Nereye gidiyoruz dedim. Cevap vermedi ve susmayı tercih etti. Tekrarladıkça kızmaya başladı ve en sonunda konuştu.
-Bak Ashley. Senden hoşlandım, ama benimle çıkmicağını bildiğim için çok uzaklara gidiyoruz. Kimsenin bizi bulamicağı, senin kaçamicağın bir yere. Her zaman benimle olmanı istiyorum.
+ Hayır bu olamaz! Saçmalıyosun Austin. Böyle birşeyi asla yapamazsın.
Camları kapıları açmaya çalıştım ama olmadı, kitlemiş şerefsiz!! Onun elinden kurtulamicaktım sanırım. Arabanın içinde bağırıp, camları yumruklamaya başladım. Elbet sesimi duyanlar, yumruklarımı görenler olacaktır ki beni kurtarmaya geleceklerdir. Bundan eminim. Sözümü devam ettirdim;
+ Peki seninle geleceğim, fakat nereye gittiğimizi hala söylemedin. Ve ben meraktan ölmek üzereyim.
-Çok uzaklara, ormana gidiyoruz. O orman çok ıssız, ve ordaki kulübemizde yaşayacağız. Kim bilir, belki sonsuza dek orda kalırız. Ve çocuklarımız bile olur.
Bunu duymak bile çok kötü, evet doğruyu söylemek gerekirse ben Justine aşık olmuştum. Ve onu çok özlemiştim. Sevmediğim birisi tarafından uzaklara götürülmek çok kötü birşey. Ve onunla yaşamak istemiyorum. Cidden, Justin beni bulsa diye dua edicem. Fakat o Kanada'da ben ise Londra. :( Telefonumda yanımda değil, arar gel beni al derdim. Veya polise falan haber verirdim. :/
Oraya vardığımızda, gece olmuştu. Gittiğimiz gibi yattık. O uyuduktan sonra, ceplerini karıştırmaya başladım. Telefon arıyordum. Ve buldum. Rehberini kurcaladım. Aşkım 1, Aşkım 2, Bebeğim, Meleğim falan da filan da işte. Bunun kaç tane sevgilisi var. Hepsine teker teker mesaj attım. "Siz kimsiniz? Telefonda aşkım 2 diye, Aşkım 1 diye kayıtlısınız, ben Austinin sevgilisiyim" diye mesajlar attım. Ve attığım mesajları da sildim. Ne olduysa birden telefon kapandı. Anladım, şarjı bitmişti. Peki, şarj makinesi nerde? Oof. Onuda saklamış işte. Dahi sanıyor kendisini. Bulurum elbette.
10 dakika sonra..
Allahım, nereye koymuş, hala bulamadım. Her neyse sabah bir çaresine bakarım. Zaten hava soğuk, uyuyim. Kapıları kitledim, ve uyudum. Sabah beni öperek uyandırdı Austin. Ve ;
-Günaydın Meleğim. Aslında uyandırmak istemezdim, çok masum ve şirindin. Ama kahvaltı yapmamız gerekiyor. Sonrada etrafı gezdireceğim sana.
+ Bak Austin. Dün gece telefonuna mesaj geldi, sen uyuduktan sonra. Bende su içmek için kalkmıştım ki duydum. Tam açıcak iken kapandı. Arayana baktım. Aşkım 2ydi. Rehberine göz attım, Bebeğim, Meleğim, Aşkım 1, Aşkım 2 , Aşkım 3. Bunlar kim? Demek ki sen herkesle çıkıyorsun. Sana güvenmiyorum, derhal eve götür beni.
-Onlar eskiler. Silmeyi unutmuşum. Kusura bakma. Hadi kahvaltı hazır, otur ve yemek ye!
Yemek yemeye başladık. Benim iştahım yoktu ki az yiyip kalktım. Hadi etrafı gezdir bana dedim. Çok aceleciydim. Sebebi ise, belkide orda bir hainlik yaparda kurtulurum diye ümit ediyordum. Ya ailem, şuan merak içinden ölüyorlardır.
ANNESİNİN AĞZINDAN;
Nerede bu kız? Allahım, burda ilk günüydü. Okuldan gelmedi, gecede yoktu. Sabaha kadar bekledim, gelmedi. Allahım, sen kızımı koru bana tekrar bağışla. Onsuz yapamam, o benim ilk çocuğum. Ve tek çocuğum. O benim herşeyim. :'(
BABASININ AĞZINDAN;
Kim bilir hangi erkekledir şimdii!! Ah Ashley ahh. Yaktım çıranı, hele gel bi eve o zaman görüşeceğiz seninle. Kim bilir kiminle. KİM BİLİR!!! Yüz verdikçe götü kalktı.!!
Ormanı dolaşmaya başlamıştık. Aslında buralar çok güzeldi fakat emin değildim. Her neyse, boşveriyim. Austin bana deliler gibi aşık, aslında ona oyun oynayıp burdan kaçmak varken, onunla sevgili olup beni götürmesini isteyebilirim. Ama onunla birlikte sevgili olmak istemiyordum ki ben. Her neyse ben yine bildiğimi okuyacaktım. Hiç bir zaman kimseye güvenmemem gerektiğini öğretmişlerdi bana. Her neyse, o konu biraz uzun. Sonra anlatırım. ;)
+ Austin ben çok yoruldum, artık biryerde otursak veya eve mi gitsek.
-Eve gidelim, öğlen yemeği yeriz. Yanımıza hiç birşey almadık. Ama istersen ileride lokanta var, orda yiyelim.
+ Çok güzel olur. Bayıldım bu fikre.
Planımı anlamışsınızdır elbette. Lokantada imdat diyerek yardım almaya çalışacağım. Bu planımda işe yaramaz ise, off .s.s Başka plan kalmazdı ve Austin bana güvenmezdi. Evden dışarı çıkmazdık.
Lokantaya geldik, Lokantanın adı ET VE ET ÜRÜNLERİ. bu nasıl bi yer la? İçeri girdik, o kadar güzel yemek kokuları geliyordu ki burnuma, dayanamayıp garsoooon diye kıçımı yırttım. En sonunda garson geldi, ayh bu çok tatlıydı yaaa.
+ Şey acaba biz yani biz menü alabilir miyiz yakışıklı beyfendii .s.s. Aow yani şey demek istedim menü alalım biz. :)
- Peki efendim, hemen geliyor. :)
Of ya, yine yaptım yapıcağımı. :D Yakışıklı beyfendi nedir ya? Of. :/ Her neyse, idare edeceğiz artık.