Sevgili Louis,
Sana bunları yazmamın sebebi içimdekilerin beni git gide öldürmesi. Bütün anılarım birer bıçak gibi saplanıyor kalbime. İnsanlar beni yanlış anlıyor, kalbimi kırıyorlar, parçalıyorlar. Ailem benden nefret ediyor. Okulu sevmiyorum, ders çalışmıyorum diye beni öldürecek sözler söylüyorlar. Hayal kurduğum için beni eziyorlar. Müziğe ve romanlara olan sevgimi küçümsüyorlar.
Arkadaşlarım beni dışlıyor. Onlardan daha başarısız olduğum için beni yerin dibine sokuyorlar. Onlar derslerden 100 alırken ben 50 alıyorum diye öğretmenlerim bana tiksintiyle bakıyor. Ailemde öyle. Bütün arkadaşlarımda. Herkes. Bütün insanlar.
Hayatımda beni olduğum gibi seven, anlayan, yanımda olan tek bir kişi var: bir internet arkadaşı...
Louis, o olmasa nasıl yaşardım bilemiyorum. Her intihar kelimesi aklıma geldiğinde benim kafamı dağıtan o oldu. Beni hayatta tutan, bana saygı duyan, ihtiyacım olduğunda yanımda olan bir tek o var. Aramızdaki kilometreleri unutuyoruz bazen, onunla o kadar mutluyum ki.
Edebiyat öğretmenimiz, "Aşk sadece iki insan arasında olmaz, bir kadın ve bir adamla... Bir kitaba ya da bir müziğe aşık olabilirsiniz, bir arkadaşınıza da aşık olabilirsiniz. Bir diziye, filme, çiçeğe, hatta bir dolaba!" demişti. Sanırım ben ona aşığım Louis. Hayır, yanlış anlama. Bir dost olarak ona aşığım, bir kitaba olan sevgimiz gibi.
Bilmiyorum, Louis. Eğer onu kaybedersem hayatım yerle bir olacak gibi. Onu kaybetmek istemiyorum. Ona ihtiyacım var. Onun bana ihtiyacı var. O hastanede ama ben yanında değilim. Ne yapmalıyım Louis? Yanına gitmeliyim değil mi? Ama lanet olsun ki gidemiyorum, saçma sapan bir ailem var ve daha 16 yaşındayım! Hayatımdan nefret ediyorum!
Ablasından doktorunun telefonunu öğrendim. Aradığımda bazı şeyler hakkında konuştuk, anlarsın ya, durumu hakkında. Kötü. Çok kötü. Onun yanında olmalıyım.
Kararımı verdim Louis. Gideceğim yanına. Bedeli ne olursa olsun. Onun yanında olacağım.