Tam yukarıya çıktım, yere fırlatılan bir tepside patlayan ayran şişesi üstüme sıçrayıp kıyafetlerimi mahfedene kadar her şey yolundaydı. Orada bulunan herkes bana, ben ise üstüme dökülen ayrana bakıyordum.
Ben şok içinde ayrana baka kalmışken kolumu tutan bir garson beni merdivenlerden alt kata indirdi ve merdivenlerin hemen yanında duran garsonlar için ayrılmış olan bölüme götürdü. Giyinme odası gibi bir yere gelmiştik.
Yeşil renkli ve biraz eskimiş demir dolaplardan birini açtı ve bana kıyafet uzattı. Sanırım onun dolabı ve onun kıyafetleriydi. Gözleriyle bana uzattığı kıyafeti almamı işaret etti.
"Bunları giymemi bekleme benden."
"Bi özür olarak kabul et. Al giy şunları kıyafetlerinide bana ver yarın tertemiz olarak sana geri getiriyim."
"Tabi beyefendi başka bi emriniz filan varsa buyrun söyleyin."
"Ya uzatma işte alıyorsan al almıyorsanda evine bu kıyafetlerle dön."
"Ver. Biraz daha kibar olsan hiç fena olmaz."
"..."
"Dışarı çık ki bende giyiniyim deme."
Dışarı çıktı ve bende bana verdiği kıyafetleri giydim. Ama giymez olaydım içine benden iki tane daha girer. Ben bu hâllere düşecek ne yapmış olabilirdim? Kapıyı açtım bana telefonunu uzattı.
"Ne yapıcam senin telefonunu acaba?"
"Nerede buluşucağımızı ayarlamak için telefon numarana ihtiyacım var küçük hanım."
"Birincisi ben buraya yarın gelir alırım kıyafetlerimi ve ikincisi bidaha bana küçük hanım dersen bu senin son kelimen olur küçük bey."
"Beni bidaha burada bulamassın."
"Niye sen bulunmaz, ulaşılmaz bir adam mısın?"
"Az önce kovuldum o yüzden. Hadi ver artık şu numaranı. "
"Al. Yarın buluştuğumuzda gözümün önünde silinecek bu numara."
"Meraklı değilim zaten senin numarana."
"İyi."
"Bu arada ben Bulut."
"Okuma yazmam var. Yaka kartını okuyabiliyorum."
"..."
Bulut' un yüzünün aldığı tuhaf ifadeye gülerken bende kim olduğumu söyledim.
"Bende Derin."
Gözde' nin yanına yavaş yavaş ilerlerken sanki herkes beni izliyordu. Masaya doğru ilerlerken yanaklarım utançtan kıpkırmızı oldu.Gözde karşısında beni erkek kıyafetleriyle gördükten sonra önce bi şaşırdı sonrada gülmeye başladı. Gözde gülmeye devam ederken ben masaya oturup başımdan geçenleri anlatmaya başladım.
"... yarın kıyafetlerimi geri alıcam. Ve bu olay ikimizin arasında kalıcak."
"Her şeyi anladım da nasıl ikimizin arasında kalıcak ki eve gidince annen ve baban sormayacak mı sana bu kıyafetler ne diye?"
"İşte o yüzden sizde kalıcam ya bugün."
"Aaaa çok mantıklı tabi ya benim niye aklıma gelmedi bu?"
"Dalga geçmeyi bırak da hesabı hâlledelim."
"Peki ya Batu?"
"Mesaj attım ona eve gidiyodur şuan."
Parayı ödedikden sonra ailemi arayıp bu gece Gözde' lerde kalıcağımı söyledim. Gözde' nin babası Kemal Amca bizi aldıktan sonra eve gittik.
Gözde tek çocuktu ama odasında iki yatak vardı. Orta okuldan beri kendi evimden çok Gözde' lerde kaldığım için banada bir yatak almışlardı. Ben üstümdeki kıyafetlerı çıkartırken Gözde bana giyebileceğim bir şeyler bulmak için dolabını karıştırıyordu.Üstümü değiştirirken telefonuma mesaj geldi. Kayıtlı olmayan bi numaraydı.
" Ben Bulut. Yarın sabah nerede buluşuyoruz?"
"Sabah gelemem öğleden sonra uygunum."
Ben mesajıma cevap beklerken arkamdan yaklaşan Gözde' yi fark edememiştim. Telefonumu bir anda elimden aldı, mesajlarımı okudu ve sorular sormaya başladı.
"Bulut kim? O çocuk mu? Yarın nerede buluşucaksınız? Ne giyceksin?..."
Gözde sorularına devam ederken mesaj geldi. Telefon Gözde de olduğu için mesajı Gözde okudu ve benim adıma cevap yazdı ama bana göstermedi. Bende aynı hareketle telefonu aldım ve mesajlara girdim.
"O zaman sana bir adres versem yarın oraya gelir misin? Öğleden sonra işim var da."
"Tabi neden olmasın :) Saat kaç gibi geliyim Bulut ?"
Ben Gözde' yi yazdığı mesajdan dolayı yastıkla dövdüğüm sırada bir mesaj daha geldi. Yerde yatan insan evladına yastığı fırlattıktan sonra mesaja baktım.
"Saat bese kadar benim işim bitmiş olur. Konum atarım yarın sana."
"Tamam."
Son mesajımı da attıktan sonra kaldığım yerden dövmeye devam ettim. Gözde bu altta kalır mı hiç?
Bana karşılık vermeye başladı. İş yastık savaşına dönmüştü. Çok yorulduğumuz için ikimizde uykusuzluğa daha fazla direnemedik ve birer köşede uyuya kaldık.*
Gözümü açtığımda güneş çoktan doğmuştu. Gözlerimle Gözde' yi aradım ama onu göremiyordun. Yataktan isteksiz bir şekilde çıktım. Evet yanılmamıştım odada benden başka kimse yoktu.
"Gözde?"
Gözde odaya geldi ve;
"Uyanmayı başardığın için sana bir madalya takmamız lazım aslında Derin."
"Çok komiksin ya sabah sabah içimi açtın valla."
"Ne sabahı kızım saatten haberin var mı senin?"
"Saat kaç ki?"
"Bir."
"Ne? Neden kaldırmadın beni?"
"Denedim. Kalkmıyorsun ki. Sen yattığın zaman bildiğin kış uykusuna yatıyosun."
"Seni affetmem için bugün benimle gelmen gerekiyor."
Odadan çıkarken yine o müthiş beyniyle bana cevap verdi.
"Seni duyamıyorum oksijeni karbonhidrata dönüştürmekle meşgulüm şuan."
"Kahvaltımı hazırla geliyorum."
Evde şuan sadece ikimiz olduğumuz için bu kadar rahatız yoksa Meral Teyze burda olsa bu saate kadar uyumama izin vermezdi.
"Ne kahvaltısı, öğlen yemeği oldu artık."
"Peki."
Üstümdeki pijamaları çıkartıp Gözde' nin dolabından kendime kıyafet seçip aldım. Bulut' un kıyafetlerinide alıp aşağıya indim. Ve ne göreyim? Gözde oturmuş tek başına nesquik yiyor. Hemde bensiz. Mutfağa gidip kendime de koca bir kase hazırladım. Evet on yedi yaşında olsak ta asla vazgeçemeyiz nesquik ten.