Kısa bir bölüm oldu. YGS kasıyorum da :D
İyi okumalar.
Show Me The Money bölümlerini izlemeye başlamaya karar vermiştim. Büyük ihtimalle olduğum sahnelerde utanacaktım fakat kalan rakiplerimi öğrenip sözlerimle onları nereden vuracağımı belirlemeliydim. Bir nevi kişi analizi yani. Hazırlıklı olmak gerekiyordu. Şimdiye kadar tam 3 bölüm yayımlanmıştı. Henüz 4. bölümün çekimlerindeydik.
İlk bölümü açıp izlemeye başladım.
Bobby gerçekten yetenekliydi. Vasco denen adamdan bahsetmek bile istemiyordum. İşim zordu. Yalnız bir gerçek vardı ki Iron gerçekten yakışıklıydı. Klasik koreli kızlar gibi davranıp ağzımdan gökkuşağı akıtacak bir insan değilim ama onu görünce gerilmeme engel olamıyordum. Ses tonu... Bu adam neden rakibim ki şimdi?!
Biraz daha oyalandıktan sonra uykum gelmeye başladı. Odamın ışığını kapattıktan sonra kendimi yatağıma attım. Bundan sonra ne yapacağımı düşünürken uykuya dalmadan önce aklıma gelen kişinin Bobby olması ilginçti.
Sabah derin uykumdan alarmın sesiyle zar zor kalktım. Erken uyanmaktan nefret ediyordum fakat bugün notlar için okula gitmem gerekiyordu. Banyoya girip ilk olarak elimi, sonrada yüzümü yıkadım. Dişlerimi fırçaladıktan sonra okul üniformamı giyindim. Makyaj yapmaya ihtiyaç duymadan saçlarımı düzeltip çantamı sırtıma geçirdim. Artık gitme zamanıydı. Her zaman ki gibi kahvaltı yapmadan çıkacaktım. Kahvaltı yapmayı gerçekten sevmiyordum.
Okulun giriş kapısından girdiğimde beni görünce şaşıran öğrencileri takmayarak okul binasına girdim. Koridorlardan sınıfıma ilerlerken aynı bakışlara maruz kalıyordum.
Sınıfıma girdiğimde karşımda görmeyi beklediğim ikiliyle karşılaştım. Koskoca okulda anlaşabildiğim iki insan. Yeni boyattığı kızıl saçlarıyla gülerek bana sarılan kızın adı Lee Sung'tu. Sarılışına karşılık vermiştim. Bir süre sonra benden ayrıldı.
"Seni gerçekten özledi." dedi Myung Dae.
"Biliyorum." Gülümsedim.
İkisinin bitmek bilmeyen sorularına yanıt vererek günü bitirmiştim. Tüm gün SMTM hakkında konuşmaktan beynim şişmişti. Okuldançıkmadan önce müdüre bir süre daha gelemeyeceğimi bildirdim. Anlayışla karşıladı. Nasıl olsa burası bir sanat okuluydu.
Yarın jüri takımları bizim için performans sergileyecekti. Ona göre karar verip takımımızı seçecektik. Açıkçasıben YG takımını ön planda tutuyordum ama belki yarın fikrim değişirdi.
Ertesi gün konser için hazırlanırken makyaj yapmaya karar vermiştim. Normalde yarışmaya giderken yüzüme hafif bir bb krem sürüp, eyeliner çekip gitmeyi uygun görüyordum ama bugün konser olduğu için bir farklılık yapmak istedim. İlk olarak bb kremimi yüzüme yaydım. Eyelinerı çektikten sonra kirpiklerime rimelimi uyguladım. Kirpiklerimin uzun olmasından memnundum. Hafifçe far sürdükten sonra dudaklarıma koyu toprak rengi rujumu yedirdim.
Kendime son bir kez baktığımda gayet iyi gözüktüğüme karar verdim. Sürdüğüm far gözlerimin yeşile kaçan ela renginin daha da belirlenmesini sağlamıştı. Melez olmanın faydaları.
Otobüse binip boş bir yer kaptıktan sonra kulaklıklarımı çıkarıp taktım. Dışarıyı izlerken biri beni dürttü.
"Ihm... Fotoğraf çekilebilir miyiz?"
Şaşırmıştım. Kafamla onaylayıp aynı zamanda 'Tabii.' dedim. Çocuk elindeki telefonun kamerasını çıkardı. Peace yapıp gülümsedim.
"Çok teşekkür ederim." Arkadaşlarının yanına gitti. Gerçekten tuhaftı.
Konserin olacağı salonun girişindeydim ve içerideki kalabalık beni ürkütmüştü. Millet çoktan toplanmıştı bile. Geldiğimi farkeden görevli yukarıdan bir yere geçebilmem için yardım etti. Saygıyla selamlayıp teşekkür ettim.
Yanımdaki tipik fangirlün yerinde duramamasının acısını ben çekiyordum. Sürekli koluma çarpıp duruyordu. Temasları sevmeyen biri olarak kıza gıcık olmuştum. Bir de cırtlak sesiyle kendi kendine bağırıyordu. Daha konser başlamamıştı ki. Kıza 'Yeter' diye bağırmamak için kendimi zor tutuyordum. Konserin başlamasına dakikalar kalmışken kızın arkadaşı gıcık kızı şakasına itiklediğinde bana ağır bir şekilde çarptı. Artık bu son damlaydı. Acımıştı.
"Biraz dikkat etsenize!"
Kızlar beni takmadan saçma hareketlerine devam ettiler. Çok sinirlenmiştim. Beni nasıl umursamazlardı? Uzaklaşmak için yan tarafa doğru dönecekken başka bir sert darbe aldım. Bir erkeğin göğsüne çarpmıştım. Gerçekten güçlü bir erkeğin göğsüne. Kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdım.
Bobby'di.
"Yah! Canım acıdı!"
"Ne dedin? Burada çok ses var, duyamadım." Elini kulağına götürdü. Aklı sıra benimle dalga geçiyordu.
"Öküz müsün? Özür dile!"
"Neden özür dileyecek mişim? Bana çarpan sensin."
Sinirle derin bir nefes aldım. Bu çocukla gerçekten uğraşılmazdı. Bir de karşımda gıcık gıcık sırıtıyordu. Yanında alttan alttan sırıtan bir B.I görmek beni şoka uğratmıştı.
''Senin ne işin var burada?'' Hayretle sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
acrux ★ bobby
FanfictionKızın 'hırslı' kelimesinin insan karşılığı olduğunu düşünüyordu Kim Jiwon. En çokta bu özelliğini seviyordu, daha da yükseleceğini biliyordu kızın. Fakat ona kapılacağından habersizdi. ★ ★ ★ Acrux: Lüks, gösteriş, ihtişam; bu tarz bir hayatı yaşam...