"Hadi ama Jenefer anne!" Lucy iki saatten beri üvey annemiz Jenefer'dan dışarı çıkmak için izin istiyordu. Hava karardığı için Jenefer annem izin vermiyordu.
"Olmaz dedim Lucy, lütfen beni anla." Jenefer tabağı makineye yerleştirrken konuştu.
"Ama ödevi yarın teslim etmem gerek. Eğer notları alamazsam ödevi yapamam." pes etmiş bir şekilde söylendi Lucy.
Ben hiç karışmıyordum. Çünkü başımıza bir şey gelirse ben sorumlu olmak istemiyordum.
"Ah pekala! Yarım saat için de evde olmanızı istiyorum. Ne bir dakika geç ne de bir dakika fazla." deyip, işaret parmağını Lucy'e doğrulttu.
"Harika! Seni çok seviyorum Jenefer." deyip, beni çekiştirmeye başladı. Ceketimi askılıktan alıp giyinmeye başladım. Lucy'de giyindikten sonra evden çıktık.
"İçerde hiç sesin çıkmıyordu. Tanrı aşkına neden beni desteklemedin?!" sinirle söylendi.
"Ah Lucy, bak çıktık işte. Yeter. Bir an önce şu ders notlarını arkadaşından alalım ve eve gidip ödevini yapmaya başla."
Lucy ve ben 10 yaşından beri Jenefer'la kalıyorduk. Ondan önce de yetimhanede birlikteydik. Taki Jenefer bizi alana kadar. İlk bizi istemiş ama daha önce hiç görmeden istemiş. Yetimhanenin müdürü bunu ağzından kaçırmıştı. Jenefer avukattı. Daha önce hiç evlenmemişti.
"Hah! İşte geldik." Lucy'nin sesiyle kendime geldim.
"Burada bekliyorum. Sen al ve gel." dedim ve ceketime sarılıp kaldırımda beklemeye başladım.
-
Yaklaşık 5 dakika sonra Lucy gelmişti.
"Çabuk geldin. Oysaki okulda hep onunla takılıyordun." dedim.
"Lee iş üstündeydi. Napayım? İçeri girip siz rahat olun ben ders notlarını alıp gideceğim mi diyeyim?" deyince iğrendim. Suratımı buruşturup, ilerlemeye devam ettim.
-
Yaklaşık 20 dakika da oyalanarak eve geldiğimizde, evin hiç bir ışığının yanmadığını gördük. Bu tuhaftı. Jenefer yorgun olsa bile bizi dışarda bırakıp uyumazdı. Yani ben öyle sanıyordum.
"Sende benim düşündüğümü mü düşünüyorsun?" Gözlerime korkuyla bakan Lucy'e baktım.
"Bu ne düşündüğüne bağlı." dedim.
Yavaş adımlarla bahçeye girdik. Lucy'nim elinde ki anahtarı alıp kapıyı açmaya çalıştım. Kapı açıldığında Lucy ceketimden tutarak içeri girdi. Hemen ışık düğmesine bastım.
"Süpriz!!" 4 kişinin koltukların arkasından çıkıp bağırmasıyla sıçradık.
"Mutlu yıllar size!" Jenefer annem, elinde pastayla bizim yanımıza geldi. Doğruya bugün bizim doğum günümüzdü. İkimizde 18 yaşına girecektik.
"Jenefer, sen bizi öldürmeyimi planlıyorsun?!" Lucy, eli kalbinde bağırdı. Ardında seslice kahkaha attı.
"Ama itiraf etmeliyim ki, biz çok şanslıyız. Senin gibi bir anneye sahip olduğumuz için." deyip, Jenefer'a sarıldı. Bende sarıldım.
"Hadi ama bebeklerim, pastayı kesmemiz gerekiyor." Jenefer annenin en yakın arkadaşı Samanta konuştu.
Birbirimizden ayrılıp doğum gününü kutlamak için ceketlerimizi çıkardık. Bu gece gerçekten güzel olacaktı.-
Saat gecenin 2'siydi. Doğum gününü kutlayıp hediyelerimizi almıştık. Hediyeler biraz büyük kaçsa da iyiydi. Fazla kişide yoktu zaten.
Şimdi ise yatmak için hazırlanıyorduk.
"İtiraf etmeliyim ki, gerçekten korkmuştum." Konuşan Lucy'e baktım."Bu, ceketimi yırtacak şekilde tutmandan belliydi." dedim, gülerek.
"Ah hadi ama! Korkmuştum ve sen benim kadar korkamamıştın. Sen cesursun ama ben değilim bunu biliyorsun Mil." deyince, sırıttım."Pekala, Luc." deyip, yatağıma girdim.
"Yarın nasıl kalkacağız bilmiyorum." dedi.
"Alarm kurduk işte. Kalkarız merak etme." dedim ve popomu Lucy'e dönüp gözlerimi kapattım.
Aşırı derecede uykum vardı ve bu göz kapaklarımın son dayanıklığıydı.-
Yine erkenden ben kalkıp, Lucy'i de ben kaldırmıştım. Kahvaltıyı da ben hazırlamıştım. Jenefer annem uyuya kalmıştı. Hepsi üşengeçti. Aslında bende üşengecimdir ama bugün önemli bir sınavım var ve erken kalkmalıydım. Yoksa bende uyuya kalabilirdim.
"Ben hazırım hadi gidelim." merdivenlerden inen Lucy konuştu. Jenefer annem çokta işe gitmişti. Hergün bizi arabayla bırakırdı ama bugün geç kaldığı için bizi bırakmadan gitmişti. Lucy'le beraber evden çıkıp kapıyı kilitledik. Ardından bahçe kapısından çıkıp okulun yolunu tuttuk.
-
Yaklaşık yarım saat sonra okula varmıştık. Telefonumun cebimde titremesiyle elimi cebime atıp telefonu aldım.
Jenefer annem arıyordu. Hemen açtım."Tatlım gittiniz mi? İyisiniz değil mi? Bir sorun yok?"
"Merak etme Jenefer anne. Biz okula geldik. Lucy derse girdi ama benim dersim boş. Öğretmen yokmuş. Kantinde bekliyorum." dedim.
"Sınavın yokmuydun senin?"
"Evet var. Ama bu ders değil. İki ders
sonra. Hatta şuan çalışıyorum." deyince güldü."Pekala birtanem. Sizleri öpüyorum. İyi dersler." deyip telefonu kapattı.
Jenefer da böyleydi işte.
Bizim iyi olduğumuzu duyduktan sonra hiç bir şey umrunda olmazdı. Gerçek annemiz gibiydi.
Yaklaşık 4 dakika sonra zil çaldığımda kitaplarımı çantama yerleştirip sınıfın yolunu tuttum.
Bir dakika -olduğum yerde durdum.-
Ben ders notlarını aldım mı? Ah hayır! Kahrestin Tanrım! Hızlı hızlı dolabımım yanına koştum. Tam köşeyi dönmüştüm ki sertçe birine çarpmıştım. Kafam ani çarpma etkisiyle sızlıyordu. Çarptığım kişiye baktım. Daha önce böyle birini hiç görmemiştim. Yani 4 senedir bu okuldayım ve böyle birini ilk defa görüyordum."Başın." demesiyle elimi başıma götürdüm. Kanıyordu. İyi de nasıl? Ufak bir çarpışmaydı sadece nasıl kanıyabilirdi ki?
"Nasıl oldu bu?" hayretler içinde elimde ki kana baktım.
"Bu olmamalıydı." şaşkınlık içinde
sadece bana bakarak söylendi."Bence de olmamalıydı ama oldu. Şimdi çekil de gideyim bay centilmen." sinirle söylenip, tuvaletin yolunu tuttum. Ufacık bir çarpışmadan başımın kanaması olacak şey değildi. Bu imkansızdı.
Merhabalar, yeni hikayemle karşınızdayım. Kurgum harika olacağa benziyor. Umarım beğenirsiniz. Destek vermeyi unutmayın.