........
"Sana orada ZeyZey derler" diye başladı Yiğit burnundan solar şekilde. Zeynep'in dipsiz mavi diye bir zamanlar bakmaya doyamadığı gözleri şu anda bakmaya bile korktupu dipsiz bir cehennem gibi yanıyordu Yiğit'in. Geceliğinin ince kumaşından kendini hemen belli eden ince belini sert bir şekilde kavrayıp kendine çekerken devam etti grnç adam. "Burada Zeyno." Aynı Zeynep gibi bir zamanlar o öpmeye doyamadığı ama şu anda dokunmasının bile yasak olduğu, ağlamamak için tir tir titreyen dudaklarını birbirine bastırışını izledi. Başının üzerinde tek bir eliyle tuttuğu ellerini kavrayıp, Zeynep'i kapıyla kendi arasına haps etti. "Ona göre hareketlerine dikkat et Zeynep. Bu sana son uyarımdır." Yiğit'in gözlerindeki ateş, kalbinde küle dönerken ciğerlerine çektiği nefes, dahada alevlendirdi yüreğinde ki acıyı. Gözlerindeki bir damla yaş, dik duruşunun altındaki tuzla buz olmuş ruhunun dışa isyankae bir vuruşu gibi süzüldü yanaklarından.İstanbul'dan törenin hüküm sürdüğü bir şehre uzanan bir hikayeydi bu. Geçmişte verilen bir sözün, Zeynep'in yüreğini, kalbini, ruhunu nasıl ateşe verip küle döndüğününde ayrı bir kanıtı.
Hiç bir aşk, bu kadar masum bir şekilde yok etmemişti iki bedeni.
.........
YOU ARE READING
benim prensim.
Teen Fiction"Oysa bazen kurbağa yalnızca bir kurbağadır, ne kadar öperseniz öpün prens olmaz!" "Ben hiç prenses gibi hissetmedim. Beklediğim bir prenste olmadı. Kara şövalyeye aşık oldum ve adım cadıya çıktı. Sonra zaten toparlayamadım."