Temmuz 2.
Harry, dün gördüğü, şahane gülüşlü o kızı unutamamak ile birlikte, o kıza karşı duymaya başladığı birkaç hisse de kucak açıyordu. Yüzünde gülümsemesi ile, 'acaba bugün de görür müyüm onu?' diye düşünüyor, görme ihtimali bile içini kavuruyordu. Yüzüne vuran güneş ve teni bir yana, içi yanıyordu, dur durak bilmeden. Bir günde ne de çok şey değişmişti. İki gün öncesinde, kafasını dizlerine koyup, kara kara düşünürken, şimdi gülümsemekten, çenesi yorulur hale gelmişti. O kızda sanki bir büyü vardı. Gülüşünün her bir zerresinde, saçlarının her bir telinde, zarif vücudunun en ücra köşelerinde bile. Baştan aşağı bir büyü gibiydi ve Harry, ona çoktan kapılmıştı.
Kendine gelmek amacı ile, yüzünü yıkadı önce, sonra oradan akan her bir damlanın, aynı zamanda da kalbindeki kavrulan o çöle gitmesini diledi, o da olmayınca sahile inmeye karar verdi. Belki, bir kez daha görünce onu, hallolurdu her bir şey. Kalbi onunla dolar, açlıktan ağlamayı keserdi artık.
Üzerine yeni bir tişört ve şort giydikten hemen sonra terliklerini de ayağına geçirip, yazlık evinden çıkıverdi. Kumlara ayak basınca ise, terliğini çıkarıp, sıcak kumun her bir taneciğini ayağının altında hissetti. Pekala, şimdi ne yapmalıydı? Yapacak bir şey bulamayınca, dünü tekrar etmek geldi aklına.
Yine parasını toplamak için, tekrardan bu sahile gelen satıcı çocuğun yanına gitti. Karamelli dondurma isterken, çocuğun gülümseyişine tanık oldu. Cebine para gireceğine sevindiğini düşündü.
Ancak çocuk, dondurmayı uzatmadan hemen önce, "Geliyor o da." dedi ve bir kez daha gülümseyiverdi.
Harry, daha ne olduğunun farkına varmadan, naif bir ses tonu kulaklarını doldurdu.
"Ben de çilekli dondurma alabilir miyim lütfen? Üzerinde karamel de olursa çok sevinirim."
Satıcı çocuk, kızı onayladıktan sonra, o, Harry'ye döndü.
"Dün sana sormayı planladığım bir soru vardı ama aslını istersen o kadar heyecanlandım ki, sormaya cesaret edemedim." terlemiş ellerini ovuşturarak, sözlerine devam etti. "Gece sahilde bir grup şarkı söyleyip, dans ediyor ve birçok insan da onları izlemeye geliyor, güneşin doğuşunu birlikte yakalıyorlar. Sen de gelmek ister misin, hem belki yeni güne birlikte merhaba deriz?"
Harry, kocaman gülümsedi, bu teklife çok mutlu olmuştu ve bunu anlatmaya yetecek herhangi bir kelime de yoktu. Sanki birisi kalbine binlerce kelebek koymuş ve onlar uçuşarak, o kalbi, bu kıza vermişti. Mutluydu, çok mutluydu.
Hiç şüphe duymadan cevapladı onu. "Bu evetten başka bir cevabı kabul edecek bir teklif değil doğrusu."
İkisinin de dudaklarına hafif bir tebessüm yerleşti, biraz da utandılar. Yanakları pembeleşti, gülümsemeleri büyüdü. Ardından Harry sorusunu yöneltti. "Alakasız olduğunu düşünebilirsin ama yine de sormaktan çekinmeyeceğim. En sevdiğin çiçek nedir?"
"Biraz garip kaçtığını inkar edemeyeceğim ama, nergis."
"İnan bana, günün sonunda o garipliğin yerini yalnızca güzellik alacak. Bilirsin, en güzel şeyler garip olanlardır."
Maryssa kafasını salladı ve onu onayladı. "Katılmamak elde değil." Ardından, tekrar Harry'ye minik bir gülümseme bahşettikten sonra, geriye doğru bir adım attı, gidecekti. "Şimdilik gitmem gerekiyor, gece görüşürüz."
Harry, onun gitmesini istemiyordu ancak aksi bir şey de diyemedi, yalnızca mırıldandı. "Görüşürüz."
Ve ardından küçük adımları ile birlikte o gitti, gözden kayboldu. Çok geçmeden, Harry de ayaklandı, odasına gitti. Eline fırçalarını aldı, önüne tuvalini koydu ve nergis bahçesindeki bir kadını resmetmeye başladı.
✨🌸✨
tekrardan merhabalar.
uzun bir aranın ardından, henüz buralardan gitmeden önce yazdığım ikinci kitabı, şimdi düzenleyip yayınlama isteği, heyecanı buldum ve işte buradayım.
ilk kitapta gayet olumlu tepkiler almıştım, bunda da aynısını hedefliyorum açıkçası. umarım gerçekten beğenirsiniz.
yazmayalı hatrı sayılır bir zaman olduğu için ısınma aşamasında olduğumu da unutmayın lütfen.
sizleri seviyor ve öpüyorum.❤️ayriyeten medyaya bakmayı da unutmayın.
başka bölümlerde görüşmek dileğiyle. ✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vorfreude 2 : amaranthine
Fanfictionbir nergis bahçesini canlandır zihninde, yavaş yavaş gözlerini gezdir her birinde, sonra fark et, yalnızca birisi parlıyor içlerinde, o sensin.