Alan Walker / Sing To Me Sleep
...Her gece, bir sonraki güne dayanman için saçlarını okşayan tanrının elleridir.
...
Şezlonga uzanmış Lukey'in vücudunu gözlüklerimin arkasından izliyor ve Lukeun doğum gününde bana aldığı kelebek kolyesiyle oynuyordum.
- tanrım! Ne zaman şu emoya açılmayı düşünüyorsun? Kemiklerin toprağa karıştığında veya michael bir gün gerçekten mikrofonu yuttuğunda mı? Ona kötü bir bakış fırlattım. Gözlerimi devirirken, ona bininci kez aynı şeyi anlattım.
- Ashton beni kor-
- ah! O kokarca suratlı neden seni bu kadar ilgilendiriyor? Zaten ikinizlede çok ilgili değil. Tanrım! O kaslarla ne bok yemeye herkese iğrenç davranıyor? Oflayarak Zayn Malik'e su atışını ve piercingini yalamasını gördüm. Kendi piercingimi kıslançlıkla ısırdım. One Direction etrafında ne kadar kız varsa 5sos'a da bulaşmıştı. Sürekli o sürtüklerin göğüslerini veya kıçlarını imzalatmalarını izlemekten sıkılmıştım.
Bundan beş yıl önce Septhie ben ve Luke birlikte piercing taktırmıştık. Tanrım! Lukeun cırlayarak ağlaması beni nasıl ona aşık etti anlamıyorum.
Steph hızlıca kalktı ve üzerindeki kumları silmek için eğildiğinde iç çeken en az 10 erkek saydım.
Hızlıca yanıma gelip beni kaldırdı.
- hadi bizde yüzelim. Belki şu irlandalı salağı sana yaparız. Oda olmazsa Toms fazteziliyi. Ama yok. Onun sesi çok kız. Gülerek başımı iki yana salladım.
- tamam. Yemin ederim kemiklerimin toprağa bu kadar çabuk karışması hiç kimsenin hoşuna gitmez.
Ancak, herşey bir anda oldu. Dünya, tersine döndü.
Oldukça açıldığımızda arkamdan gelen kulaç sesleri kesilmişti. Dibe dalmıştı kesin. İyice açıldığımızı ve üşüdüğümü hissettiğimde
- Septht! Şurda biter dedim ve kayaya doğru hızla yüzdüm.
Kayaya nefes nefese vardığımda kocaman sırıtarak arkamı döndüm. Deniz kıyıya kadar ürkütücü bir şekilde uzanıyordu. Hiç kimse yoktu. Yüzümdeki gülümseme soldu. Korku karnıma bıçak gibi saplanırken,- Septie? diye sesendim uzaklara.
- her zamanki aptal cıvıklığınsa, seni mahvederim?! Ancak sessilik uzanıyordu kilometrelerce uzaklara. Ölüm sessizliği uzanıyordu uzağa.
Bedenim telaşla ürperirken etrafı iyice inceledim.
- septhie?! Septh? suda bata çıka onu aradım. Endişe bedenimi iyice içine almış, hissizleşmiştim adeta.
- septh? Ilgının telaşla bağırışını duydum. Masmavi su, koyu bir renge, sessizliğe bürünmüştü. Uzaklardan kulaç sesleri geliyordu.
- September?! Septh nerdesin?!
- Bai! Dur. Sakin ol. Çığlık çığlığa kalmış, gözyaşlarım suya karışmıştı. O an, o aptal şakalarından biri olmasını diledim.
- pat diye gidemez! Septh! Tamam sen kazandın.
Dibe dalıp en aşağılara kadar indim. Nefesim ciğerlerime batıyordu. Aptal küçük balıklardan başka hiçbirşey. Yoktu. İki el beni yukarı çekti. Ve direnmemem için kolunu boğazıma sardı. Tekmeler savurdum güçsüzce. İte kaka ilerledik.
- Bailey yeter! dedi sertçe. Sesi uzaklardan gibi geliyordu Alinin. Beni zorla kıyıya çekti. Ancak ben kabullenmedim. Bir anne, çocuğunu nasıl severse öyle seviyordum onu. Öyle saf, öyle masumdu çünkü. Ailemi kaybedemezdim. Ben onu kaybedemezdim. Beni hiçliğin kıyısına sürükleyemezdi.
- Ash! dedim ellerimle etrafı yoklamaya çalışırken. Beni tekrar sıkıca kucakladığını hissettim. Küçük bir çocuk, yeni aldığı oyuncağa nasıl sarılırsa öyle sarılıyordu.- orda çok üşür o! Deniz buz gibiydi. Bulun onu lütfen, bana getirin. Çıkarın onu ordan!
- Septh?! Nerdesin? Deniz uzanıyordu sonsuzluğa. Ve o an dank etti beynime. Onu bir daha göremeyecektim.
O an bir şey oldu sanki. Gözlerim karardı. Bedenime onsuzluk, yorgunluk ve güçsüzlük çöktü. Kokusu geldi bir anda burnuma. Çıldırdım sanki. Omuzlarını yumruklayarak kurtuldum ondan. Beni tutmaya çalıştı. Bacak arasına sert bir tekme atarak kurtuldum.
Koşarak suya atladım. Derine indim. Yoktu. Kayboldu sanki. Sanki tanrı ellerini uzatıp yanına aldı onu.Belime dolanan eller ve Ashtonın sırtıyla yüzleştim. Aranıp duran ellerim yavaşladı. Nefes alamadım. Yığıldım öylece.
Can çekiştim.
Burnumun kapatıldığını ve dudaklarıma hafifçe değen yumuşak dudaklar ve yüksek bir basınç hissettim. Ciğerlerim doldu. Burnumdan boşalttığımda yuttuğım suları, hayal meyal mahvolmuş bir Ashton gördüm.
O asla yıkılmazdı. Kardeşi öldüğünde ağlamamıştı bile. Annesine sıkıca sarılmış, dayan diye fısıldayıp duruyordu.
Onun kalbini hiçbir beden taşıyamazdı.Ancak şimdi, başıma sıkıca sarılmış, sessizce ağlayarak denizi izliyordu.
Ben bulutların altındaki en mutlu kız değildim, güneşin altında dalgaların ezip geçtiği kırık ruhlu kızdım.
Korkuyla titreyen ellerimi beline sardıktan sonra yüzümü avuçlayarak gözlerini aranan gözlerime sabitlemeye çalıştı. Hiçbir şey söyleyemedi.
Hava buz kesmişti bir anda. Kanım çekilmişti vücudumdan.
Kanım değil, kalbim çekiliyordu sanki.
Luke gözünden bir damla yaş akmadan Calum Michael ve ekiplerle arıyorlardı.Ve aramaktan hiç vazgeçmedim. Duyularımı kapattım. Kalbimin camlarını kapattım sıkıca. Eylül ordan da çıkmasın diye. İçerideki herkesi çıkardım. Ve pencerelere tahtalar çaktım. Bir damla güneş ışığı bile kalmadı. Ancak eylülün gülüşündeki parlaklığı, dünyanın bütün karanlıkları birleşse söndüremezdi. Sadece kuma vuran dalgaların sesi geliyordu. Bir süre sonra, bedenim buz kesti, yığılıp kaldım, ama yine de pes etmedim. Bekledim ben. Belki kıvırcık bir kafa çıkar ufka doğru diye. Bir ara Luke ile sudan buruşmuş ellerimiz buluştu ve gözyaşlarımız birbirimize karıştı.
Sanki hiç girmemişti bu denize. Sanki bu sabah birlikte uyanmamıştık. Sanki hiç girmemişti hayatımıza. Sanki ağustos sıcağında hava birden buz kesti. Sanki bir daha hiç göremeyecektim onu.
Septhin verdiği o soğuk ve aynı zamanda verdiği ürpertici sıcaklık dışında herşeyi gördüm.
O gün akşama kadar yardım botları, Can kurtaranlar gördüm. Polisler, dalgıçlar gördüm. Ve bir cenaze arabası.. Ama onu görmedim. Ve o an farkına vardım. Septhi bir daha asla göremeyecektim. Ben. Onu, kaybetmiştim.
Ve sonunda gece oldu. Güneş Septemberın üzerine, battı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Notaların Kanatları
FanfictionYanlızken severlerdi bizi zaten. Sevecek kimseleri kalmazdı çünkü. Seni bu cehennemde tutamazdım zaten. Sadece bazen kar yağdırabilirdim oraya. Eylül kocaman gülümsedi tekrardan, ve sonsuza kadar dönmemek üzere güneş'e yükseldi. Hayat bizi aşağıya...