Yavaş yavaş yaklaşıyorum bak... Bazı insanların korktuğu, bazı insanların ise her saniyesini saydıkları o ana geldim. Hani o an var ya nefes almayı bırakıyorsun, kalbin atmıyor, o kişiden başka bir ley düşünemiyorsun. Aileni düşünüyorsun belki, seni umursamayan, umrunda olmadığın ailen. Daha da mantıklı heliyor o an sana ölüm. O köprü bazı insanlar için manzarasıyla çok güzel bir yer gibi görünsede, bazıları için ya kabus gibi bir yer yada kurtuluş olarak gördükleri yer. Her adımımda kurtuluşa yaklaşıyorum bak işte ben. Her adımda Allah'ımdan binlerce kez af dileyerek yürüyorum o kurtuluşa ben. Günahımın ne kadar bütük olduğunu bile bile, cehennemde yanacağımı bile bile gidiyorum kurtuluşuma. Şimdi o insanlara göre mükemmel olan manzarayla karşı karşıyayım ama bu benim pek umrumda olmuyor. Burası benim bütün hayallerimi arkamda bıraktığım yer. Burası benim bütün acılarımın biteceği. Burası benim gibi gereksiz bir insanın son nefesini vereceği yer. Burası benim sonum. Bir yerde okumuştum ''Önce yavaş yavaş ruhu ölmeye başladı, sonra ise bedeni.'' aynen öyle oluyor. Önce yavaş yavaş ruhum ölmeye başladı. Hiç bir şey hissetmemeye başladım, insanlara güvenmemeye, değer vermemeye ve sevmemeye. Ve şimdi de bedenim ölücek. Biliyorum ki bu ölüm kimsenin umrunda olmayacak belki bir iki göz yaşı onlar ise sadece gösteriş insanlar onları acımasız sanmasın diye bunların hepsi. Canım acıyor geçer diyorlar takma diyorlar ama olmuyor işte hiç bir şey onların sandıkları gibi değil. Bana 17 yaşındasın daha diyorlar ama yaşanacak acılar varsa yaşın kaç olursa olsun yaşanıyor işte o acılar, kimse farkında değil. Çok konuştum galiba hep çok konuşkan biri ol ak istemişimdir ama olamadım bari bu son anımda aöyliyeyeim bütün söylemek istediklerimi. Belki bunlar hiç bir zaman okunmayacak ama içimi dökmek iyi geliyor. Okusanız bile zaten ben bunları göremiyeceğim. Acılarınızı içinize atmayın gidin insanların suratına vurun bütün hatalarını ki sonunuz benim gibi olmasın.
Mutlu olmanız dileğiyle...