Bölüm 3: İlk Tanışma

101 2 0
                                    



Sandalyede oturan Taehyung'a baktım. Daegu'dan olduğu belliydi. Kömür rengi gözleri ve açık kahve saçları vardı. Buraya direkt işten gelmiş gibi gözüküyordu.

"Sen Taehyung olmalısın. Ben Jeon Jungkook. Jin ve ben, Min-Gyu'yu dün gece ara sokakta bulduk." Elimi uzattım ve Taehyung ayağa kalkıp elimi sıktı. Tenimin onunkinden daha soğuk olduğunu fark ettiğine dair hiçbir tepki vermedi.

"Beni kurtardığını söylemek istedin, değil mi?" dedi Min-Gyu, söze karışarak.

Taehyung ona gülümsedi. "Min-Gyu müsaade edersen ben ve Jungkook biraz konuşalım. Sanırım Bay Kim çay yapacağını söylemişti. Belki yardıma ihtiyacı vardır."

Taehyung'un güzel bir ses tonu vardı. Yumuşak bir teni...tatlı ve sıkı gözüküyordu. Süt beyazı boynunun cezbedici ışıltısı beni büyülemişti; azı dişlerimin büyüdüğünü hissettim. Düşüncelerimin beni götürdüğü yerden korkarak başımı salladım. "Haklısın. Jin'in yardıma ihtiyacı olabilir. Neden gidip bakmıyorsun?"

Min-Gyu hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyordu ama kalktı ve mutfağa yöneldi. Koridorda kaybolunca Taehyung'a verandaya çıkmayı önerdim. "Bir dakika içinde döneriz," dedim Jimin'e dönerek.

Taehyung'u verandaya götürdüm ve Min-Gyu'nun konuşmamız bitmeden dönme ihtimaline karşı arkamızdaki kapıyı kapattım.

"Jin sana her şeyi anlattı ve Dong-Hyun da boşlukları doldurdu, değil mi?" diye sordum.

Sandalyenin koluna oturdu ve eliyle tutunarak dengesini sağladı. Yapabildiğim tek şey bacak bacak üstüne atarken gözlerimi kaçırmak oldu. Dikkatimin yoğunluğundan dolayı gerilerek kendimi onun yüzüne bakmaya zorladım.

"Evet, anlattılar. Zavallı oğlanın başından çok şey geçmiş ama onu burada tutmanızı tavsiye etmiyorum. Bana güven, elimden birçok zorunlu çocuk geçti. Onları kurtardığın için sana taparlar ama her zaman güvenilir değillerdir. Min-Gyu bir kurban ve sen o adamların elinden kurtarmasaydın şimdi çok daha kötü bir durumda olacaktı. Ama o hala hayatta kalabilme telaşında ve insanlar hayatta kalabilme kaygısı taşırken..."

"Normalde yapamayacakları şeyleri yapabilirler," diyerek sözünü tamamlamasına yardım ettim. "Hala korkuyor ve kim bilir aklında neler var..."

Taehyung derin bir nefes aldı. "Kesinlikle. Bunu söylemekten nefret ediyorum ama duyduğun sempatinin gözlerini kör etmesine izin veremezsin. O bir travma geçirmiş halde ve hala onun etkisinde yaşıyor. Şu anda onu o heriflerin elinden kurtardığın için büyülenmiş durumda ama birkaç gün sonra sakinleştiğinde kardeşini ve onu öldüren vampirleri hatırlayacak. Bayan So-Jin'le kalması onun için en iyisi olacak."

Taehyung haklıydı. Min-Gyu yürüyen bir bombaydı. Omuzlarımızda zaten yeterinde yük vardı, bir çocukla ilgilenebilmemiz mümkün değildi. Ve eğer annesi bizimle olduğunu öğrenirse kıyamet kopabilirdi. Taehyung sistemi biliyordu ve ne gerekiyorsa yapacaktı. So-Jin'in doğaüstü bir yaratık olduğunu saklayabilirdi ki So-Jin de gerçek kimliğini saklamakta çok başarılıydı.

"Haklısın ama onu So Jin ile kalması için nasıl ikna edeceğiz? Bizi onu buradan gönderirsek tekrar kaçmakla tehdit ediyor." Burnum titredi.

Taehyung, gül sabunu ve pudra kokuyordu. Yanaklarının parlamasını ve nefes alırken göğsünün inip kalkmasını seyrettim. Kendimi ona doğru uzanıp kazağının altındaki pürüzsüz tenine dokunmayı arzularken buldum. Hızla odanın diğer tarafına geçtim ve pencereden dışarı bakmaya başladım.

Aramızdaki sessizlik uzadıkça, odadaki hava ağırlaşmaya başlamıştı. Soruma neden cevap vermediğini merak ederek birden arkamı döndüğümde neredeyse çarpışıyorduk. Taehyung sessizce arkama gelmişti.

"Belki sen bize yardımcı olabilirsin," dedi, yumuşak bir sesle. Korkudan azı dişlerim büyüdü ve boynunu sıktım. O kadar susamıştım ki tek düşünebildiğim boynunun güzel tenini öpmek ve dişlerimi geçirmekti.

Aradan geçen seneler sonra gene karşınızdayım. ☺️

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 29, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BLOOD / VKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin