That Photo

100 8 16
                                    

              Hızlı adımlarla okuluna ilerlen Jennifer, bir yandan da düğümlenen kulaklığını açmaya çalışıyordu. Kulaklıklar hep böyle zamanlarda düğüm olurlardı zaten! Aslında onlar hiçbir zaman bıraktığınız gibi kalmazlardı.Ödevini yetiştirmesi için tam olarak on dört dakikası vardı.Hızlı adımları yüzünden nefesini bir türlü dizginleyemiyordu, kalp atışları vücudunun her köşesinde yankılanıyordu.Psikoloji okuyordu.Aslında psikolojiyi hep sevmişti fakat bitirme sınavlarına odaklanamadığı için iyi sonuçlar alamamıştı.Bay Petterson onun gibi kalan öğrencilere telafi ödevi vermişti.Bir haftalık süreleri vardı ve tam on dört dakika sonra tüm ödevlerin teslim edilmesi gerekiyordu, bay Petterson dakik bir profesördü.Saatine tekrar baktığında tam yedi dakikası vardı.Neyse ki okulun merdivenlerindeydi ve profesörün odasına yalnızca dakikalar vardı.Koridora vardığında bir grup öğrenci gördü. Muhtemelen ellerindeki dosyalar hakkında konuşuyorlar,birbirleri ile bilgi alışverişinde bulunuyorlardı. Onlara selam vermedi. O kadar da samimi değillerdi ona göre. Sınıfta doğru düzgün konuşabildiği tek kişi vardı o da koridorun sonundaki bekleme koltuğuna oturmuş, yağmurlu ve soğuk hava sayesinde aksileşen kıvırcık saçlarını düzene sokmaya çalışıyordu. Hızlıca yanına gitti. Yanındaki koltuğa oturana kadar kızı fark etmemişti.
"Biliyor musun yakında saçlarımı üç numara yapmayı planlıyorum. Eğer bu yıl sınıfta kalırsam yapacağım şey bu olucak.Justin Timberlake'in N Sync'den ayrıldıktan sonraki hali gibi..." Harry büyük ellerini saçlarından geçirirken kıza baktı, gülümsediğini görünce neşesi yerine geldi.
"Hadi ama Hazza, bunu yapacağına kimse inanmaz." Harry'nin kucağındaki dosyayı alıp kıkırdadı. Dosya başlığına göz attıktan sonra bakışlarını Harry'e yöneltti.
"Bu bir varsayım, neden olmasın?" kızın yüzünü inceledi.Onu rahatsız eden bir şeyler var gibiydi. Çantasından küçük bir kutu çıkardı. Jennifer'ın kahvaltıdan nefret ettiğini biliyordu bu yüzden gelirken kafeden atıştırması için bir şeyler almıştı.Kutuyu kıza uzattı ve gülümsedi.
"Al bakalım, en sevdiğinden."  Kız kutuyu elinden alırken teşekkür etti. " Ama önce teslim etmemiz gereken ödevler var." ayağa hızlıca kalkıp Harry'nin elinden tuttu ve onu profesörün odasına doğru sürükledi. Saatine baktığında yalnızca iki dakikalarının olduğunu gördü.Kapıyı iki kez tıklatıp "Gir" komutunu aldıktan sonra açtı. "Merhaba bay Petterson, ödevlerimizi getirmiştik de."
Bay Petterson ortalama bir yaşa sahip olmasına rağmen olduğundan daha yaşlı görünüyordu.Gözlüğünü düzeltip sandalyesinde kıpırdandıktan sonra elindeki kağıdı uzattı.
"Merhaba çocuklar. Ödevinizi zamanında teslim ettiğiniz için teşekkür ederim.Yapmanız gereken dosyaları arkamdaki dolaba yerleştirip size verdiğim kağıdı imzalamak."
Harry adamın elindeki kağıdı alıp bir süre inceledi.Ödev teslim tarihi, ödevde tam olarak nelerin istendiği ve neler sayesinde ödevin kabul görüleceği hakkında kısa bilgiler vardı.Masadan bir kalem alıp beceriksizce imzasını attı ve kağıdı kıza uzattı.İşleri bittiğinde teşekkür edip okuldan ayrıldılar.

Hava biraz daha serinlemişti. Jennifer, soğuktan titreyen bedenini Harry'e yaslamıştı ve koluna sıkıca girmişti.İçlerinin ısınmasını umut ederek favori kahvelerini alıp bir banka oturdular.Harry sessizliğe daha fazla katlanamayarak ağzını açtı.
"Jen, sen iyi misin? Sanki seni rahatsız eden bir şeyler var.İlk başta bana öyle geliyor diye düşünmüştüm ama şimdi eminim.Anlat bana." Jennifer en yakın arkadaşının yüzüne memnuniyetle baktı.Onu çok sevdiğini geçirdi aklından. Her anında yanındaydı, modu değişse fark ediyordu ve ona fazlasıyla minnettardı.
"Matt... Dün gece bana kafasının karışık olduğuyla ilgili uzunca bir mesaj attı." Kahveyi sımsıkı tutan parmakları serbest bıraktı ve parmaklarıyla oynamaya başladı.Harry kahvesini banka koydu ve kızın çenesini nazikçe yukarı kaldırıp kendisine bakmasını sağladı. "Peki sen ne düşünüyorsun bu konuda,derdi neymiş yine?" öfkesini gizlemeye çalışıyordu fakat bu çok zordu.Matt ile hiçbir zaman anlaşamıyorlardı. Harry her zaman Jen için vardı ve Matt buna katlanamıyor, her seferinde seçim yapması için Jennifer'i zorluyordu.
"Benim ne düşündüğüm önemli değil, en azından onun için öyle.Ne kadar çabaladığımı biliyorsun Harry.Gerçekten çok fazla..." göz yaşları yanaklarından süzüldü.Elinin tersiyle onları itti.Harry yüzünü avuçlarının arasına aldı ve kıza arkasını döndü. Bir süre öyle bekledi.Kız ağlamasını bastırmaya çalışıyordu.
"Kes şunu Jennifer, sakın ağlama. Bundan nefret ettiğimi biliyorsun." Sesinin boğuk çıktığını fark edince yüzünü ellerinden çekti ve ellerini serbest bıraktı. Kızın yaşlı gözlerine baktı."Bana onunla olman için tek bir neden söyle Jen, onu benzetmemem için tek bir neden..." Kız gözlerini sıkıca kapatıp açtı bunu söylemekten utanır hale gelmişti. "Onu seviyorum Harry,biliyorsun. Sadece şu aralar kafası karışıkmış. Üniversite yeni bir hayat. Hem artık aynı okulda olmayacağız. Onun hayalleri var." Harry bunlara inanamıyormuş gibi gözlerini devirdi.Arkadaşının bu kadar üzülmesine dayanamıyordu. Neden kimseyi kırmamaya çalışan insanlar çabuk kırılır diye düşündü. Kız cep telefonunu uzattı."Arayan annem, ödevi teslim edip etmediğimi merak ediyor heralde,hemen dönerim." Harry onu kafasıyla onayladı ve oturdukları bankın biraz ilerisine doğru giden arkadaşını izledi. Kahvesinden büyük bir yudum aldı.Soğumaya başladığını fark edince suratını ekşitti.Telefonu titrediğinde saatler öncesi cevap vermesi gereken kız arkadaşını anımsadı ve aceleyle telefonu dar siyah pantolonundan çıkarmaya çalıştı."Siktir.."
"Harry Edward Styles, başın büyük dertte." Sessizce yanında yaklaşıp banktaki eski yerini alan Jen'e baktı ve kafasını olumsuz halde salladı. "Bende seni özledim bebeğim." Sahte gülüşünü yüzüne yerleştirdi.Lizz ile konuşurken genellikle bu ifadeyi takınırdı. Onu seviyordu ama kız bazen can sıkıcı olabiliyordu. "Sakın konuyu değişitirme, sana kaç mesaj attım haberin var mı? Beni bir saat önce alman gerekiyordu.Bir saat Harry!" parmaklarını alnında gezdirdi, gergin olduğunda bunu yapardı." Aslında tam da sana geliyordum.Okulda işim uzadı.Bilirsin son ödev günü ve okul her zamankinden daha kalabalık.Bu akşam nereye gitmek istersin?" konuyu değiştirmeye çalışıyordu.İşe yaradığını kızın yumuşayan ve daha sakin çıkan sesinden anladı.İşte şimdi onun dilinden konuşmaya başlamıştı."Hani bir hafta önce gittiğimiz canlı müzik olan bir restoran vardı ya adını şuanda hatırlayamıyorum, oraya mı gitsek?" Harry ayağa kalkıp biten kahvesinin kartonunu çöp kutusuna attı ve geri Jen'in yanına döndü.Jen dikkatle onu izliyordu."Tamamdır, seni bir saate alırım. Çok seksi olmamaya çalış, olaysız bir gün istiyorum." Kız kıkırdadı "ah bu çok zor sevgilim, öptüm." Der demez telefonu kapadı. Kendine çok güveniyordu ve garip bir şekilde bu Harry'nin hoşuna gidiyordu. Jennifer bunu çok  komik bulmuşcasına güldü." Seksi olmamaya çalış ha.."
"Kızların dilinden konuşmayı biliyorum." Kaşlarını yukarı kaldırıp kocaman gülümsedi. Kızın yanağına öpücük kondurdu. "Gitmem gerek, ama bu gece geleceğim konumuz yarım kaldı. Pencereni açık tut." Jen de banktan kalktı ve çantasını omzuna yerleştirdi. Harry'e kocaman sarıldı. İyi şanslar dileyerek yanından ayrıldı.O kızın yanına gittiği için iyi bir şansa ihtiyacı vardı.

  Matt'e mesaj atmamak için kendini zor tutuyordu. Konuşamamak zor geliyordu. Bu tür olaylarda kaçmayı sevmiyordu. Her şey konuşarak halledilebilirdi. Gizemli olaylar ona göre değildi. Olanlara netlik kazandırmak adına telefonunu cebinden çıkardı ve rehberinden Matt'i buldu. Arama tuşuna basınca telefonu kulağına götürdü. Konuşmak iyi gelecek dedi kendi kendine.
"Selam oradaki ben Matt, dönmüyorsam senden daha iyi bir işim var demektir. Daha sonra ara, ya da arama sen bilirsin." Bip sesini duyunca telefonu kapadı. Kulaklığını takarak eve doğru yürüdü. Zaten açmasını beklemiyordu. Bu bir döngü gibi sürüpgidiyordu.

Yemeğini yedikten sonra odasına çıktı, dinlenmeye ihtiyacı vardı. Yemek masasındaki sohbetten hiç hoşlanmamıştı. Büyüklerin masa başındaki siyaset yapmaya çalışmalarını acınası buluyordu. Herkesin bir fikri vardı, bu güzel bir şeydi ama insanlar fikirlerini güzellikle değil de kötü bir tartışmayla aktarmaya çalışıyorlardı.Bu da daha çok başının ağrımasına sebep olmuştu. Bu yüzden sıcak bir duş aldıktan sonra pijamalarını giyip yatağına uzandı. O sırada Harry'den gelen mesajı gördü.

"Jen, bir durum var. Aramak isterdim ama böyle şeyleri telefonda dile getirmeyi sevmediğimi biliyorsun. Geldiğimde kesinlikle konuşmamız gerek."

Jennifer yatağında doğrulup çabucak cevap verdi." Harry ne oldu? Korkuyor olmam gereken bir durum varmış gibi hissediyorum.Lütfen beni rahatlatmak için bir şeyler söyle." Birkaç saniye sonra bir fotoğraf geldi. Kız ağzı açık bir şekilde kaldı, bugün ikinci kere ağlıyordu.

SAD BEAUTIFUL TRAGICHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin