mixtapes

six

meşe ağacının büyük gölgesinin altındaki her zamanki yerimde ashton ile oturuyordum. ashton köpeği hakkında konuşurken çilekli smuzimden yudumladım. test kitabıma odaklanmak için aşağıya baktım.

"hey" kadife gibi düz bir sesin konuştuğunu duydum.

bunu ciddiye almadım. o noktada matematik testinden geçmek arkadaş edinmekten daha önemliydi.

önemliydi taki ashton bana ciddiyet için kaş göz hareketi yapana kadar, yukarı baktım.

" ne? " sinirlenerek homurdandım.

ilk sadece uzun bir figür gördüm. sonra yeşil gözlerimi güneşten kırptım, sonunda önümde duran çocuğa odaklanabildim. mavi gözleri ve dağınık sarı saçları vardı.

sonra gerçek beni sarstı, luke siktiğimin hemmings' i önümde duruyordu.

" kötü bir zaman mı? " dağınık saçlarını daha çok dağıtarak sordu. yanakları benim kötü karşılamamdan dolayı pembeleşmişti.

"hayır-hayır. seni buraya ne getirdi?" ona gözlerimi dikerek sordum.

en kötüsü aklıma geldi ve neredeyse sırrımı keşfettiğini düşündüm. sonunda onun gizli hayranı olduğumu keşfettiğini.

"bay dun okuldan sonra seni görmek istiyor sana söylememi söyledi." luke parmaklarını tuhafça çevirirken açıkladı.

rahatlama sistemime doğru akın etti ve sırrımın hala güvende olduğunu anladım.

" pekala. uh söylediğin için teşekkürler." gergince kıpırdanırken kızardım.

"sorun değil. " o benden daha çok kızardı.

ben onun okyanus gözlerinde kayboldum. o benim orman yeşillerimde kayboldu. bir anlığına transtaydım, ashton yanımdan siktirip gidebilirdi ve fark etmezdim bile.

"şey, um, bye" luke sonunda göz kontağını kesti ve ellerini ceplerine sokup çabucak uzaklaştı.

"bu az öne oldu mu?" zorlukla nefes alırken ashton'a sordum.

"oldu. hazırlan, onun bebeklerini taşımak üzeresin." genişçe sırıtarak cevapladı ashton.

"ah kapa çeneni."