Pembe Hayaller...
Göz yaşları sicim sicim akıyordu bu odadaki herkesin.Omuzlar düşük,dudaklar büküktü.
Anılan geçmiş yapmıştı yine yapacağını.Çekmişti her bir zâtı mülevvesli içine. Açlığın üzerine birde hüznün ıslaklığı eklenince,oda ölü ruhların mahsenine dönüşmüştü.
Neydi hayaller!... Ne olmuştu gercekler!..
Ortamı elem dumanları sarmışken, yavaş yavaş odadaki herkes bu dumanın içinde kayboluyordu.Bu durumu farkeden Fatıma, ortamı toparlamak ameli ile sildi göz yaşlarını ve:
-Aaa... Hanımlar!Oldumu şimdi!meleğim ne hayal etmisti biz ne yaparız...De hayde... Kendinizi toparlayin.Gecmiş işte adı üstünde geçti gitti.Her ne kadar derin kuyular kazdı isem de şu cigerimizde, bu gün akıtmayacağız o kuyuları.
Vı hatrı hayalon...
(Hayallerimizin hatırına...)Fatıma,her ne kadar kendini tutmaya calışsada,ne kadar konuşsada beceremiyordu.Gayriihtiyari, damla damla dökülüyordu yaşları...
Sofra kurulmaya başlandı.Her Ramazan olduğu gibi bu Ramazan da hanımlar Fatıma'ya hiç bir iş yaptırmamış koltuğa oturtmuşlardı,daveti Fatıma'nın vermiş olmasına rağmen...
Fatıma, oturduğu yerden sofraya bakarken, gözüne Gülten'in bakır taslara döktüğü ayranlar çarpmıştı.
Bakır bardaklarda, köpüklü köpüklü,bembeyaz parıldıyordu ayranlar.Tıpkı Melek'in istediği gibi.Melek ile bu ayranı içebilmek için ne zorluklardan
geçmişlerdi...
Fatıma'nın kalbi mazinin dumanından is kapmıştı adeta...Acıyordu...
Bir an kalbine dokunan Fatıma;"Acaba atıyormu hala?"diye düşünüp sessizce iç çektikten sonra, yüzünde, yaşlarla da olsa ufacık gülümseme belirmişti.Ayranı eline alan Fatıma boncuk boncuk dökülen yaşlarının ayrana damladığını farketmeden dalmıştı geçmişin derin sularına...
***
ESÂRÂ GENÇLİK
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Önseyir
Non-FictionBen,seyr-i sülûk-ü ruhanide görüyordum ki: Geçmiş aslen hiç geçmezmiş.Ruh-i musavver de bıraktığı izler her daim kanar, hatıra geldimi yaşarkenki kadar daglarmış. Sizlere geçmişin karanlık kuyularına arık olup,oradan mecazen oluk oluk su getireceği...