VİZELER (1)

131 13 12
                                    

Arkadaşlar bu benim ilk kitabım . Bazı hatalarım olabilir. İnşallah beğenirsiniz . İyi okumalar :) <3<3<3 ( oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız cooook sevinirim ) (Multideki Selin )

" Selin ! Hadi kızım geç kalacağız çabuk ol "

-Tamam baba geliyorum .

Saat daha sabahın yedisiydi . Vizelerimizi çıkartmak için İstanbul'a gidecektik. Babam her zaman olduğu gibi bugün de huyundan vazgeçmeyip aceleci davranıyordu. Normalde bu özelliği yüzünden babama çok kızardım ve sırf ona inat yavaş hareket ederdim. Fakat şu an ona ne kızabilirdim ne de gıcıklık yapabilirdim. Çünkü bu acelesinin,telaşının ve korkusunun tek nedeni maalesef bendim.
Babamın tekrardan beni çağırması ile bu düşüncelerimden sıyrıldım. Odamın kapısının yanındaki boy aynasından son defa kendime baktıktan sonra çantamı da alıp babamın yanına gittim. Babam ellerini beline koymuş kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. Tam ağzını açıp birşey söyleyecekti ki hemen zıplayıp boynuna sarıldım. "Babaların en tontişi. Seni çok seviyorum. Hadi gidelim artık. Biraz daha oyalanırsak uçağı kaçıracağız." Yine babamın bir şey demesine müsaade etmeden kolundan tutup evden çıkardım. Kapıyı da kilitledikten sonra bir "ohh" çekerek babamın peşinden arabaya doğru ilerledim. Babama genellikle "tontiş" diye hitap ederdim. Aslında kilolu da değildi ama severdim bu kelimeyi kullanmayı. Özellikle de sevdiklerime karşı.
Küçük kol çantamı arabanın arka koltuğuna attım ve hızlıca ön koltuğa geçtim. Babamı daha çok bekletmek ve sinirlendirmek istemiyordum. Arabaya biner binmez babamın keskin gözlerini üzerimde hissettim. Ona bakıp bakmamak arasında kararsız kalsam da bakmazsam işlerin daha çok kötüye gideceğini bildiğim için yavaşça babama döndüm. Tamamen ifadesiz bir şekilde bana bakıyordu. Hiçbir şey yapmamıştım. Yani en azından ben öyle düşünüyordum. Babama bakarak neler olduğunu söylemesini bekliyordum fakat hiç söyleyecek gibi durmuyordu. Artık dayanamayıp " Babacığım ne olduğunu söyleyecek misin ? Yoksa tüm gün burda mı bekleyeceğiz ? Eğer öyle bir fikrin varsa maalesef tontişim biraz daha beklersek uçağı kaçıracağız. İsteğini yerine getiremediğim için üzgünüm" diyerek bu fırtına öncesi sessizliği bozdum. " Selin'im ben sana her seferinde söylemiyor muyum arabaya bindiğinde emniyet kemerini tak diye ? " Babamın bu sözleri üzerine gözlerimi devirdim. Ne yani deminden beri bunun için mi bekliyorduk. Konunun daha fazla uzamaması ve uçağa geç kalmamak için kemerimi taktım. Babamın gözlerini hala üzerimde hissediyordum. Ona bakarak " Taktım babacığım şimdi arabayı çalıştırabilirsin " dedim . Babam cevap vermeden arabayı çalıştırdı. Ben de koltuğa iyice yayıldım. Bulunduğumuz yerden Antalya havalimanı bir buçuk saatti. Uzun yolculukları pek sevmezdim. Ve yol boyunca yanımdaki kişi her kimse onun başının etini yerdim.

Uçağın kalkmasına on beş dakika kala Antalya havalimanına varmıştık. İlk defa uçağa binmeme rağmen içimde hiç korku yoktu. Ama heyecan fazlasıyla vardı. Uçağa bindiğimizde bir hostes yardımıyla oturacağımız yeri bulduk. Ben babamdan önce davranarak cam kenarına geçtim. Diğer yolcular da gelince uçak kalkışa geçti. Babam bana dönüp iyi olup olmadığımı sorunca " İyiyim babacığım merak etme " diyerek geçiştirdim. Birazcık uçak kalkarken kötü olmuştum ama babama bunu söylersem bütün uçağı ayağa kaldıracağından emindim. Babamın bana karşı olan bu hassaslığı annemin ölümü ve abimin intiharı ile artmıştı. Annem ben daha dört yaşındayken trafik kazası yaparak ölmüştü. Zaten babamın da emniyet kemeri takma konusunu bu kadar abartmasının nedeni de annemdi. Annem öldüğünde abim dokuz yaşındaydı ve annemin yokluğu onu derinden etkilemişti. On bir yaşına gelince de artık annesizliğe dayanamayıp intihar etmişti. O zaman daha dört yaşında olduğum için abim kadar etkilenmemiştim annemin ölümünden. Çünkü o küçücük beynim neler olduğunu tam anlayamamıştı. Ama abimin intiharı ile birlikte olayların farkına varmaya başlamıştım. Ben büyüdükçe babamın bana olan ilgisi ve sevgisi daha çok artmaya başlamıştı. Bana annemin yerini aratmamaya çalışıyordu ve babamın bu çabaları sadece ben küçükken işe yaramıştı. Fakat büyüdüğüm her gün annemin yokluğunu daha çok hissediyordum. Babam da benim bu durumumun farkında olduğu için beni el bebek gül bebek yetiştirmişti. Bu yüzden hayatımdaki tek değer verdiğim insan babamdı. Ve hala da öyle.Pilotun sesi ile bu düşüncelerimden sıyrıldım. Uçağın inmesine on dakika kaldığını söylüyordu. Babama baktığımda müzik dinliyordu. Kulaklığı yavaşça kulağından çekip" Babacım ben lavaboya gidiyorum " dedim. Kafasını sallayarak kulaklığı geri kulağına taktı. Müzik dinlerken rahatsız edilmeyi sevmezdi ve huysuzlanırdı. Ama haber vermeden gitseydim daha kötü şeyler olabilirdi. Kemerimi çıkartıp koridorun sonundaki lavaboya doğru ilerledim. Kapısını tıklatarak dolu olup olmadığından emin olunca içeri girdim. Aynaya baktığımda gözlerim dolu doluydu ve oldukça yorgun görünüyordum. Babamın beni böyle görmesini istemiyordum. Hemen elimi yüzümü yıkayıp saçımı topladım ve iyi görünmeye çalıştım. Daha sonra babamın yanına döndüm. Kulaklığı çıkartmıştı. Benim geldiğimi görünce yüzünde bir gülümseme oluştu. İşte o an tüm yorgunluğumu unuttum. Yerime otururken babamın yanağına bir öpücük kondurdum ve dışarıyı seyretmeye başladım. Kısa bir süre sonra uçaktan indik. Vizelerimizi çıkartmak için konsolosluğa gittik. Aşırı derecede bir kalabalık vardı. Babam bu kalabalığı görür görmez elimi tuttu. Bu sefer itiraz edemezdim çünkü gerçekten çok kalabalıktı ve her an kaybolabilirdim. Biz de diğer insanlar gibi sıraya girdik vizelerimizi çıkartmak için. Yarım saat sonra kalabalık biraz azalmıştı ve biz hala sıradaydık. Artık çok yorulmuştum. Babama" Ben çok yoruldum. Ben gidip şu koltuklara otursam seni orada beklesem olmaz mı? Hem artık çok kalabalık değil" dedim. Babam bir an tereddüt etse de benim yalvaran ve bir o kadar da yorgun gözlerimi görünce dayanamayıp " Tamam. Ama oradan ayrılmak yok. Gözüm üzerinde olacak ona göre" dedi. Cevap verme zahmetinde bile bulunmadan hızlıca sıradan çıktım. Kimsenin o koltuğa oturmasını istemediğim için koşmaya başladım. Tam hedefime ulaşmış iken benden daha hızlı davranarak koltuğa oturan birisini farkettim. Koltuğa oturan erkekti. Herhalde benim gibi güzel bir bayana yer vermeyecek kadar kaba birisi değildir diye düşünerek koltuğa daha çok yaklaştım. Onun gözlerini üzerimde hissediyordum. İstemsizce kafamı o çocuğa çevirdim. Gözleri inanılmaz derecede mavi, saçları inanılmaz derecede kıvırcıktı. Bir süre daha birbirimizi baktıktan sonra gözlerimi onun gözlerinden çekip dünyaya döndüm. Çocuk yerinden kalkacak gibi durmuyordu. Artık dayanamayıp " Afedersiniz buraya ben oturacaktım ama şu an siz oturuyorsunuz." dedim sitemli bir sesle. Çocuk yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirerek " Ee... Siz de söylüyorsunuz işte ben oturuyorum. Ve size yer vereceğimi falan zannetmeyin. Hadi şimdi size bye" dedi. Kulaklarıma inanamıyordum. Bu görüntünün içinden nasıl bu kadar kaba biri çıkabilmişti. Gerçekten onunla uğraşamayacak kadar yorgun olduğum için cevap vermeden arkamı döndüm. Döner dönmez de etten bir duvara tosladım. Kafamı yavaşça yukarı kaldırdığımda o etten duvarın babam olduğunu farkettim. Beni kolumdan tutup hızlıca başka bir yere çekti ve " Kızım iyi misin ? O çocuk sana bir şey yapmadı demi? Bak yaptıysa söyle gidip ağzının payını vereyim" dedi . " Sakin ol baba. Ben iyiyim. Ayrıca o çocuk da bana bir şey yapmadı. Sadece benden biraz daha hızlı davranarak oturacağım koltuğa oturdu. Sonra da..." Devamını yani bana kabalık ettiğini babama söyleyip söylemek arasında gidip gelsem de söylememeye karar verdim. Çünkü söylersem babamın o çocuğa yapacaklarını düşünmek bile istemiyordum. Babam şüpheci bir ses tonuyla " Sonra " diyerek cümlemi tamamlamamı bekledi. " Sonra da sen geldin işte. Başka bir şey yok. Hem sen beni boşver de aldın mı vizeleri onu söyle " . Babam daha fazla soru sormanın anlamsız olacağını düşünmüş olacak ki benim soruma cevap verdi " Hayır. Öyle hemen alınmıyor vizeler. Birkaç gün sonra çıkacakmış. Biz de vizeler çıkana kadar bir otel bulacağız. Otele yerleştikten sonra da bir kaç parça kıyafet alıp gezeriz. Olur mu prenses ? " " Muhteşem olur!" diye bağırarak babamın boynuna sarıldım.

Umarım beğenmişsinizdir. Eğer beğendiyseniz votelemeyi unutmayın :)

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin