Babam yerde öylece duruyordu. Deli gibi içmiş ve o halde eve gelmişti. İçim birazda olsa rahatlamış ve korkum geçmişti. Ama endişem hala devam ediyordu. Babamı ilk kez bu halde görüyordum. Sefil bir haldeydi. Tüm gücümü topladım ve içeri çekmeye çalıştım. O kadar ağırdı ki içeri almam zaman aldı. Salona kadar sürükledim. Kafasını koltuğa yasladım ve yanaklarına vurarak seslendim.
''Baba iyi misin? Neden bu kadar içtin! Kendine neden bunu yapıyorsun?'' diyerek sarsmaya devam ediyordum.
''Hepsi benim yüzümden hepsi...'' zor konuşuyordu ama artık buna bir son vermenin sırası gelmişti daha ne kadar böyle devam edecekti ki.
''Senin suçun değildi. Artık yeter anlıyor musun? Tek sen üzülmüyorsun tek senin için acımıyor. Ben her gece acaba bugün hangi kâbusu göreceğim ne şekilde uyanacağım diye gün geçirmekten o kadar yoruldum ki. Her şeye yetişmekten kendi başıma kocaman bir hayatı sırtlanmaktan sana destek olayım derken kendimi kaybetmekten yoruldum anlıyor musun? Güçlü kalamıyorum artık. Annemi özlüyorum hem de deli gibi, ama o artık yok. anla bunu anla!'' hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Susturamıyordum kendimi. Her şeyi fırlatmak kaçıp gitmek istiyordum ama öylece duruyordum.
Babam çoktan baygın düşmüştü. ''Bir kerede duy sesimi sadece bir kere dinle beni.'' Hala ağlıyordum yerimden kalktım ve Güçlükle onu koltuğa çıkardım ceketini çıkardım üzerine örttüm. Dizlerim titriyordu Olduğum yere yığıldım. O anları tekrar ve tekrar yaşıyordum.
O gece, Zamanın durması ve hayattaki renklerin birden kaybolmasıyla her şeyin griye dönmesi.. Dünyanın durduğunu sanırsınız ama hayat her şeye rağmen devam etmektedir, bunu algılamak bile en az 1 hafta sürer. Sonra alışma evresi başlar. Gözyaşları kurur ama içinizdeki o acı hiç kaybolmaz...
Odamda oturuyor müzik dinliyordum. Hani şarkının arasına kaynayan dışardan birkaç söz duyar kulaklığı çıkarırsınız ya. Bende öyle yaptım. Annem ve Babam Tartışıyorlardı bu sefer çok şiddetliydi. Nedenini anlayamadan annem evden çıktı. Peşinden bağırdım ama aldırmadı. Arabaya bindi ve çekip gitti. Babama soruyordum ''annem nereye gitti söyle ne oldu?'' oda cevap vermeden çekip gitti. Öylece kalmıştım. Olaylara anlam yüklemeye çalışıyordum ama olmuyordu. Nereye gittiklerini bilsem peşlerinden koşarak giderdim. Her şey o kadar ani oldu ki olduğum yerde sadece bakakaldım.
Ama içimde büyük bir endişe vardı panikten vücudum titriyordu. Aşağı indim kapıya doğru yanaştım ve kapıyı açtım. Dışarısı zifiri karanlıktı. Kapıyı kapattım salona oturdum. Bekleyecektim. Problem neyse gelirler diye düşünüyordum.
Zaman geçiyor ama gelen giden yoktu. Dizlerim titriyordu. Saat geç olmuştu gözlerim kapanmak üzereydi ama direniyordum. Sonra... Dalmışım.
Yine her gece gördüğüm kâbuslardan birini görüyordum kafamdan sesler duyuyorum diye düşünüyordum. Ama öyle olmadı. Kafamın içinde polis arabalarının siren seslerini duyuyordum. Evet tanıdık bir sesti. Tanıyordum bu oydu duyuyordum ama acı içindeydi sanki.. Sıçradım ve kapıya doğru koşmaya başladım.
Kapıyı açınca artık bedenimi hissedemiyordum. Etraf polis arabalarıyla dolu, babam yerde annem kanlar içinde kucağındaydı. Titreyen elleriyle annemi okşuyordu ve acı içinde bağırıyordu. Ne dediği anlaşılamayacak kadar kötüydü. Bilincini kaybetmişti.
Koştum.. Sadece koşuyordum. Düşüyordum tekrar toparlanıp koşuyordum. ''Sana hiç sarılmadığım kadar sıkıca sarılacağım, hiç söylemediğim kadar çok "seni seviyorum" diyeceğim. Ve bir daha hiç ayrılmayacağız.'' Diyordum acı gerçek öyle kötü yaralıyordu ki zaman dursun istiyordum.
Şimdi ona sarılıyordum, kokluyordum. o güzel kokusu kanla karışmış yoğun bir hal almıştı. Ama ben aldırmıyordum ona sımsıkı sarılıyordum belki de daha önce hiç sarılmadığım kadar. '' Anne beni bırakma anne! Yalvarırım gitme seni çok seviyorum. Söz veriyorum seni asla kırmayacağım. Anne gitme anne bırakma beni annem!'' acı içinde çığlık atıyordum. Babama Bağırıyordum. Yakasından tutmuş hıçkırıklar içinde ''Söyle ne yaptın ona! Söyle neden aldın onu benden neden ha neden?!'' diyor ve sarsıyordum. O sadece ağlıyordu. Sadece bir şeyler mırıldanıyordu.
Onun gittiğine inanamıyordum. Hayır diyordum ''hayır hayır bu bir kâbus ve ben birazdan uyanacağım. Gidip anneme sarılacağım beni teselli edecek ve sarılıp uyuyacağız. hayır o ölmedi hayır hayır!''
Sağlık ekipleri gelmiş bizi ayırmaya çalışıyordu kendimi yerlere vuruyordum.'' Bırakın bırakın dokunmayın ona! Çek ellerini annemin üzerinden bırak diyorum sana!''
Beni ayırmışlardı onu götürüyorlardı ona elveda bile diyememiştim. Tutuyorlardı beni iteliyordum bırakmıyorlardı. Bir kere daha iteledim ve koşmaya başladım hızlanan adımlarım nefesimi kesiyordu ama ben aldırmadan koşuyordum. Ona elveda diyecektim böyle gidemezdi.
''Sadece iki dakika ne olur bırakın ne olur'' diyordum. Geri çekildiler. Yanaştım anneme ve sarıldım, gözlerimi kapattım öylece kaldım. Küçükken korktuğum zaman yanıma geldiğinde böyle sarılır uyurduk. Şimdide öyle yapmak istiyordum. Belki de onunla ölmek istiyordum. O iki dakika hiç bitmesin istedim. ''Küçücüktüm. Ufak adımlarım vardı. Ellerimi sana doğru uzatarak yürümeye çalışıyordum. Kokun çekiyordu beni kendine. Büyülenmişçesine sana bırakıyordum kendimi. Zaten yürümeyi bu yüzden öğrendim. Şimdi yanımdan gidiyordun... Gitme anne gitme!''
''Sen ölmedin anne sen ölmedin'' ellerini öpüyordum yüzünü okşuyordum. İki dakika çoktan dolmuş yanıma dolan kalabalığın farkında bile değildim. Biri beni çekiyordu. Gözlerimi açmak istemiyordum ama ondan ayırıyorlardı beni. Zaman dursun artık diyordum '' biraz daha.. lütfen.!'' Ellerimiz ayrılırken onun sıcaklığını hissedemeyeceğimi ve ellerini bir daha tutamayacağımı düşünüyordum ve yine acı bir çığlık duyuyordum. Bu sefer ben değildim o çığlığın sahibi. Babamdı. Baygın düşmüştü.
Artık bende ayakta duramıyordum. İçimde nefret vardı. Babama duyduğum nefret. Her şey onun yüzündendi. Annem gidiyordu. Ellerimin arasından kayıp öylece gidiyordu.
Artık Bedenimi taşıyamıyordum. Çoktan Yere yığılmıştım.
Uyandığımda hastanedeydim ilaç kokusu geliyordu burnuma, koluma takılan serumdan rahatsızlık duyuyordum. Koparıp atmak istiyordum. Başımda dikilen iki doktor vardı. Bir an için olanları hatırladım ve ani bir şekilde doğruldum. ''Kâbus gördüm değil mi? O yüzden buradayım kâbustu evet.'' Hala kendime yediremiyordum. Annemsizliği konduramıyordum kendime. Bana hayır bile demediler sadece anlamsızca suratıma bakıyorlardı. Biraz acıma birazda boş bir bakıştı bu. Kafamı sağ tarafa çevirince Tükenmiş bir adam gördüm. Birde annemi benden alan adamı. Aslında İkiside aynı adamdı. O anlar gözümün önünden geçiyordu ve ona tekrar bağırıyordum.'' Git buradan senden nefret ediyorum. Dokunma bana .!'' beni yatıştırmaya çalışıyordu.
'' Ben böyle olsun istemedim. İnan bana onu o halde bulduğumda delirdim zannettim..''
''Ne saçmalıyorsun sen.! Yalan söylüyorsun şimdide yalan söylüyorsun senden nefret ediyorum git buradan git!'' Ellerimi tutuyordu. Ağlıyordu.
'' hayır, kızım yalan söylemiyorum. Beni dinle artık yalvarırım. Bak o gece peşinden gittim ama çoktan gözden kaybolmuştu. Bende bana çok kızgındır siniri geçsin eve gelir diye düşündüm arkadaşların yanına uğramıştım onlarla vakit geçirdim bir süre sonra saate bakınca vakit epeyce geçmişti. Eve geldim ama içeri girmedim. Kapının önünde arabayı göremeyince içime korku düştü ve onu aramaya çıktım. Annenle çok sevdiğimiz bir yer vardı. Ormanlık bir alan ama o kadar sakin bir yerdi ki karşısında bir gölet vardı oraya gidince huzur bulduğunu söylerdi. Ve bende belki orda olabilir hala siniri yatışmamıştır düşünüyordur sakinleşmeye çalışıyordur diye oraya gittim. Aklıma başka bir yer gelmiyordu. Gittim ama onu göremedim tam dönüyordum çalılıların arasından bir inleme sesi duyunca tekrar döndüm belimden silahımı çıkardım ve yavaşça yanaştım. Annen ordaydı yerde kanlar içindeydi. O an bilincimi kaybetmiştim. Yere diz çöktüm. Ağlamaya başladım. ''kim yaptı ne oldu sevgilim'' diyordum sesim titriyordu. O konuşamıyor sadece inliyordu. Belki diyordum belki hastaneye götürürsem yetişebilirsem kurtulur diyordum onu kucakladığım gibi arabaya götürdüm sonra hızlı adımlarla bende bindim. Gaza basıyordum deli gibi sürüyordum. Bir yandan ağlıyor kendime küfrediyordum. Sırtıma dokunur gibi oldu arabayı frenledim. '' dur ''diyordu öyle zor konuşuyordu ki ne dediğini anlayamıyordum. ''Arya... Ona iyi bak olur mu?'' hayır kabullenemiyordum olamazdı o ölmeyecekti. '' sus artık sen ölmeyeceksin yalvarırım dayan ne olur'' yüzünü okşuyor gözlerine bakıyordum ona âşık olduğum ilk gün ki gibi... Eliyle yüzümü okşadı gülümsedi ''seni seviyorum'' dedi ''bende'' diyordum ''bende'' ama o gözler kapanmıştı artık. Bedeni düşmüş artık inlemiyordu. Kafamı direksiyona vuruyordum kendimi paralıyordum. Hala belki diyordum sürmeye devam etmeliydim. Evin önüne gelince onu arabadan çıkardım o an anladım ki artık yoktu. Kalbi atmıyordu. Soğuk bedeni şimdi kollarımın arasındaydı. O an acı bir çığlık attım. Polis arabaları ne zaman geldi etraftaki insanlar ne zaman başıma üşüştü ve sen nasıl sarstın beni, inan hatırlamıyorum. Bilincimi kaybetmiştim. Hayatımı adadığım, âşık olduğum o kadın yoktu artık. Sonra sen geldin işte. Hepsi bu'' dinlerken tekrar tekrar yaşıyordum o anları..
Babamın ağlamaktan gözleri şişmiş ve gözlerini açamıyordu bile ama anlatırken hala ağlıyordu. Çünkü bu acının tarifi yoktu.
'' neden?! neden!'' diye kendimi paralıyordum. Avuç içlerimde kalan saçlarımın farkına bile varmadan sadece kendime aynı soruyu sorup duruyordum.
''Otopsi sonuçları çıkınca annenin vücudunda birçok darp, bıçaklanma ve..'' Konuşamıyordu. Hıçkırıklarında boğuluyordu.
'' O yok artık ''
İçimden belki de milyon kez hayır dedim'' hayır olamaz yapmış olamazlar gitmiş olmamalı belki de her gece gördüğüm kabuslardan biriydi bu lütfen... lütfen kabus olmalı '' sinir krizi geçiriyordum. Ellerimle kulaklarımı kapatmış dizlerimi kendime çekmiş ağlıyordum. Kabullenemiyordum çünkü, ne istiyorlardı neden bunu yapmışlardı neden?..
Kim olduğunu bilmiyorduk hala aranıyordu belki de tek kişi bile değildi bunu yapan, zihnim bulanıklaşıyordu vücudum titremeye başlamıştı kendimde değildim artık , o acı öylesine yerleşmişti ki içime nefes alamıyordum.
İşte o gece hayatınızın dönüm noktasıdır. Her şey ondan önce ve ondan sonradır artık. Onun geri gelmeyeceğini bilirsiniz, kimsenin sizi onun kadar sevmeyeceğini de. Eve döndüğünüzde eve bile girmek istemezsiniz kapıda sizi sevgiyle onun gibi karşılayacak kimse yoktur. Kimse size en sevdiğiniz yemekleri hazırlamaz, size hayranlıkla ve sevgi dolu gözlerle bakmaz. Evin içinde her zaman bir eksiklik, bir soğukluk vardır. İçiniz buz gibi olur hıçkıra hıçkıra ağlamak istersiniz. Ama her şeye rağmen güçlü olmak zorundasınızdır. Bir noktadan sonra alışmaya çalışırsınız yokluğuna ama aslında yokluğuna alışmak diye bir şey de olmadığını görürsünüz. O'nun yokluğuyla sadece mücadele edersiniz, boğuşursunuz. Kimi zaman kendinizi gündelik hayatın sıradanlığına bırakırsınız kimi zaman da annesinin elinden tutup yolda yürüyen bir çocuğu görüp ağlamaya başlarsınız.
Ve o an anladım ki bu acı, gerçeğe dönüşen kâbusların en karanlığıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ YANKI
Mystery / ThrillerKoşuyordu...Hızlanan adımları nefesini kesiyordu... Acı bir çığlık attı. Bunlar gecenin baştan çıkartıcı sesleriydi. Sirenler de tıpkı böyle şarkı söylerdi. Ağıtları kulağa çok hoş geliyordu...