Taylor Swift - Style
•••
Barın açılmasına saatler var. Tüyleri bir güzel temizlenmiş bacaklarıma geçirdiğim kısacık eteğim, olmayan göğüslerime taktığım sutyeni gösterircesine giydiğim dantelli bluzum ve belime inen siyah saçlarımla, sahnede provamın beşinci tekrarını yapıyorum. İçki standında oturan babam beni izliyor ve arkasında da bana yardımcı olarak tuttuğu Jongin dikiliyor. Birkaç ay olmuştu o geleli ama ben bu kılıktayken ona bakamıyorum. Bana aslımı hatırlatıyor ve kendimden utanmama neden oluyor çünkü.
"Milletin içindeyken de böyle ruhsuzca söyle o şarkıyı, sana yapacağımı bilirim Kyungsoo."
Babam bağırdığında cevap verip bağırma isteğim gün yüzüne çıksa bile yumruklarımı sıkıp dediklerine uymaktan başka çarem yok; ama yapamıyorum. Boş koltuklar karşısında işveyle dans edip arsızca davranamıyorum. Kendimi hastalıklı hissettiriyor, hele ki üstümdeki kıyafetlerle. Babam kendince söylenmeye devam ederken ben hareketlerimi tamamen kesip onun boşluğundan faydalanarak kendime bir zaman dilimi oluşturuyorum. Bu zaman, bana nefes almam için olanak sağlıyor. Gözlerimi kapatmam ve kendimce bir dünya yaratarak o dünyada, iki saniye de olsa, benliğime dönebilmem için bana fırsat veriyor.
Bana yöneltilen ismimle gözlerimi açmak zorunda kaldığımda karşımda bana bakan bir çift griye çalan mavi gözü görüyorum.
"Senin için izin aldım, biraz dinlen istersen."
İçime yayılan sıcaklığı görmezden gelme çabamla ve biraz da o gözlere daha fazla bakamama durumumla içkileri kadeh kadeh içen babama dönüyorum. Sırtı bize dönük, sanki 'daha fazla gözüme görünme' diyor. Üzülmüyorum. Aksine, böyle anlar benim için hep cennetten rüzgar esmesi gibi olmuştur.
Benden dönüt bekleyen Jongin'e bakmadan başımla onu onaylayıp arkamı dönerek sahneden inen merdivenlere yöneliyorum. Arkadan gelen adım sesleri iç çekmeme sebep oluyor. Jongin'e bir kez daha üzülüyorum. Böyle bir yerde, benim gibi birine hizmet ettiği için.
Saçımdaki peruğu çıkarıp odaya girer girmez aynalığa fırlatıyorum. Saç diplerimi kaşındırması sinirlerimi bozuyor bir kez daha ya da ben, bunu bahane ederek saçlarımı yolarcasına kaşıdığım başımdan her şeye olan sinirimi çıkarıyorum. Neden olduğu önemli değil artık. Bu, bende çoktan bir alışkanlık haline geldi. Yaklaşık altı-yedi ay olsa gerek, sırf bunun için saçlarımı kısacık kestirdim hatta. Babamın haberi yok, ki olmasına da gerek yok. Beni bir erkek olarak en son ne zaman gördüğünü hatırlamadığına eminim. Ben bile hatırlamıyorum.
"Aç mısın?" diye soruyor Jongin. Başımla olumsuz bir yanıt verip aynalığın önündeki dönen sandalyeme oturuyorum. Kendimi incelemeye aldığımda dudaklarıma sürdüğüm kırmızı rujun renginin kaçtığını fark ediyorum ve elim makyaj çantasına gidiyor. Açıkçası makyaj yapmaktan nefret ediyorum, tazelemek ayrı bir bulantı veriyor mideme. Sahneye çıkmama da daha var aslında. Ama şu an yenilediğim bu kırmızı rujun sebebinin arkamda, duvara yaslanmış bir biçimde beni izleyen çocuk olduğuna eminim. Bir keresinde bana en çok kırmızının yakıştığını söylemişti. O an, ondan ve üstüme dikilmiş bu kılıktan nefret ettiğimi söylemiştim ama kırmızının yeri bende ayrı oldu o günden sonra. Özellikle Jongin'in olduğu her ortamda bu rengin dudaklarımda olmasına özen gösteriyorum. Dile getirip itiraf etmesem bile içten içe ondan bir iltifat beklediğim veya beğeni almak istediğim açık. Hoşuma gidiyor. Jongin'den gelen her şey kalbimi okşuyor ama benim, onu kendimden korumam gerek.
Koltuğa uzanmak yerine yanımdaki diğer sandalyeye ayağımı koyarak bir köprü kurup başımı arkaya yaslıyorum. Gözlerim kapalı. Odanın boğuk havası buradan biraz daha tiksinmeme sebep oluyor. Buna rağmen bacaklarımın üşüdüğü seziyorum. Etek, baldırlarımın yukarısına kadar çıkmış vaziyette, beni örtmüyor. Hiç giymeyeyim daha iyi olur dediğim zamanlar oldu fakat çıplak olmak hiçbir zaman daha iyi hissettirmedi. O yüzden susup, bu kadarına sahip olduğum için şükrediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STYLE || KaiSoo One Shot
FanfictionOnunla bir kez daha ben hissediyorum. Tam hissediyorum. Ben, Jongin'i 'ben' gibi seviyorum. ***** You got that James Dean day dream look in your eyes And I got that red lips classic thing that you like We never go out of style ...