Gazeteye öylece bakakaldım. Ben hiçbir şey yapmamıştım. Bu çok anlamsızdı. Şimdi tüm Fransa polisi beni arıyordu. Peki ya beni bulurlasa ne yapacaktım? Elimde hiç kanıt yoktu. Hem buraya taşınalı sadece bir hafta olmuştu. Babamın bunu bilmesi gerekirdi. Tek şahidim babamdı. O gece, yatağımda usluca uyuduğumu bir tek o biliyordu. Fransa'da tanıdığım tek kişi oydu -ve tabi bir de markette çalışan kızıl saçlı garip kız-
O kızı çevre evlerdeki kimse sevmezdi. Sürekli para üstünü yanlış verir, bir sakarlık yapardı. Ama ben onu sevmiştim. Sonuçta kimse mükemmel değildi.
Babama söylemek konusunda emin değildim. Belkide bahsedilen kişi ben değilimdir. Sonuçta burası kocaman bir ülkeydi ve tek Eva McGrath ben olamazdım.
Sadece bir baş belasıydım. Hiç arkadaşım yoktu, huysuzdum ve sürekli sorun yaratırdım.
Ben bütün bunları düşünürken babam beni arabaya sürüklemişti. Şimdi ne yapacaktım? Babama söylemeli miydim? Hayır söylemeyecektim. Babam annemden ayrıldığından beri kötüydü. Hayatını düzene sokmaya çalışıyordu. Şuan için ona pek yardımcı olmuyordum. Bu sefer farklı olacaktı. Kendi kendime bu işi halledecektim.
Babam suratıma baktı "Korkuyor musun?" dedi usulca.
Yutkundum "Biraz" deyiverdim.
"Korkmana hiç gerek yok, bak neden korktuğunu çok iyi biliyorum."
"Nedenmiş?"
"Şuana kadar annen yüzünden sürekli özel ders aldın ve okul ortamını bilmiyorsun. Ama sana söz veriyorum daha çok eğleneceksin ve arkadaşların olacak"
Bunlar bana pek inandırıcı gelmemişti ama babanın içini rahatlatmak için gülümseyerek "Umarım" dedim.
Arabadan inip okulun bahçesinde yürüdüm. Üç-dört adım sonra durup okula baktım. Kötü düşünmeye gerek yoktu. Belki iyi olabilirdi. İlk ders biyolojiydi. Sınıfa geçip arkalarda bir yere oturdum.
Aradan beş aItı dakika geçti ve sınıf dolmaya başladı. Ön sıralarda -tahminimce okulun popüler kızlarıydı- üç kız kahkahalarla gülüp topuklu ayakkabılara ilgili derin bir muhabbete dalmışlardı, önümde bir çocuk sıraya kafasın koymuştu ve bir grup havalı çocuk yüksek sesIe dün akşamki basket maçını tartışıyorlardı.
Birkaç saniye sonra içeri kıvırcık garip saçları olan bir kız girdi. Makyajlı ve son dere havalı görün kızlar topuklu ayakkabı muhabbetini yarıda bırakıp kıvırcık saçlı kıza yöneldiler. İçlerinden sarışın olan dönüp konuştu "Ne o saç kremin mi bitti?" dedi gülerek. Bu da neyde şimdi? O kızla ne hakla böyle daIga geçebilirdi?
Basketbol maçı hakkında konuşan çocuklarda bu tarafa yönelmişti. Sarı saçlı erkek sarışın kıza destek çıkar gibi bir hareket yaptı "Britney,bu sabah yine formundasın!" diyerek güldü.
Kıvırcık saçlı kız ters bir bakış attı ve ekledi "Benim en azından saç kremim yok ama senin kafanın içinde bir şey yok!" dedi ve kazanmış edasıyla yanıma oturdu.
Gülümseyerek bana baktı ve bende karşılık verdim.
"Okulumuza hoşgeldin ben Viki!" dedi gülerek.
"Hoşbulduk, bende Eva McGrath!"
Viki son derece sevimli biriydi. İyi anlaşabileceğim sayılı insanlardandı ve beş dakikada kendini sevdirmişti.
Ders zili çaldığında sınıf iyice dolmuştu ve tedirginliğim artmıştı. Her çeşit insanın bulunduğu bir kültür çatışmasıydı sınıf resmen. En azından Viki var diye dua ettim.
Gürültünün arasında elinde çantasıyla takım elbiseli göbekli bir adam sınıfa girdi ve herkes o an sustu. Öğretmen önce sıraları tek tek süzdü ve gözünü bana daldırdı. On beş saniye sonra kravatını gevşetti ve bana bakıp konuştu "Sen yeni gelmiş olmalısın.Kendini tanıtmak ister misin?" dedi. İçimden koskoca bir 'hayır' desem de sessizce ayağa kalkıp konuştum "Ben Eva..." bir an soy adımı söylesem mi diye tereddüte düştüm ama sonra buradaki gerzeklerin gazete okuma diye bir alışkanlıkları olmadığını düşünerek ekledim "...Eva McGrath."
Tahmin ettiğim gibi kimsenin gazete falan okuduğu yoktu. Derin bir nefes alıp yerime oturdum. En azından biraz rahatlamıştım. Bundan sonraki yedi ders boyunca bu gerilimi yaşayacağımı düşündüğümde içimde bir şeyler kıpırdandı.
Viki'nin yüzüne anlamlı bir gülümseme yerleşmişti. Kaşlarımı çatıp ona baktım. İrkildi ve önünde döndü.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Son derece sıkıcı üç dersin ardından dördüncü derse girerken her zaman ki gibi geç kalmıştım. Dolabımdan iki kitap kalıp uzun ve boş koridorda koşmaya başladım. Kızlar tuvaletinin önünden geçerken Viki birden kapıyı açıp sırıtarak bana baktı.
''Bende seni arıyordum!''
''Beni mi?'' dedim çok bir diyaloğumuz yoktu ama iyi biriydi fakat ne diye beni arıyordu?
''Bunları sana söylememem gerekirdi.. Ama sabredemedik. Yani seni görmek istediler anlarsın ya merak ettiler işte..''
''Kim Viki sen neyden bahsediyorsun?''
'' Off çok uzun hikaye gelip onlarla tanış fıstık!''