kol kıllarımda ki tozları üfleyip başlıyorum yazmaya, marjinal bir tebessümle karşıladığım kimse olmadı, hiç bahane aramadım, sustum, iyi ki susmak erdemdir demişler, yoksa ben sadece kemik üstü deri kaplamaydım, duvarları kemirilmiş bir odadayım, masanın bazı yerleri yırtık muşambasını tırnaklarımla parçalaya parçalaya düşünüyorum, göz altlarım mor, bu çocukluğumdan beri böyle, her hangi bir kimyasalla makyaj yapmadım, en azından bu gece, sen bir kaçsan eğer ben binlerceyimdir, sen demeden yazamıyorum ve yazıyı dışımdan okuyarak yazıyorum, bu ne demek biliyor musun, aklım hakim, parmaklarım sekreter, kalbim ise incitilmeden yerini hatırlamadığım bir yerde oturmuş sigara içiyordur, sana bir araba kapısının hızlıca çarpılmış sesini armağan ediyorum, bir paspasın altında ki evimizin anahtarı yerine, salonumuzun halısı altındaki fare cesedini saklıyorum, bazı hayaller gerçekleşmez, şimdi ben bunları yazarken alttan bir şarkı açtım ve onunla birlikte melodisine göre dışımdan okuyarak yazıyorum, bu ne demek biliyor musun, bu korkulan en kutsal deliliktir, bu özenle iki kanadı koparılmış bir bok kara sineğin avucumda kıvranışını izlemektir, bu birazda işkencedir üst komşuma, bir sürahi dolusu kan var iç cebimde ve kazağımın en ücra köşesine pusmuş bir kaç saç telin, sen bir orospu tarafından pantolon cebime sıkıştırılmış cep telefonu numarasıydın, maktül olarak tanık olduğum en vahşi cinayetti gidişin, kocaman göz kapakların vardı, ağlayınca yamulan bir alt dudağın ve akabinde çevrilmesini istediğim o anahtar kilidiydi sana sarılmak, hemde müebbetlik hücremde beklediğim, sen sıtkı sıyrılmış bir imgesin, ben magazin haberlerinin bulunduğu gazete sayfalarınca üstü örtülmüş kimsesiz bir leşim, bunları yazarken farkında olmadan müziğin sesini açtım ve müziği bastırmak için bu yazdıklarımı bağıra bağıra okuyarak yazıyorum, bu ne demek biliyor musun, acın gerçek demek, bu sigarayı peş peşe yakmaya başladım demek, bu üst komşumun üstündeki komşusunu rahatsız ediyorum demek, utanarak el sürdüğüm yüzün kaldırır tırnak dipleri mi, vitaminsizlik dedikleri ise çok taşrasal bir hastalıktır, bir kimliksiz den diğer kimliksize Tanrı tarafından bulaştırılan, ne garip, gerçekten bilmiyorum ne garip, garip olan ilginçlik değil, güçsüzlük, hep ufak tefek tüfeklerle savaşa girdim ama alnıma dayanan tankla uyandım her sabah, belki ağlar gitar bile çalarım, çalmayı da biliyorum ama konu müzikle sınırlandırılamaz ve halimin halsizliğiyle konu yazmakla uçsuz ve bucaksızlaştırılır, eğer beni sadece yaşamak yatıştırsaydı yazmazdım, sadece sevişmek yada sadece mutlu olmak, para vesaire boktan felaketler işte, eğer herkesin var olma amacı beni tatmin etseydi yazmazdım, demek ki var oluşumu yazmaya borçluyum ve kafam çok ağrıyor, hemde acayip ağrıyor, uyumam lazım, bu adını bilmediğim müzik ve kendi bağrış sesimden migrenim şakaklarımı eskitmeye başladı, uyumasam da durmam lazım, sandığınız gibi basit yazılmıyor, basit yaşanmadığı gibi.