Bugün ilk aşkım, çocukluğumda deli gibi aşık olduğum adam taa Almanya'dan buralara kadar geldi. Sarıldık biraz, sonra birlikte içmeye gittik.Sadece ikimiz. Biraz sakin ama hareketli bir bara gittik.Malum cuma akşamları pek dolu olmaz barlar.İşte tam karşımda duruyordu, gidişine nasıl ağlamıştım o çocuk aklımla. Fark ettim ki gidişler büyüdükçe canımı yakar olmuş değil, gidişler her zaman can yakarmış. Karşımda öylece bakıyordu bana, o damarları çok belirgin elleri, ışıldayan gözleri, sürekli ıslattığı dudakları ve üç numara saçlarıyla… “Geldiğimden bu yana çok zaman geçti, çok büyümüşsün” dedi, gülümsemekle yetindim sadece. “O zamandan bu zamana ne kadar çok şey yaşamışsındır, yüzünden belli bir kere.Birini çok sevip bırakıldığın ama sen sen ol üzülme, değmiyor çünkü” diye sözlerine devam etti o saçma sapan Almanca-Türkçe karışık aksaanıyla. Başımı salladım. Normal bir adam karşımda oturuyor olsaydı on dakikada her şeyi anlatmış olurdum. Fakat sadece onu incelemek istiyordum, o ne yapmış, birini sevmiş mi, sevmiştir tabii koskocaman adam, unutabildi mi, gözümden kaçmadı değil yaşının verdiği bir yaşlılıkta vardı yüzünde ama o gözlerinin ışıldayışı hiç ama hiç değişmemiş. Yaşı otuza yakın ama umrumda dahi değildi o an. Sadece bir kez beni kendine çekip öpse, zerre sesimi çıkarmazdım. Açıkçası umutlanmazdım da, çocukluğumda aşık olduğum adamın öpüşünü bilmeyi çok isterdim açıkçası. Bari o boşluk kapansaydı hiç fena olmazdı. Onda, beni ona çeken bir şey vardı.Halbuki otuz yaşında adam benim nereme bakacak hele ki Almanya'daki kızlardan sonra… Önümüzü göremeyecek kadar içip taksiyle eve döndük. Kolundan tutup öpmek istedim onu ya da ne bileyim içten bir sarılış ve yanağından öpüş bile yeterdi. Aramızda o bile olmadı. Sadece bardan çıkıp taksiye binene kadar elimi tuttu o kadar. Gerçi bundan fazlasını beklemek bile benim aptallığım.
Şimdi o adam bir üst katımda derin bir uykuda. Acaba bundan bir iki yıl sonra birlikte Sezen Aksu dinlediğimizi hatırlayacak mı, barda kör kütük sarhoş olana kadar içtiğimizi, taksiye kadar el ele yürüdüğümüzü anımsayacak mı? Sanmıyorum ama umarım yanılırım. O benim çocukluğuma dair hatırladığım tek şey ve çok kıymetli. En azından hatırlanmayı hak etmek isterdim. O yarın sabah buralardan gitmiş olacak. Bu koymuyor değil. Fakat eğer burada birkaç gün daha kalırsa benim ona duygularım daha da artacak. Hem deli gibi kalmasını istiyorum hem de “Bana ne, benim kendi derdim bana yeter bana ne! Kendimi üzmeye yer aramayım, def olsun gitsin daha da canımı yakmasın” diyorum…
Hadi bir söz vardır “Olacak ile öleceğin önüne geçemezsin” diye. Buna bir de “Gideceğin önüne geçemezsin” sözünü eklersek, minnettar kalacağım.
Saygılar…
Tarih: 27.07.2016