8.ODA

144 1 2
                                    

Sabah kalktığımda saat 8:30 du. Çok geç kaldığımın farkındaydım. 5 dk içinde nasıl banyo yapıp üstümü giyindiğimi hatırlamıyorum. Her haftasonu olduğu gibi yine sembolik bi dedektiflik bürosuna gidiyodum. Otobüse atlayıp büro binasına vardığımda merdivenler herzamankinden daha dik ve uzun geldi. Ve her gün yaptığım gibi yine astımıma lanet ettim. Derin nefesler alarak merdivenleri çıktım. Ancak bu halde içeri girersem rezil olacağımı bildiğim için tuvalete gidip astım ilacımı aldım artık hazırdım herşey yolundaydı (1 saat gecikmem dışında).

Sonunda kapıyı çaldım ve içeri girdim ve beklediğimden daha büyük bi tepki aldım. İçeri girdiğim anda buseye ait olduğunu düşündüğüm bi ses "nerde kaldın gerizekalı !!! Çok Merak ettim seni " dedi. Özür dileyip montumu çıkardım. İçerde 4 kişi olmuştuk 1 kişi eksikti o da meriç'di ya da başka bi deyişle bi daha eşi benzerine rastlayamayacak olduğum platonik aşkım. Ona ne zaman bu kadar bağlandığımı hatırlayamıyorum. Ama şöyle bi sorun var o kesinlikle beni sevmiyo . her hafta farklı bi kızla çıkıyo. Hayır anlamıyorum gerçekten seviyo mu bu kızları yoksa bad boy olduğu için mi çıkıyo. Bide bana baksanıza en son 4 sene önce 5. Sınıfta çıkmıştım onlada dersler yüzünden ayrılmıştık. Çirkinliğin canı cehenneme !!

Herneyse. Tesadüf değil mi o da benden 15 dk sonra geldi.

Ve sonunda asıl konumuza geliyoduk. Büronun asıl amacı adından farklı olarak gazetecilik eğitimiydi. Her hafta cuma günü belli bi süre kurada çıkan mekanlara çiftler halinde gidip haber yazıyorduk. Yeni açılan bi büroydu yaklaşık 1 aydır buraya geliyoduk. Ama birbirimize epey ısınmıştık.

Kuralar çekildi bana Kadıköy çıktı. Şanslıydım. Bu hafta yorulmayacaktım. Çünkü Kadıköy olayların ana memleketiydi. Ancak eşimi de bi o kadar merak ediyodum. 5 kişi olduğumuzdan tek başıma gitme ihtimalim de vardı ancak yine de her hafta Meriçle eşleşebilmek için dualar ediyordum. Ve sonunda tanrı sesimi duydu. Bu hafta Meriçle eşleştim. Şu an benden mutlusu yoktu. Ama bunu fazla belli etmemeye çalışıyodum ( Bi nebze olsun Cool kız olmak istiyordum)

Herkes eşleriyle birlikte yola koyuldu. E tabi bizde otobüs ile Kadıköy'e geçtik. Ve otobüsteyken alarmı daha erken kurup daha çok hazırlanmadığım için kendime küfürler ediyodum.

Meriçle iş arkadaşlığı çerçevesinde gibi geçen arkadaşlığımız hiç bi zaman bu sınırın dışına taşmadı.

Kadıköy'e vardığımızda bahariye sokaklarında yürümeye , sohbet edip konuşmaya başladık. Bi süre sonra ayrılıp farklı yerlere gittik. Meriç her zamanki gibi meydanlarda haber ararken bende ara sokaklara girmeyi tercih ettim.

Meriçle buluşup topladığımız haberler hakkında konuşmamız için yarım saatim vardı. Ancak elime daha doğru düzgün bi haber ulaşmamıştı.

Çaresizlik içinde dolanırken yol kenarında keman çalan yaşlı amcaya gözüm takıldı. O adamda beni çeken bişey vardı. Yanına gittim müziğini dinledim , para attım. Müziği bitirince onunla konuşmaya başladık. Epeyce soru sordum ve gayet zengin olduğunu ; bu işi zevk için yaptığını öğrendim. Ve teşekkür ederek Meriçle planladığımız mekana gittim.

Gelmemin üzerinden yaklaşık 1 saat geçmişti. Ama Meriç ortalıkta yoktu. Telefonumuda tesadüf bugün evde unutmuştum. Biraz daha bekledim ve sonra Kadıköy'ün ıssız ara sokaklarında onu aramaya koyuldum.

Herkese onu görüp görmediklerini soruyodum. Fakat şu ana kadar hiç olumlu yanıt alamamıştım. Başına kötü bişey gelmesinden çok korkuyodum. Sonunda biri onu gördüğünü söyledi. Benim sayısız teşekkürlerimle beraber adamın tarif ettiği yere gittik.

Nerede olduğum hakkında hiç bi fikrim yoktu. Ama kötü amaçlı bi yer olduğundan emindim. Her yer leopar desenli tayt , üstüne de siyah askılı giymiş kadınlar kaynıyodu. Astım ilacımı sıktım ve içeri girdim. Herkes sanki hayalet görmüş gibi bana bakıyodu. Kasaya benzer yerdeki görevliye meriç'i sordum. Yerinden kalktı ve koltuğa oturdu. Beni de oturttu. Bi anda "geceliği kaça çalışırsın ? " diye sordu. "Kendine gel !!! " diye bağırdım. "Başlanma tatlı şey , senin gibilerini çok gördüm. " diyene hiç tereddüt etmeden çantamı adamın suratına geçirdim ve ani bi hareketle sehpanın üzerinden kaptığım meyve bıçağını adamın boynuna dayadım. "Sadece meriçin yerini söyle !" Dedim. Adam benden beklemediğini anladığım bu hareket karşısında çok şaşırdığı belli oluyodu. Titrek bi sesle " 3. Kat 8. Oda " dedi. "Umarım öyledir " dedim ve hemen üst kata çıkmaya başladım.

Güçsüz akciğerlerim bu heyecanı ve havasız ortamı kaldıramadı ve nefesim kesildi merdivene oturup astım ilacımı içtim. Bi süre bekleyip 3. Kata çıktım. 8. Odayı buldum. Beni en başından beri ürkütsen bu yerde güvenmediğim birinin lafına uyup 8. Odada tüm hayatımı karartabilirdim. Sonra aklımdan geçirdim. " sadece Meriç için buna değer miydi ? " 5 dk kadar odanın kapısında bekledim ve en sonunda cesaretimi toplayarak odanın kapısını tıklattım (sonradan yaşayacaklarımı bilseydim kapıyı tıklattıktan sonra bi çocuk gibi oradan kaçardım ). Orta boylu pembe gömlekli bi adam kapıyı açtı yanlız bi sorun vardı. Adamın gömleğinin yakasında KAN lekesi vardı. Bozuntuya vermedim ve "ben arkadaşımı arıyodum. Orada mı acaba ? " diye sordum. Umursamaz ve birazda çapkın bi tavırla " nasıl bir arkadaşmış bu ? " diyerek kahkahayı bastı. Yolda karşılaştığım biri olsaydı suratının üstüne yumruğu basardım. Ama şu an işin ciddiyetinin farkındaydım. Gayet ciddi bi şekilde " Meriç orada mı ? " dedim. " ha sen şu çocuğu diyorsun " dedi. " onu gördün mü ? Diye karşılık verdim. Bunları söylerken içeri bakmaya çalıştım. Uzun boyum burada bana avantaj sağlamıştı. İçeride birini göremedim ama bira daha dikkatli bakınca turuncu çizgili tişörtüyle meriç'i gördüm. Sadece tek gördüğüm o olsaydı. Turuncu çizgili tişörtünün rengi kan kırmıZısına dönüşmüştü gözlerim doldu. Adam içeriye baktığımın ve meriç'i gördüğümün farkındaydı. Gülümsedi. Ani bi hareketle kaçmaya çalıştım. Başaramadım. Kolumdan tutup içeriye çekti. Çığlık atmaktan boğazım ağrımaya ve nefesim kesilmeye başladı çırpındım ama sonunda beni içeri çekmeyi başarmıştı. Ağlamaya başladım. Çaresizdim. İçeride meriçten başka 3 tane daha ceset vardı. Şaşırdım. Hala ağlıyordum. Bu cesetlerin hepsi bizim bürodandı. Sadece ben kalmıştım. Adama çaresiz ve ağlamaklı bi şekilde " ne olur bırak beni ne istiyorsan yaparım. Nolur bırak " ama adam güldü. Sadece güldü. Her geçen saniye gülmesi daha fazla artıyordu. Yanıma geldi. Beni kollarımdan yatağa sabitledi. Yanıma arkadaşlarımı koydu. Bunu bilerek yapıyordu. Daha fazla acı çekmem için. Konuşmaya başladı. " hepsi senin sayende. Gurur duy kendinden. Eğer sen o dedektiflik bürosunu açmasaydın hepiniz evleriniZde ailenizle birlikte çayınızı yudumluyo olurdunuz. Ama Zeki aslı hanım o lanet olası büroyu açtı. Ve benim işlerime burnunu soktu. Defalarca seni uyardım aslı. Herşey bi işaretti. Telefonunu evde unuttuğunu sanman. Yol kenarında keman çalan yaşlı adam. " telefonumu cebinden çıkardı ve herkesin son ses kayıtlarını , çığlıklarını dinletti. Sonra benim telefonumdan onları aradığını ve sonucun ortada olduğunu kırmızı gözlerle anlattı. Hayır o bi insan olamazdı. Kısa bi süre durdu ve arkadaşlarımı kaldırıp göZümün önünde boğaZlarını kesip sandığın içine attı. Hepsini bana acı çektirmek için yapıyodu. Başardı. Ağlamaya başladım. Çünkü sıra bana gelmişti. Kulağıma hoşçakal diye fısıldadı. Ve bıçağı karnıma sapladı. Ani bi şekilde irkildim ve kendimi sıradan bi otelde yine 8 numaralı dairede buldum. Duvar kenarına çöktüm ve ağlamaya başladım. Ama bu ağlama öncekilerden farklıydı. Ağlıyordum. Hemde en acı şekilde. Hıçkırıklarımın arasında boğulurcasına ağlıyordum. Çünkü bunların hiç birini yaşamamıştım. Ağlıyordum çünkü 3 senelik tedavim işe yaramamıştı. Ve ağlıyordum. Çünkü ben şizofrendim. Hayatı hayaller aleminde geçen işe yaramaz bi şizofren ...

-zuhal Tatar

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 21, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

8.ODAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin