Agreb-ül Garaib
Buse, her gün gelen saçma sapan telefonlara bir kez daha lanet ederek bütün arkadaşlarının bulunduğu salona dalıp konuşmaya başladı. ‘‘Kim arıyorsa götüne sokacağım pırasayı, sizi hala arıyor mu bu psikopat?’’ dedi.
Cansu istemsizce gözlerini devirdi. Bu hareket Esi’nin hiç hoşuna gitmezdi. “Bir gün anasına selamlar deyip kapatınca bir daha yüzü kalmayacak onun.”
Esila gözlerini diktiği televizyona baygın bakışlar atıp, ortadaki sehpaya uzattığı ayaklarını ileri ittirerek biraz daha yayıldı. Salondaki konuşmalardan oldukça uzaktı. Bu program yapımcıları daha eğlenceli programlar yapamaz mıydı?
Esra yine elindeki telefona gömülmüş, parmaklarını ışık hızıyla hareket ettiriyor etrafında olup bitenden habersiz bir şekilde hayal aleminde geziniyordu.
Ezgi kahkaha attı. “Geçen Mert’le birlikteydik, aradı. Mert telefonu elimden aldığı gibi saydırdı.” Mert’le sevgili değillerdi, arkadaş da değillerdi. Durumları karışıktı. Fazla karışık.
Melis gömüldüğü kitaptan başını kaldırdı. “Belki de bir Patch bizim peşimizde!” diye çığlık attı.
“Patch ne?” diye sordu Merve. Son bir saattir yeni bölüm yazmaya çalışıyordu ve ortamdaki negatif havanın pek katkısı olmuyordu. Birden atarlanıp kalemini salona fırlattı.
Sibel çıldırmıştı, kafasına gelen kalemin etkisiyle zaten gergin olan sinirli kız iyice dengesizleşti. “Merve ben o kalemi alır...” derken telefon çaldı ve herkes ona baktı. Telefonu açınca bir gülme sesi geldi ve ilk defa duydukları ses “Aaa çok ayıp.” dedi.
Buse, oturduğu yerden kalkıp Sibel’in elinden telefonu aldı. Bir yandan adamın dediklerini anlamaya çalışıyor, bir yandan da tırnaklarını kemiriyordu. ‘‘Kimsiniz?’’ dedi, sesinin titrememesine özen göstererek. Odadaki gergin hava, bütün kızları etkilemişti ve şu an, oturdukları yerden pür dikkat telefondan ne cevap geleceğini bekliyorlardı. Ses,
“Kim olduğumu çok yakında öğreneceksiniz.” dedi Buse’nin kulağına fısıldarcasına. Buse’nin eli ayağına dolanmıştı. Herkesin neler olduğunu öğrenmek istercesine Buse’yi soru yağmuruna tutması üzerine Buse, sesi hoparlöre aldı. “Sizinle biraz oyun oynamak istiyorum kızlar.” dedi adi sapık. Cansu daha fazla dayanamayarak, “Kim sanıyorsun sen kendini? Gizleme artık, ne yapacaksan yap!” diye bağırdı. O an kapı çaldı. Gelen kişi kapıyı adeta tekmeliyordu.
Esila başını kaldırıp kapıya baktı. O daha açmak için yerinden kalkmadan Ezgi atarlanırcasına kapıya doğru yürüdü. Dik başı ve omuzları ancak kapının önüne gelene kadar öyle kalabilmişti. Kapının önüne geldiğinde dönüp içerideki kızlara bakarak, “Kapıyı açacak biri var mı?” diye sordu.
Kızlar korku içerisindeydi fakat Esra hala hayal aleminde gezintideydi. Ta ki kapı sesi onu rahatsız edene ve Ezgi kapıya kim bakacak diyene kadar. Olan bitenden habersiz olduğundan kapıya doğru ilerledi ve hızla ardına kadar açtı kızların çığlıkları aldırmadan.
Ezgi gözlerini kocaman açtı. Kapıdakini çok yakından tanıyordu. Kapıdaki onları arayan sapık olamazdı. Hemen kızları sakinleştirmek için kollarını salladı. “Durun! Bu o değil.” Esra’nın yanına gitti. Kapıdakine baktı. “Senin ne işin var burada?” Ezgi’nin ikiziydi o. Ama yanındaki kimdi?
Melis gözlerini kamaştırdı. Ezgi’ye laf yetiştirmekten geri kalmadı. “Nasıl olur da bir sapığı korursun?” Ardından ilerledi kapıdaki çocuğun göğsüne parmağını değdirerek ekledi. “Ve sen kesinlikle bir Patch değilsin. Ya da Patch bozuntusu.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Agreb-ül Garaib
Short StoryLine indirin, der Kerem Bursin! Line indirin ki sapığınız sizi bedavaya arasın.