
"Selam büyükanne karnım kurt gibi aç yine neler yaptın bakalım" dedim. Benimle aynı fikirdeymiş gibi o da dünü umursamayarak sevinçli sevinçli konuştu.
"Stepp. İçeride dolma ve biraz kurabiye var"dedi
"Kurabiye neyli ? "dedim. Gülerek "Merak etme içinde ceviz yok alerjini unutacak kadar bunamadım evlat" dedi
Eskimiş tahta dolaptan bir tane tabak aldım ve tenceredeki dolmayı tabağa koyduktan sonra kapının önündeki sandalyeye oturdum.
"Bunu nasıl beceriyorsun bilmiyorum ama enfes olmuş" dedim. Alaycı bir tavırla "tabii ki enfes olacak yılların tecrübesi duruyor karşında ahmak" dercesine güldü. Son dolmayı mideme indirirken "Bugün onları kaybettiğimiz gün" dedi .Dolma boğazımda kalmıştı ne yutabiliyordum ne de çıkartabiliyordum. Yüreğim cız etmişti. Gözlerim dolmuştu ama ağlamayacaktım. Dolmayı yutarken sanki cam parçası yutmuş gibi hissettim öylesine derin bir acı verdi bana. O konu hakkında konuşsam kendimi tutamayıp ağlayabilirdim ve buna büyükannem çok üzülebilirdi.
Artık onu üzmek istemediğim için sanki duymamış gibi " Bugün okul toplantısı var acele etmem gerek" dedim telaşlı bir şekilde. Büyükannemi öpmeden uzaklaştım oradan. Çarpık çarpık yürüyordum
Gözlerimi ayaklarıma çevirdiğimde önce sol çapraz sonra sağa çapraz adım atıyordum. Arabanın yanına geldim içinden eşyalarımı alıp THAD 'i aradım beni buradan uzaklaştırması için. Gelebileceğini söyledi ve orda bekledim. Gözümün önünde annem kardeşim babamla yaşadıklarımız geçiyordu. Lunaparkta eğlendiğimiz günler, denizdeki hallerimiz kardeşimle kavgalarımız.
Bir korna sesiyle irkildim. Thad bu kadar çabuk gelemezdi .Kimdi bu ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRİTİK HAFIZA
Mystery / ThrillerSTEPHAN :kumral ve ela gözlü çocuktu. Okuldaki kızlar ona bayılıyordu fakat yaşadığı acı olaylar yüzünden aşk meşk düşünecek hali yoktu. Büyükannesiyle ilgilenmek zorundaydı. Büyükannesi ile mutlu bir hayat geçirirken havanın aniden kararması gibi v...