( MULTİDEKİ KALACAKLARI OTEL )
"Daha ne kadar yolumuz kaldı baba?" Tam iki saattir yoldaydık ve hala bir otel bulamamıştık. Babam hiçbirisini beğenmiyordu. Oysa ben baktığımız otellerin hepsini beğenmiştim. " Bir otel buldum ve ben çok beğendim.Bir saate kadar da orada oluruz"dedi babam. Derin bir oh çekerek dışarıyı izlemeye başladım. Sonunda kalacak bir yer bulabilmiştik.Yarım saat sonra bir otelin otoparkına girmiştik. Tahmin ettiğimizden daha erken gelmiştik. Arabayı park ettikten sonra otelin girişine doğru yürüdük. İlk önce küçük bir havuzu ardından da büyük bir havuzu geçtikten sonra muazzam bir görüntüyle karşılaştım. Kafamı kaldırıp tabelaya bakınca geldiğimiz yerin "Akgün OTEL" olduğunu farkettim. Gerçekten çok güzel bir oteldi ve muhteşem bir şekilde ışıklandırılmıştı. Babama baktığımda oteli beğendiğini yüz ifadesinden anlayabilmiştim. " Vay be tontişim. Sen de çok zevkliymişsin. Bu kadar güzel bir otele geleceğimizi tahmin etmemiştim. " diyerek babama döndüm. "Gerçekten begendin mi yoksa benimle dalga mı geçiyorsun "çok zevklisin " falan diyerek ? " Babamın bu sözleri üzerine kendimi tutamadım ve büyük bir kahkaha attım. "Hıhı babacığım dalga geçiyorum senle. Hadi şimdi çok oyalanmayalım da şu benim beğenmediğim (!)otele girelim. Gerçekten çok uykum var." Babam artık pes ederek benimle beraber otele girdi. Rezervasyonun yapıldığı yere giderek üç gün kalabilecegimiz bir oda ayırttık. Anahtarlarımızı da aldıktan sonra odamıza çıktık. Odada başlığı beyaz göz alıcı taşlarla süslenmiş çift kişilik yatak, LCD televizyon, klima ve bir tane de koltuk vardı. Koltuk beyazdı. Fakat üzerine koyulan fosforlu pembe renginde olan yastıklar o beyaz renk üzerinde çok güzel bir görüntü oluşturuyordu. Yatağın çaprazında balkona açılan bir kapı vardı. Kapının kilidini açtığımda gördüğüm manzara karşısında bir kere daha şok geçirdim. Otele girerken gördüğüm manzaranın yanına bir de boğaz manzarası eklenmişti. Hayatımda ilk defa bu kadar güzel ve huzur verici bir manzarayla karşılaşıyordum. Gözlerimi manzaradan çekerek balkonu incelemeye başladım. Gerçi incelenecek bir yanı yoktu. Küçük bir balkondu. Sadece sağ köşesinde 2 tane siyah sandalye ve bir tane de masa vardı. Telefonumu çıkartıp saate baktım. Saat on birdi. Normalde bu kadar erken uyumazdım ama bugün çok yorulmuştum. Yatmak için içeri geçtim. Balkonun kapısını tekrar kilitledikten sonra yolda gelirken küçük bir mağazadan aldığımız pijamamı giymek için banyoya geçtim. Babam çoktan uyumuştu. Ben de üstümü değiştirdikten sonra kanepenin üzerindeki yastıkları kaldırdım ve kendi yastığımı koydum. Kanepe geniş olduğu için rahatlıkla yatabiliyordum. Yere koyduğum daha doğrusu fırlattığım yastıkların birinin üzerine de telefonumu koyduktan sonra üzerimi örterek derin bir uykuya daldım.
***
"Selin...Selin...Selin! Kızım hadi kalk artık. Kahvaltı yapacağız." Hala neler olduğunu anlamış değildim. Babamın sesini rüyamda mı duyuyordum yoksa gerçekten beni kalkmam için mi çağırıyordu? Her ne olursa olsun kalkmak istemiyordum. Saatten haberim yoktu fakat yirmi yıldır babamın geç kalktığını görmediğim için saatin daha erken olduğunu tahmin edebiliyordum. Zaten her sabah kahvaltı yapma gibi bir huyum yoktu. Hatta kahvaltı yapmayı sevmezdim. "Selin! Kalkacak mısın yoksa polis mi çağırayım kızım? " Bu cümleyi duyar duymaz rüyada olmadığımı farkettim. Çünkü genelde rüyamda güleceğim türden şeyler görmezdim. Babam bu cümleyi benden başka kimseye söylemezdi. Bu bir tür tehdit cümlesiydi babam için. Artık daha çok babamı bekletmemek için kalktım. Babam " Seni aşağıda kahvaltı yapacağımız yerde bekliyorum. Hazırlan ve aşağı gel. Kahvaltımızı da yaptıktan sonra alışverişe çıkarız." diyerek odadan çıktı. Ben de banyoya geçip duş aldım ardından üstümü giyindim ve odanın kapısını kilitleyip çıktım. Otel on beş katlıydı. Ve bizim odamız on dördüncü kattaydı. Bu yüzden asansörle aşağı inecektim. Düğmeye basarak beklemeye başladım. Asansör gelene kadar telefonuma bakmaya karar vererek ekran kilidini açtım. Aynı tahmin ettiğim gibi saat daha sekizdi. Asansör gelince telefonumu kapatıp cebime koydum ve asansöre bindim. Aşağı indiğimde babam havuzun kenarındaki masada beni bekliyordu. Yanına gidip sandalyeye oturdum. "Günaydın babacım. Maşallah masada bir kuş sütü eksik. Kim yiyecek acaba bu kadar şeyi? " dedim sitem ederek. Babam "Bir kere de itiraz etmeden şu kahvaltını yapsan ne olacak? Hem kahvaltıdan sonra alışverişe çıkacağız orada yorulursun. Onun için şimdi enerji depolaman lazım. Hadi şimdi oyalanmadan kahvaltını yap." diyerek tabağıma masadaki her şeyden birazcık da olsa koydu. Kendi tabağına da aynı şeyleri koyduktan sonra "afiyet olsun" diyerek yemeye başladı. Ben de istemeyerek de olsa çatalımı tabağımdakilere batırarak birşeyler yemeye çalıştım. Yaklaşık yirmi dakika sonra ikimizde tabağımızdakileri bitirmiştik. Babam gayet rahat görünüyordu. Ama ben kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Gerçekten çok fazla yemiştim. Babam masadan kalktı ve bana " Hadi çıkalım." diyerek otelin otoparkına doğru ilerledi. Ben de telefonumu masanın üstünden alarak babamı takip ettim. On dakika sonra büyük bir alışveriş merkezinin önünde durduk. İçeriye geçerken " bu avm de istediğin her kıyafeti bulabilirsin kızım. Burada her türden mağaza var. Senden beğendiğin her kıyafeti almanı istiyorum. Çünkü Almanya'ya gittiğimizde seninle yepyeni bir hayata başlayacağız. Bütün üzüntülerimizi, hatalarımızı ve pişmanlıklarımızı unutacağız. Hiç kimse de bizi rahatsız edemeyecek. O ismini ağzıma almak istemediğim adam bile. Bundan emin olabilirsin. Tamam mı? " dedi babam tüm içtenliğiyle. Bense sadece kafamı sallamakla yetindim. Çünkü bu babamın bahsettiği adam hakkında konuşmak istemiyordum. Babam benim kafa sallamamla birlikte konuşmasına devam etti " sana kredi kartımı vereyim. Sen istediğin kıyafetleri al. Ben de en üst katta bir cafede oturup seni bekleyeyim olur mu?" dedi ve kredi kartını verdi. "Tamam. Ben işim bitince seni ararım. Hadi görüşürüz."diyerek mağazalara bakmaya başladım.
Babamın dediği gibi gerçekten çok güzel mağazalar vardı bu avm'de. İki saat sonra elimdeki poşetlerle babamın yanına çıktım. En az on beş tane poşet vardı elimde. Babamı oturduğu masaya oturarak" gerçekten çok beğendim bu avm'yi. Çok güzel kıyafetler,ayakkabılar ve takılar aldım. Teşekkür ederim tontişim."dedim ve kredi kartını verdim. "önemli değil kızım. Birşeyler yemek veya içmek ister misin? " Kafamı olumsuz bir şekilde salladıktan sonra " şu an hiçbir şey istemiyorum. Çok yoruldum otele dönelim mi artık? " dedim. Babam " nasıl istersen" diyerek masanın kenarına koyduğum poşetleri aldı. Otoparka geçerek arabaya bindik. Kafamda hala o adamın görüntüsü vardı. Gerçi 3 yıldır hiç gitmiyordu. Her günüm vicdan azabıyla geçiyordu. Suçlu değildim. Ama bunu sadece babam biliyordu. Çünkü suçlu olmadığıma dair hiçbir kanıt yoktu elimizde. Tamamen çaresizdim. Zaten bu yüzden Almanya'ya gidiyorduk. Babam biz başka ülkeye gidince o pislik adamın bizi bulamayacağını söylüyordu. Bu konuda babama inanıyordum. Daha doğrusu inanmak istiyordum. Oysa ki üç yıl önce bana " Nereye kaçarsan kaç hangi deliğe girersen gir ama eninde sonunda seni bulurum. Bu bana yaşattığın acının intikamını alacağım. Ve sen de bunu iliklerine kadar hissedeceksin. " demişti. Adamın bu sözlerinden sonra onu ne görmüştüm ne de sesini duymuştum. Ama korkuyordum. Hemde çok korkuyordum. Otelin otoparkına geldiğimizde bu düşüncelerimden sıyrılarak arabadan indim. Resepsiyona geldiğimizde babam bana " Benim resepsiyonda biraz işim var. İstersen sen odaya çık. " dedi. Kafa salladım ve babamın elinden poşetleri aldım. Asansörün düğmesine bastığımda kapısı hemen açıldı. Poşetler çok ağır olduğu için ilk önce poşetleri koydum daha sonra ben bindim. Yaklaşık yirmi beş saniye sonra asansör durdu. Kapısı açılmadan önce arkamı dönerek poşetleri almak için eğildim. Hepsini aldıktan sonra kafamı kaldırarak asansörün kapısına baktım. Bakmamla donup kalmam bir oldu. Yanlış görmüş olma ihtimalimi düşünerek gözlerimi kapatıp tekrar açtım. Hayır yanlış görmüyordum. Gerçekten oydu. Bunun ne işi vardı ki burda ?
Arkadaşlar umarım beğenmişsinizdir. Eğer beğendiyseniz votelemeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız çok sevinirim. :) :) :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
Teen FictionBazen bir şeyi çok istersiniz , ama olmasına ihtimal bile vermezsiniz . Neresinden tutsanız elinizde kalır . Bir anda oluverir hiç istemediklerin . İnsan durup düşünüyor , hayat olmasını istediğimiz şeylerle doluyken bazılarına engeller koyarken , b...