Eksik Bir Şey

359 46 9
                                    

Nefeslemediğim sigaram mı yakıyor ciğerlerimi, başım içmediğim kadehler için mi dönüyor ?!
Sanki yarım kalan bir şeyler var, eksik ve tamamlanmayı bekleyen.
Belki yürünecek bir yol,  belki okunacak bir kitap belki de bir çayın sonunu içmemişimdir..
Bir şeyleri özledim belki de birilerini kıskandım ya da içimde küflenen bir sevda vardır.. Eksik bir şeyler var.. Zamanın boğazında kalmış beni gıcık tutuyor.. hani şöyle  adam akıllı ağlasam yüreğimden döker gibi, gökten boşanır gibi.. Diner belki. Sanki bir sevda âhı almışım, öyle ki azaptayım. Belki de Ekimi kış sancısı tutmuştur da benim sırtıma vurmuştur. Omuzlarım sızlıyor günlerdir. . Tabi ya, bir kış sancısı omzuma vurulmuştur.
Yine de eksik bir şeyler. .
Dolanıp duruyorum odada..
Ajandamı kontrol ediyorum dişçiye randevum bir hafta sonra perşembe saat on dörtte. Alt komşunun oğlunun düğünü bu haftasonu cumartesi saat on sekizde..
Ajandada eksik yok..
Masamdaki takvime uzanıyorum..
İki gün sonra merakla beklediğim film vizyona girecek:
'Unutmak İçin Sevmedim'
Hiç sevemedim ki gönlümce.
Ne zaman  bir sevda coşsa içimde ayrılık köşeleri tutardı. Benimse yolum hep bir köşeye uğrardı. Sevmek, hiçbir zaman eki alamayan bir eylem olarak kaldı en yalın hali ile bende.

Eksik işte. . Eksik. .
Defterleri, kitapları, sandıkları, dolapları karıştırıyorum.
Ne olduğunu bilsem, bir adı olsa en azından baş harfi, hani dilimin ucuna gelse , böyle isimsiz cisimsiz olmasa bulmak kolay olurdu. Kapı eşiğinde, sofanın minderlerinin arasında ya da halının altına dahi bakmazdım. Menekşelerden, fesleğenlerden dahi şüphelenip saksıları da karıştırmazdım.
Delilik bu . Tuzlukta bile eksiğimi aradım.
Olur ya belki tuzum eksiktir.
Tuz olmadan lezzet almak ne mümkün. .
Her şeyden biraz olmalı hayatta.
Ama hayatın ben kıyısında bir şey eksik.
Mutfaktaki çiçek desenli masanın orta yerinde düğmeleri biraz yağlanmış, üzerinde duvak gibi ince oya örtüsü ile oturan radyoyu açtım.
Belki eksik olan sıradaki şarkıdır
Sıradaki şarkı bana gelsin.
Ve sevdiklerime..
Ve sevemediklerime..
Ve sıradaki şarkı ile dahi yeri dolmayan eksiğime..

Salona geçtim.
Televiyonu açacak oldum.
Bu tatsız pazartesi gününde akşam henüz düşmüştü sokaklara. Sokak lambaları hangi kanuna göre dizilmişse o ölçüde aydınlattığı yollara ayak vurdum iki kumanda pili için. Güneşten kalma son kızıllıkların gecenin lacivertine direndiği yerde mor dalgalarlar soluyordu. Hakimiyet yine gecenin ve hüküm lacivertti.
Eldivenlerimi almadığıma pişman, montuma daha çok sokulurken Ekimin bana yaptığı haksızlığı sorguladım. Ekimi severdim. Kasım gibi kasvetli değildi. İnsanın üstüne üstüne gelmez, kâbus gibi gecesine çökmezdi. Umutsuzluk esmezdi. Yaprak dökerdiniz ama açmak üzere.
Çiçekleriniz solardı ama tohum olarak birini bin etmek geleceği ile.
Ekim bir gelecekti.
Aynı zamanda en özgün ressamdır Ekim.
Sarı,  turuncu, kızıl, kahverengi ve maviyi ondan daha güzel resmeden yoktur.
Ekim şarkılarını dinlediniz mi hiç rüzgârdan?
Bir gece uykunuzu ekime verin.
Gecenin rüzgârını dinleyin.
Kutu gibi bir apartman dairesinde yaşıyorsanız nafile, tek duyacağınız bir ıslık ve açık unuttuğunuz kapı pencerelerinizin şakıması olacaktır.
Ama eğer biraz daha fedakarlık yapıp, azmedip Ekimi bir kırsalda geçirirseniz rüzgârın eşsiz Ekim şarkısını dinlersiniz.
Ve yağmurun.
Ekim yazın hasret kaldığı yağmurları bazen hırsla bazen de usul usul bırakır toprağa.
Özlemek de böyledir.
Bazen yüreğinize yüreğinize vurur.
İşte şu benim eksikliğim gibi bir şey.
Öylede toprağı dövercesine yağar yağmur.
Bazen de sevmek gibi usul usuldur.
Ne susuz bırakır ne de susuzluğunu giderir.
Sadece toprağı ıslatır.
Ekimin marifeti bunlar.
Bir marifeti de şu hayat yükünü taşıdığım yüreğime koyduğu eksikliğim.
Eylül'den hissederim.
Romatizmalının yağmurun nemini hissetmesi gibi bir şey.
Ekim yaklaşınca boğazım düğüm düğüm olur. Ansızın bir ağlamak çöker. Ama gülümser dudaklarım. Bir garip haldir bu eksiklik ve her Ekim eksikliğim daha da eksilir. Kendi varlığı ile çoğalır. Eksiklik eksilerek çoğalır. Yirmi sekiz yıl olmuş dünya yurduna yolum düşeli..
Ekimi adımladığım şu dar taş sokakta omuzlarım eksikliğimin ağırlığı ile sol yanıma düşmüşken nefesim boğazımda tıkanıyor. Gözlerim gökte dolanıyor. Ağaçlardaki son yaprakları sayıyorum. Defalarca soluklanıyorum derin derin, üst üste ama geçmiyor işte. .
Ne yapsam o eksiklik, kuyruğunun peşine düşmüş köpek gibi bitmeyen bir takip..
Ne yöne dönsem çıkmaz sokak.
Ne desem az ..
Ne versem yeri dolmaz..
Canıma yapışmış bir küf..
Nimet mi illet mi zillet mi belli değil. .
Ama alıştım. .
Buna da alıştım yaşamak gibi..
Bir gece saatim durduğunda ansızın uyanmıştım.
Bildim zaman durmuştu kolumda.
Işığı açtım. Gecenin tam dördü. . Ölüm gibi bir şey. Sırtımdan terler boşaldığını tenimde esen ayazla titreyince farketmiştim. O gece yaşamak derdini kabullendim. Saatim kolumda durmuştu. Yaşamak bedenimde solmuştu. Bedenim de bir gün yaşamakta solacaktı. Belki şu geçmeyen eksikliğimle ölecektim.
Ürperdim. Titredim. Aniden adımlarımın kesildiği yere çöküverdim dizlerimin üzerine. Meğerse hiç alışamamışım ben eksikliğime.
Ölümün eskitemediğine alışılmazmış.
Bir Ekim pazartesinde bir parça aydınlık için karanlığa direnen sokak lambasının altında, başım bacaklarımın arasında kollarım sarılı etrafımda eksikliğimle ölmekten korkuyorum.
Eksik ölmek istemiyorum.
Duaların, dileklerin Sahibi; eksik ölmek istemiyorum. 
Gözlerim sızlıyor, kirpiklerim yanıyor.
Ama bir damla akmıyor.
Duyan yok mu Ekimin bana ettiğini yüreğim isyan ediyor!
Eksik ölmek  istemiyorum. .
Dizlerimin üzerinde yeniden doğrulup koşuyorum sokakları.
O her nerede ise onu bulmalıyım.
Aşksa aşk. .
Belaysa bela..
Kaderse kader..
İster bir çiçek olsun..
İster bir yıldız. .
İster de bir taş ..
Bulmalıyım onu..
Ve ait olduğu yere, eksikliğine koymalıyım onu. Sarılmalıyım belki.
Belki bir kucak eksiğim.
Belki boş kalan kollarımın ağrısıdır..
Koşuyorum. .
Sokaklara hanelerden ışıklar vuruyor..
Sanki benden başka eksik yok..
Sanki benden başka herkes tam..
Sanki Ekim bir bana oyun ediyor. .
Koşuyorum.
Ellerim kanıyor bu eksiklikle..
Ellerim boş. .
Parmaklarımdan yalnızlığım dökülüyor..
Neredesin?!
Ciğerlerim yetmiyor artık yokluğuna..
Neredesin?!
Koşa koşa dalgaları buldum..
Ağrıyan kollarımı açtım.
Ve titreyen dizlerimi kayalara yasladım.
Puslu havada tuzlu, ekşi yosun kokusunu solukladım denizin.
Ekimin bitmesine günler var.
Uzun günler. .
Yirmi yedi gün var..
Yirmi yedi günün her akşamı dalgaların kıyıya vurması gibi eksikliğimi koşa koşa denize vuracağım.
Daha uzun günler var.
Saatler geceye dönerken tekrar evin yolunu tutuyorum.
Zihnimde bir uyartı..
İki kumanda pili almalıyım.
Bir dükkana giriyorum. .
Raflarda dahi gözüm eksikliğimi arıyor.
Yokluğu aratmakta Ekimin ironisi işte.
Pillere uzanıyorum ve elime çarpan, soğuktan yer yer kızarıp morarmış ellerle geri çekiliyorum. O da çekiliyor.
Gözlerimden bir karış aşağıda kıpraşan uzun kirpiklerinin arasında sergilenen sanki geceden kesip gözlerinin akına yerleştirilmiş iri kara gözler, mahcup.. Yağmur sonrası serinliği gibi ferah sesi ile adeta fısıldıyor.

" Önce siz alın."

Her bir harfi gün batımının geceye karışan o son kızıllıkları gibi kızıl dudaklarından almaya çalışıyorum. Ama gözlerimi ondan alamıyorum. Bu da mı Ekimin bir oyunu?! Gerçekliğini ölçmek için elimi uzatıyorum.
Hayret ki saçları gerçek..
Yanaklarının serinliği gerçek. .
Her bir dokunuşta eksikliğime doluşu gerçek.. İri gözleri daha da irileşiyor hayretle.. Ben onu tanıdım .
Yirmi sekiz yılımın her ekiminde çoğalan eksikliğimi tanıdım. .
O ise bir yabancının dokunuşları ile ürperiyordu.

" Seni buldum.. Sen bende eksik olansın.. Hayatımda, nefesimde, kalbimde,  ellerimde, kollarımda, gözlerimde eksik olansın."

Ellerime uzanan elleri avuçlarıma dolduğunda Ekimin aslında ne kadar soğuk olduğunu farkettim.
Belki de Ekim onun teninde soğuyordu. Avuçlarımı kokladı.

" Yalnızlık kokuyor. ."

Güldüm. .

" Çünkü sen yoksun.."

Güldü. .
Ellerimi sıkıca avuçladı.
Ona  sarıldım..
Kollarımın ağrısı diniyordu.
Eksikliğim onunla doluyordu.
Daha çok sarıldım.
Saçlarını kokladım.
Eksikliğime doldukça farkettim ki ben bir ömür kadar eksikmişim onsuz.

" Seni bırakamam artık. Diğer yarıma doldun bir kez. Eksilmeyi göze alamam bir daha."

Kollarını bana sardığında Ekimin oyunu bitti. Perdelerini çekti. Kalan yaprakları döktü. Yağmurları yine kâh toprağı dövercesine kâh okşarcasına yağdı.
Rüzgârları ıslıklarını koştu vadilerde hatta sokaklarda bile..
Kasım da bitti, kış da , bahar da..
Ama elleri hala ellerimde ve kollarım ona sarılı. Televizyon kumandasının hâlâ iki pili eksik. Tuzlukta tuz, ajandada yeni randevular, takvimde işaretlenmiş günler eksik. . Ama ben tamım. Onunla tamamlananım. Diğer yarım kollarımda, onu sevmek için çarpıyor yüreğim. .

" Sevgilim. .Eksik yanıma hoş geldin KyungSoo'm.."

💐The KaDi Jagi End💐

Eksik Bir Şey《One Shot》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin