Büyük gün! Bu hapishaneden kurtulsam da zorlu bir dönem beni bekliyor. Yurttan çıkıyorum... Beş yaşımdan beri çürüdüğüm bu dört duvar arasından sonunda kurtuluyorum.
Yıllardır tuttuğum bir liste var elimde; yurttayken yapamadıklarım ve göremediklerim, benim en büyük hayallerim ve o küçük bedenin içine sığdırılan büyük intikam. Hayallerimi, parçalarımı, nefretlerimi kaleme aldığım bir kağıt.
Herkesle görüştükten sonra son olarak okul için bana yardımcı olan öğretmenime emekleri için teşekkür ettim, dadımla vedalaştım ve bavullarımı alıp çıkarken müdüre beni durdurdu. "Kızım gitmeden önce odama uğra." Dedi. Kim bilir giderayak neye kızacak? Derken hemen arkasından ilerledim ve odanın kapısını çaldım o ürkek tavrımla. İçimdeki kıpırtı dinmeden "Lütfen buyur." Sesi. Nasıl yani müdüre? Bana? Buyur? İlginç geldi çünkü bugüne dek otoriter yapısından "Lütfen." Ve "Buyur." İçin bile ödün vermezdi. Odaya girerken o kadar çekindim ki sıcacık gülümsemesi bile beni titretebiliyordu. "Geç otur kızım." Dedi ve müdürenin karşısına usulca oturdum. Yönetmelikten birkaç madde okudu ve daha sonra bana orta boylarda bir kutu uzattı. "Bunlar senin." Diyerek kısa kesti cümlesini ve ben daha ne olduğunu sormadan "Okudukça anlarsın kızım." Dedi. "Şimdi mi?" diye sorunca "Kendini ne zaman hazır hissedersen kızım. Kendine iyi bak hayatında başarılar diliyorum." Dedi yumuşak bir sesle. Bu kez içim ısınsa da üzerimdeki tedirginlik elimi ayağıma dolaştırmıştı. "Güzel dilekleriniz için minnettarım, izninizle." Dedikten ve tebessüm ettikten sonra "İzin senin." Dercesine kafa salladı. Kutuyu ve bavulları aldıktan sonra dışarı çıkma vakti gelmişti.
Her şey tamam da merdiven üzerinde kalakalmıştım. Peki ya bundan sonra? Nereye gideceğim? Kimle kalacağım? Bu soruların hiçbirinin cevabı yok! Bana bakan arkadaşlarım "Kurtuldu." Dercesine baksalar da işin aslı "Kayboluşumdu!" Ağır adımlarla ilerlediğim bu yurt bahçesi, sağ tarafımda kalan çocuk parkı. Ne çabuk büyüdüm böyle? Kapıda duran bekçi "Yolun açık olsun kızım, kendine pek dikkat etmelisin kimin ne olduğu belli değildir ve kimselere inanma." Dedi. Cidden hayatım bu kadar zorlaşacak mı ?
Saatlerce yürüdükten sonra sahile bakan bir bankta soluklanmak için bekledim. Artık ne dadı vardı ne de kalacak bir yerim. Onca yıl yurt kredisi biriktirmem ve yurt çıkış parası ancak yemek param ederdi. İş bulmam lazım ve kalacak bir yer. Hayat buralarda çok zor diyorlar sanırım bu yükü omuzlarımdan indirmem gereken yollar bulmam lazım. Ama nasıl? Direniyorum, oldukça kanat geriyorum ama ne yapacağım hakkında bir bilgim yok.
Kutu? Diyeceksiniz bana ama cesaretim yok. Sırası değil biliyorum ama bir süre daha bekleyebilir?
Bir süre daha yürüdükten sonra saati sormak için bir bakkala girdim. "Pardon! Saat kaç acaba?" diye ufak harflerle konuşurken karnımın deli gibi acıktığını hissedebiliyordum. "17.05" dedi nazik bir ses tınısıyla. Su ve birkaç atıştırmalık aldıktan sonra çıktım. Mideme hafifçe otursa da yediklerim dinç hissettim bir nevi ve anneannemin mezarını ziyaret etme kararı aldım.
Ve işte o beyaz mermerlerle dolu olan yer. Ne kadar ürkünç olsa da bir gün hepimizin geleceği, getirileceği yer burası, anneannemin de buraya getirilmesi gibi. İçine doğru ilerledikçe sessizleşen bir yerdi burası; soğuk, sessiz... Aniden bulutların güneşi saklaması ve şimşek ışığı, ardından kopan gök gürültüsü korku filmlerini aratmaz oldu.
Anneanneme geldik. Orada o mermerin çok çok derinlerinde!
"Ne kadar özledim seni bebekliğim, sesini, kokunu ve hala hissi kaybolmayan dokunuşunu, sarılışını, saçlarımı her gün örüşünü unutamadım unutamam!" Aniden bastıran yağmura aldırış etmedim ve göz yaşlarımı yenimden silip götürmesine izin verdim. Kan çanağı olmuş gözlerimle onu son, kez görsem son kez dokunabilsem sonrasında gözlerimden dahi vazgeçmeye hazırım ben. İçimden gelen bir cesaret "Kutuyu kaybetmen senin için zaman kaybı." Diyordu. Poşete koymuş olduğum kutuyu çıkarttım, kapağını usulca ve sakince açtım. Islanmamasını istediğim için çantamı ve bavullarımı süper ettim. Kutunun içerisinde bir çok fotoğraf, bolca zarf ve bir bileklik vardı.
* * *
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRASIYLA
ChickLitBenim hikayem "Lanet alarmın sesiyle..." ya da "Annemin gelip beni uyandırması..." diye sıradan cümlelerle başlamıyor! Realist yapım kurmaca yapıma daha ağır basıyor. Tam anlamıyla gerçekçi. Ya uyandırıldım desem inanırsınız çünkü yurtta kalan bi ye...