Ertesi gün halamla beraber koleje ve Beth'in okuluna kayıt yaptırdık. Okul daha yeni bitmişti ama kayıtlar erken yaptırılacaktı bu sene. Mezuniyetimi kutlayamasam da halamla güzel günlerimiz geçiyordu. Bana " Ne de uzamışsın Rosita. Artık 18 yaşında koca bir kız oldun. Kardeşin de arkandan geliyor kızım. Tanrı bana bu günleri gösterdi ya , benden mutlu olamaz" diyordu . Kayıtları yaptırdık ve halam, köşede biriktirdiği paralarla bize sürpriz yapmış , "Bugün zengin sefası süreceğiz çocuklar. Sidney'in en meşhur lokantısında size kızartılmış pirzola yedireceğim" dedi. Beth, iştahlanmış ki dilini çıkarıp hayallere dalmış. Sanırım kızartılmış pirzolanın hayalini kuruyordu küçük cadı. Nasıl da gülmüştüm ama.. Aynı Alaskadaki palyoço kıyafeti giyen adama benzemişti. Dilini çıkarıp gözlerini döndürmesi bile yetiyordu .Ardından halam yine ekledi " Yemekten sonra ise kangurulara bakmaya gidecegiz. Bunun için bugünü Tatil ilan ediyoruz" deyip gülümsedi. Halama bir söz söylesem hemen kızıyor. Ne gerek vardı ki bunca masrafa... Bunları söylemeye fırsat kalmadan hava kararmış bile. Hemen halamın dediği lokantaya geldik ve masa bulup oturduk. Çok heyecanlıydı bizim beth. Veee nihayet pirzolalar da geldii. Beth, gözü dönmüş tavuk gibi daldı yemeye. Ne yalan söyleyeyim pirzolalar çok güzeldi. Halacığım kendine bir bize iki söylemiş. İyi bir söylendim ona. Benimkinin yarısını bile almadı. Yemeklerimizi yedik , ardından kangurulara bakmaya gittik. Aman Tanrım, çok tatlıydılar. Öyle zıplıyorlar ki.. Benim en sevdiğim hayvan kutup ayilaridir lakin kangurular da fena değildi. Birden üstüme uyku çöktü. Altı saattir sidney caddeleriymiş, sokaklarıymış... Yürü yürü yoruldum. Bir an eve gitmek istedim fakat Beth ilk defa bu kadar mutlu gözüküyordu. Kıyamazdım. Halam anladı durumu ve kanguru hareketi yapıp bir yandan onları izleyen Beth' e " Hadi canım gidelim artık, saat geç oldu. Eve gidip uyuyalım." Beth, biraz burun kıvırsa da onun da uykusu gelmişti. Saat gece birdi. Eve geldiğimizde ise iki. Halam kapıyı açıverince direk daldım içeriye ve üstümü çıkarmadan yatıverdim. En son halamın telefonla konustuğunu duydum o kadar. Sabah kahvaltı yaparken hemen soruverdim kim olduğunu. Halam biraz söylemeyecek gibi olsa da arayanın teyzem (Sarı cadı ) oldugunu soyledi ve " Size çok kızmış çocuklar. O boyadığınız cam çok pahalıymış. Hiç beklemezmiş sizden." dedi. Ben şahsen halama inanmadım. Teyzem daha cin bır kadındı. Artık halama neler dediyse... Herneyse halama anlattık yaptıklarını lakin ne olursa olsun camını boyamayacağımızı , bu onun kötülüğü olduğunu söyledi. Biz de söz verdik. Bugün halam'ın kiliseye ziyaret günüymüş. Beth'le beni de götüreceğini söyledi. Ama ben önce internete girmek istedim. O annemi öldüren utanarak söylüyorum ki dayımın haberlerine bakmalıydım. Acilen bir koşu internet buldum ve haberlerde gezindim. Bir de ne göreyim. Babamın resmi. Dayıma yardım edip silahlı saldırıda bulunmuş. Ama bu nasıl olur, babam nasıl bu kadar igrenc birine dönüşür? Artık kimseye güvenimin kalmadığını hissetmiştim. İçimden Alaska'ya dönmek geldi. Halamı da alırdım. Yanlız bu haberi duyarsa kadın kalpten gidebilirdi. Ne yapacağımı bilmiyorum, tanrimm bana yardim et diye düşüncelere daldım ve koşarak eve geldim. Tabi haberin çıktısını çıkardim. Eve geldiğimde çıktısını ne kadarda saklamaya çalışsam halam yakaladı, okudu ve hafif sinirle " Hazırlanın Alaska'ya dönüyoruz!" dedi. Bence sinire hafif dememeliydimm çünkü dakikalar sonra sinirini saklayamadı halam. Uçak biletlerini alıp hemen havaalanına ulaştík. Halam "Rosita , Alaska'ya geçici olarak dönüyoruz . Babanın ne haltlar çevirdiğini bulup yuzune tukurecegim onun. Karisinin katiliyle bir olmak ne demekmis gosterecegim ona..!" dedi. Tanrim, neler oluyordu boyle. Yeniden eski acilarimizin merkezine mi gidecektik... Beth bile ofkeliydi. Ben nasil olmayayayim...Alaskaya dönmeyi sırf babamdan hesap sormak için istiyorum. Bekle bizi Alaska!?!?!....