Doğuya gidiş

8 1 1
                                    

Belinay ⬆️⬆️
Akşam eve geldiğimde masa hazırdı. Babam her zaman ki gibi oturmuştu. Bende elimi yüzümü yıkayıp masaya geçtim. Babam;
- Kızım bizim şirket el değiltirdi. Biliyorsun!
- Evet bir sorun mu var?
- Hayır sadece uzun bir şirket zinciri olan biri satın aldığı için farklı şirketine geçmem gerekti.
- Yani!
- Yani taşınmamız lazım.
- Nereye taşınacağız?
- Doğuya!
Uzay boşluğunda kayboluyordum sanki. Yıldızlar meteor taşları unutmuştu uzayı. Tek kalmıştım. Yalnız başıma.
Tekrar babamın sesiyle irkildim;
- Kızım biliyorum burada hayallerin var ama gitmemiz lazım!
- Baba bugün sana söylediğim araştırma hastanesine alındım. İlginç vakalar için. Biliyorsun benim için çok önemli.
- Kızım içinleri bırak orda yeni bir hayat bizi bekliyor.
- Baba doğuya gidiyoruz ne hayatından bahsediyosun!
- Orada şirketin yeni sahibinin çocuklarıyla aynı okulda okuyacaksın. Gittikleri okul doğunun en iyi okulu!
- Baba istemi...
- Hazırlan arkadaşlarınla vedalaş iki gün sonra gidiyoruz.
Masadan kalktım ve odama gittim. Kendimi yatağa bıraktım. Tam uyuyacaktım ki telefonun sesiyle irkildim. Can arıyordu;
- Efendim?
- Harika bir vaka çıktı dostum. Yarın sabah saat 7'de parkta buluşalım ve hastaneye gidelim.
- Ben gelemeyeceğim.
- Neden?
- Taşınıyorum!
- Nereye? Nasıl?
- Doğuya! İki gün sonra gidiyorum Can. Bu yüzden gelemediğimi söylersin. Özür dilediğimide.
- Belinay şaka yapıyorsun değil mi?
- Hayır, ciddiyim.
- Gitmeden görüşeceğiz değil mi?
- Tabiki sen benim kardeşimsin öyle şey mi olur!
- İyi bakalım. Takma kafana ben kapatıyorum şimdi. Biraz araştırma yapmam lazım.
- Tamam sana kolay gelsin.
- Sanada iyi geceler.
Telefonu kapattıktan sonra mutfaktaki kolileri aldım. Fazla bişey almayacaktım. Ama araştırma kitaplarım, tarih kitaplarımı alacaktım onları koliledikten sonra teleskobumu da çantasına koydum. Bavulumu buldum ve kıyafetlerimi toparlamaya başladım.
Telefonun sesiyle tekrar irkildim. Arayan Aslı'ydı;
- Efendim?
- Gidiyor muşsun?
- Can mı?
- Evet! Söylemese haberim olmayacak.
- Söylecektim. Bende bugün bir saat önce öğrendim.
- Peki öyle olsun. Ne yapıyorsun?
- Eşyalarımı topluyorum. Sen?
- Gösteriye kazırlanıyordum. Yatacağım şimdi.
- Peki görüşürüz sonra.
- İyi geceler canımın içi..
- Sanada
Telefonu kapattıktan sonra kıyafetlerimi toplamaya devam ettim.
Kıyafetlerimi toplamıştım. Çok fazla kıyafetim yoktu. Mutfağa gittim ve bir bardak süt aldım. Eylül ayında havalar biraz eserdi. Ama en sevdiğim ay Eylül ayıydı. Havalar serin ve narin oluyordu. Sütümü bitirdiğimde babama bakmak için odasına gittim. Kapıyı araladığımda babamı yatağın üstünde otururken ve elinde bir kaç kağıdı okurken gördüm. Biraz daha dikkatli baktığımda babamın ağladığını fark ettim. Geri çekildim ve odama gittim.
Babam bana ne kadar mutlu mükemmel görünmeye çalışsada mutsuz ve kırgındı. Annem bizi terk etmişti. Ben 5 yaşında iken beni ve babamı bırakıp gitmişti. Bizi bıraktığında çok ağlamıştım ama babam ağlamamam gerektiğini söylemişti. Ama kendisi bazı gecelerde sandıktaki mektupları okuyarak ağlardı.
Kendimi uykuya bıraktım.

2 gün sonra...

Sabah erkenden havalimanına gittik. Can ve Aslı da bizimle geldi. Uçağa binerken biraz duygulanmıştık. Ama ağlamayacaktık. Sık sık geleceklerdi beni görmeye.

Uçaktan indiğimizde bizi kapıda bekleyen bir araba vardı. Arabadan inen şöför bavullarımızı aldı ve arabaya oturmamız için kapıyı açtı. Arabaya bindik.

Uzun süren bir yolculuk sonunda büyük bir kapının önüne geldik. Kapının yanında şöyle yazıyordu "URFALI YAMAN AİLESİ" babam;
- Kızım şirketin yeni sahibinin evi.
Bahçeye girmiştik. Bahçenin tam ortasında büyük bir çeşme vardı çeşmenin hemen karşısında ise köşk. Köşk kapısında Yaman ailesi sıraya girmiş bizi bekliyordu. Arabadan indik. Babam;
- Ahmet bey nasılsınız?
- İyiyim sen nasılsın?
- İyiyiz. Bu benim kızım Belinay!
Ahmet bey beni baştan aşağıya süzdükten sonra;
- Ne kadar tatlı bir kızsın sen. Şu gördüğün çocuklar da benim çocuklarım!
Güldü. Güldük. Sonra;
- Selim kızları bahçede gezdir biraz. Sohbet edin. Kaynaşın. Yemeğe çağırırlar sizi.
Selim'le göz göze geldik.

Selim'in ağzından...
İsmi Belinay olan şahıs ile göz göze geldik gözleri mavinin en güzel tonuydu. Gözleri gözlerimi terk etti ve çalan telefonuna döndü. Çok sinirlenmiştim. Çok güzel gözleri vardı. Saatlerce hatta günlerce izleye bilirdim gözlerini. Tekrar göz göze geldik ve şöyle dedi;
- Kusura bakmayın açmam gerekiyor!
Selin;
- Tabiki biz şurada oturuyoruz sonra sende gel. Telefonu açtı ve şöyle söyledi;
"Canım!"

Belinay'ın ağzından...
- Canım!
- Merak ettim nasılsın?
- İyiyim Can sen?
- İyiyim. Ne yaptınız nerdesiniz?
- Seni sonra arasam olur mu?
- Olur öptüm.
- Öptüm...
Telefonu kapattıktan sonra yanlarına gittim ve oturdum. Selin;
- Tek çocuk olmak nasıl bir duygu?
- Bilmem hiç yalnız kalmadım Can ve Aslı beni hiç yalnız bırakmadı.
- Can Aslı!
- Aslı okuldan arkadaşım Can ise hem mahalleden hemde küçüklük arkadaşım.
Selim;
- Sadece arkadaşın mı?
Şaşırtıcı bir soruydu. Selim'e döndüm. Ve;
- Evet arkadaştan öte kardeşim sayılır.

Selim'in ağzından...
Bu kızın gözleri harika. Bakışları beni benden alıyordu. Kendimi toparlamam lazımdı.  Kızdan gözlerimi kaçırarak;
- Sevgilin yok yani!
Kız ayağa kalkarak;
- Olması mı gerekiyor?
Selin;
- Aşık olmadın mı?
Kız güldü. Tekrar oturdu ve;
- Daha bulamadım diyelim.
Tekrar bana döndü ve ;
- Sizin! Sizin sevgiliniz var mı?
Siz demişti. Bana siz demişti. Bu beni kızdırmıştı. Tekrar gözletine döndüm ve;
- Siz demene gerek yok.
- Ama sorumu da cevaplamadın!
Beni sıkıştırıyordu aklı sıra. Selin;
- Abim bu tarz soruları sevmez. Sevgilisi yok ama olsa bilirdim.
Güldüler. O sırada Ayşen abla geldi ve;
- Masa hazır!
Kalktık Selin önden yürüyordu. Kız kolumadan tuttu ve kulağıma;
- Tanıştığıma sevindim.
Güldü ve devam etti. Güldüm. Kız çok güzeldi. Beni güldüre bilecek kadar da akıllı.

Belinay'ın anlatımından...
Masaya oturmuştuk. Biraz sohbet ettikten sonra;
- İzninizle ben dinlene bilir miyim?
Ahmet bey tabi der gibi gülümsedi ve bende masadan kalktım.
Odaya çıkmak için merdivenlere yöneldim. Merdivenlerin solundaki koridorun sonundaki odaydı.

Selim'in ağzından...
Hemen peşinden izin alarak kalktım ve peşinden gittim. Koridordaydı. Kolundan tuttum ve duvara yasladım. Şaşkın bir kedi gibi bakıyordu bana. Harika bakıyor. Bu kız beni ilk anda etkiledi. Şaşkın şaşkın bakarken;
- Bir sorun mu var!
Cevap vermedim. Onu duvarla kendim arsında sıkıştırdım. Ellerinden biri belime tutundu ve;
- Gerçekten bir sorun mu var!
Gözlerinden dudaklarına kayan gözlerim. Onu ürkütmüştü. Ve devam etti;
- Odaya gitmek istiyorum!
- Biliyorum.
Gözleri dudaklarıma kaydı;
- Biliyorsan neden izin vermiyorsun?
- Senden uzaklaşmak istemiyorum.
Ellerimden biri duvarı baraktı. Belinden kalçasına doğru indi. Kalçasını sıktım. Onu kendime çektim. Kız şaşkın şaşkın bana bakmaya devam ediyordu. Bense eğleniyordum. Kafasını yukarı kaldırdığında. Boynu açıkta kalmıştı. Giydiği siyah askısız büstiyer onu çok güzel göstermişti. Göğüsleri çok güzel gözüküyordu. Boynuna burnumu değdirdim. İrkildi. Dudaklarımı boynunda gezdirdim. Ve şöyle dedi;
- Dur!
Durmak istemiyordum. Onu hissetmek istiyordum. Ama daha yeni tanışmıştık. Yapamazdım. Bu yüzden durdum. Geri çekildim ve;
- Tanıştığıma bende sevindim.
Ondan uzaklaştığım için kırılmış olcak ki bir anda odasına gitti. Lanet olsun. Bu işlerden anlamıyorum. Hiç bir kızı sevemiyorum. Beni sevmeyenlerle uğraşmak hoşuma gidiyor. Kızları sadece yürüyen bir zevk olarak görüyorum. Bunu değiltire bilecek bir kız daha tanımıyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 03, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gün ışığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin