Giriş

907 165 415
                                    

Sitemizin güzide bölümü olan, bazen gece biz otururken fıskiyenin aniden açılıp üstümüze su fışkırtması şerefine çocuğu olmuş bir adam kadar sevinip zevkten dans ettiğimiz günlerimize bile tanık olan ''fıskiye yanı emektar çimenli alanımıza'' oturmuştuk ve yaklaşık üç buçuk saattir içiyorduk.
Gecenin soğuk esen rüzgârıyla beraber, ona adeta bir "düşünen adam" havası veren omuzlarına kadar kıvırcık saçlarıyla birlikte uçuşan, elinde tutmuş olduğu; dışı gazeteyle sarılmış içi bira dolu olan çiçekli termosun gazetesini düzeltti ve aynı soruyu 12. Kere sordu Emre.

''Biz bugün neye içiyorduk lan?''

Zayıf kıçı, üzerine oturmakta bulunduğumuz ıslak çimenlerle bağdaşmış olan Deniz bu soru üzerine 12. Kere aynı tepkiyi verdi.

''Hakikaten lan yine neye içiyorduk unuttum.''

Bu cümleden sonra nedensiz bir biçimde yaklaşık 30 saniye boyunca üçümüz susup birbirlerimizin suratına boş boş baktık ve fazlasıyla uzun süren, hiç hayra alamet olmayan bu fırtına öncesi sessizliği bozmak için;

''Oğlum boş verin lan zaten hayat bizi her yerden vuruyor. Aklına ne geliyorsa ona iç.'' Dedim ve elimdeki şişeyi havaya kaldırdım.

''Yaşa be Cem.''
Dedi Emre gazeteye sarılı çiçekli termosu havaya kaldırıp ağzına dolaşan uzun kıvırcık saçlarını ağzından çekmeye çalışırken.

''Ne kadar güzel bir varlık lan bu bira şişesi. İnsanın gördükçe içesi geliyor. Bakın şimdi elime alacağım, elimi nereye götürürsem elimle beraber oraya gidecek'' deyip bira şişesini tuttuğu elini yukarı aşağı, sağa sola götürmeye başladı Deniz.
Emreyle tuhaf bir biçimde birbirimize bakıp Deniz'in bu yaptığı şeye anlam vermeye çalışırken Deniz'den beyin yakan bir soru geldi.

''Ben bu bira şişesini icat edeni öpmek istiyorum lan. Çok yüce biri olduğu için elini öpüp alnıma mı koysam yoksa eğer kadın çıkarsa, alnıma koyarsam kendini yaşlı hisseder diye ayıp kaçmaması için sadece elini mi öpsem. İkilemde kaldım lan yardım edin.''

Deniz'in dediklerini hiçbir şekilde dinlemeyen Emre, uzaklara dalmış gözlerini aniden Deniz'e çevirdi.

''Haklısın kardeşim. Bence de bizim şu boyu devrilesice fizikçiyi sitenin fıskiyesine oturtup kel kafasının üzerinden traktörle geçmemiz lazım.''

Bu aşırı dehşet içeren cümlenin konumuzla hiçbir alakası olmamasına deyinmeyen Deniz, cümlede geçen ''Boyu devrilesice'' lafına birden bebeği bıçaklanmış bir adam kadar asi, sinirli ve hüzünlü bir biçimde çemkirdi.

''Boyu devrilesice mi? Bu adama yalnızca bunu mu layık gördün? Kolu kopasıca, üzerinden modifiye edilmiş kapılarında kartal kanadı resmi olan, içinden son ses basslı arabesk rap müzik çalan mavi bir Şahin Araba geçesice, bebeği sakat doğası..''

''Oğlum ne yaptın bıraksak adamın yedi ceddine düz gideceksin. Neyse 4 saattir burada oturmaktan kıçım karıncalandı lan. Dağılalım artık. Yarın soktuğumun fizik yazılısı da var zaten.'' Ben son cümleyi söylerken Emre'nin yavaş yavaş dolan gözlerini görünce içim acıdı.

''Yarın fizik mi yazılısı var?'' dedi ve hüzünlü bir iç geçirip gözlerini yine uzaklara daldırdı Emre. İçinin; şuan bıraksak, Müge Anlı'nın stüdyosunu eline silah alıp canlı yayında basacak kadar büyük bir potansiyelde karmaşa duygusuyla kaplı olduğu, bakışlarından anlaşılıyordu. Ama maalesef koca kıçını yerden kaldırmaya bile enerjisi kalmamış bir durumda olduğu için yalnızca bunu bakışlarından anlamakla yetindik.
Boyu 1.76, kilosu 50 olan ''harika fizikli (!)'' (insanların genelde sıska diye hitap ettiği) Deniz'in:

''Keşke fizik dersim, gerçek hayattaki fiziğim kadar güzel olsa lan.'' Demesi üzerine, Emre ani bir hareketle, uzaklara dalmış olan gözlerini baktığı yerden ayırmadan Deniz'in kolunu sert bir şekilde tutup,

''Denizciğim durur musun bir olgu var şuan.'' Dedi.

Ve ben o ikisini öyle bir pozisyonda gördükten sonra hayatın bizi gerçekten her yönden vurduğunu bir kez daha anladım.

''Bizden hakikaten bir bok olmaz lan. Bari içelim güzelleşelim.'' Deyip elimde tuttuğum şişeyi havaya kaldırdım.
Sitede boylu boyunca yankılanan dehşet verici kahkahalarımızın gittikçe yükselmesini önemsemeyerek bir kez daha elimizdeki şişeleri hayata meydan okurmuşçasına tokuşturduk.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 08, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

UÇAN AYLAKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin