Kız ateşler içindeydi. Karnından etrafa saçılan alevler, değdikleri yerde simsiyah bir iz bırakarak ilerledi.
"Kız okula yeni gelir ve okulun popüleriyle aşk yaşarlar. Hayır hayır, bu hikâye için önce havalı güzel bir isme ihtiyacım var.
Bu aptal İngiliz hikâyelerinde kesinlikle Fransız bir değişim öğrencisine yer yoktur, bu sebeple kendimi bu aşk hikâyesinin dışında bırakmak zorundayım. Sanırım İngiltere'de okuyacağım bu bir dönemi, Londra'yı gezerek ve çalışarak geçireceğim.
Ailem İngiltere'ye gelemeyecek kadar yoğunlar, ben bile onları zar zor görebiliyorum. Buna rağmen Holmes Chapel'da yaşayan teyzemle kalıyorum. Henüz iki gün oldu ve toplantılara gelmeyeceğinden emin olabilirsiniz, çünkü toplantılarla ilgilenmiyor.
Bu arada; neden rehberlik birimine böyle bir yazı yazdım bilmiyorum ama ileride kesinlikle utanacağım kesin. Rehberlik öğretmeni Bayan Crawford cidden çok delici bakışlar atıyor, bu sebeple yüz karası seçilmeyi göze alarak bu kâğıdı ona teslim ediyorum. Umarım yayınlanmaz. –Fae Geneva Farmour.”
Gözlerimi devirerek panonun yanından geçip kütüphanenin en ıssız yerini bulmaya çalıştım. Burada geleceğim yoktu. Rehberlik öğretmeni onunla konuşurken saygısızlık yaptığımı bahane ederek ona verdiğim yazıyı yayınlamıştı ve ben şu anda kütüphanenin en arka kitaplıklarından birinde, Harry Potter ve Azkaban Tutsağı'nı arıyordum. Lanet olası Potter, o bile İngiliz’di.
Keşke o yazıyı yazmasaydım. Adımdan ve soyadımdan elbette utanmıyorum. Ama keşke daha normal bir ismim olsaydı. Lanet olası, İngilizlerin daha güzel isimleri var ve sonuç olarak alay konusu olmaya ramak kala kütüphaneye kaçmıyorlar.
232 pano. Her panonun yarısını kaplayan rehberlik yazım. Lanet olsun. Umarım sana araba çarpar Bayan Crawford.
Bu yaptığım büyükannemin öğrettiği terbiye konusuna tamamen tezatlık oluşturuyor ama şu anda ne büyükannem, ne de Tanrı beni görebilir.
Tanrı'nın bile beni göremeyeceği bir kütüphanenin ücra köşesindeyim.
Harry Potter. Evet, o gözlüklü velede odaklanmalıyım.
Harry Potter. O kesinlikle gözlüklü bir veletten başkası değil. Sadece gözlüklü. Ve mavi gözleri var. Ve o bir velet.
Veletlerden nefret ederim. Gözlüklülerden de nefret ederim. Mavi gözlülerden de. Harry Potter'dan nefret ederim. Harry Potter da beni tanısaydı zaten nefret ederdi. Çünkü Profesör Snape'in tarafını tutuyorum. Kesinlikle Fransa'nın şu meşhur efsanelerinden olan büyücülerin soyundan geliyorum. Belki de kimya dersine daha fazla ilgi göstermeliyim. Zaten göstermem gerekiyor, ben buraya tembellik için gelmedim. Çalışmalıyım. Dylan O'Brien evli miydi? Miley Cyrus'tan ilk öpücüğünü almıştı sanırım. Evet, dergide öyle yazıyordu. Hayır. Tyler Posey öpüşmüştü. Acaba böyle sesler çıkarmış mıdır? Duyduklarım gibi?
Bekle, ne?
Kulak kabarttım.
"Ahh. Harry. Tanrım. Tanrım. Harry. Ahhhhhh. Yakalanacağız. Lanet olsun. Harry! Dur! Ahh."
Yutkundum.
Harry de kimdi? Lanet olsun, bu kadar merak etmek zorunda mıydım?
"Harry. Dur. Güzel. Uzak dur. Max'e yakalanmamam gerekiyor, anladın mı? Çocuklar gibi kafanı sallama bana. Cevap ver. Anladın mı?"
Otoriter sürtüğe de bakın. Hem de Max'i aldatıyor.
"Anladım, Cecilia." dedi çatlak bir ses.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THIS SILENCE KILLS #2 : Girl On Fire.
Fanfiction"Yangın, çocuklar." dedi adam sakince. "Yangın bir insana her şeyi unutturabilir." Harry yutkundu. Bu duyguyu biliyordu. © Tüm hakları saklıdır.