Henüz,17 yaşındayım.Okul ziline dakikalar kala,karşına geçeceğim için çok heyecanlıyım.Terleyen,ve tir tir titreyen ellerimi,nereye koyacağımı bilmiyorum.Bir yudum su içtikten sonra,söyleyeceklerimi tekrarlayıp duruyorum zihnimde.Aniden kulağıma,tüm duygularımı alt üst eden o ses geliyor.Zil'in çalmasıyla birlikte,fırlıyorum yerimden.Okulu geçip,merdivenlerin tam ortasında,sırtımı bir duvara yaslamış,bekliyorum.Daha önce,hiç hissetmediğim bir duygu bu.Adını,ben bile koyamıyorum.Ancak,ağır basıyor reddedilme duygusu.Bir kaç dakika sonra,dünya'nın en güzel adamı geliyor karşıma.Ona her zaman,'gülücük' diye seslendiğim.Gözlerine bile bakamadan,iki kelime dökülüyor dudaklarımdan'seni,seviyorum'.O şaşkın,ben heyecanlı.Kalakaldık,dikiliyoruz öylece.Baktım ki donduk ikimizde,'bir düşün istersen' diyorum...İşte aradan,bir gün geçiyor.Sabah erkenden,ilk günden aldığım tecrübe ile,dikiliyorum tekrar karşısına.Beni düşündükçe öldüren,o kelimeyi alıyor ağzına,'hayır'diyor yüzüme.Çekip gidiyor ardından,umursamaz bir tavırla.Ben ise,gözlerim dolmuş,yüzüm kızarmış,hayal kırıklığı ile ayrılıyorum oradan.Şimdi ise,yıllardır kapısı açılmamış bir bodrum da,boğazım da kalın bir ip,üzerinde durduğum iskembeyi ittirip,gitmeden sonsuzluğa,şunları söylüyor soğuk dudaklarım.'O,dünya'nın en güzel adamıydı'.