KB-1

56 4 0
                                    

"Okulda ilk gün"

Bu sabah her zamankinden daha farklı bir şekilde uyandım. Sonunda üniversiteyi bu yıl bitirecektim. Resmen yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim deyiminin vücut bulmuş hali idim. Bu yıl öğretimimi bitirir bitirmez hayallerimi gerçekleştirecek, ileriye dönük adımlar atacak ve ardından koşmaya başlayacaktım. 

Tavanla kısa bir süre bakıştım. Ayağa kalkıp, kalkmama konusunda kararsızdım. Saate bakar bakmaz kalkmam gerektiği kanaatine vardım.

 Üstümü değiştirip mutfağa sert ve seri adımlarla ilerledim.  Ev arkadaşım Buğra erkenden kalkıp kahvaltıyı hazırlamıştı bile. 

"Günaydın!"

İrkildi. Suratında önce korkmuş ardından ise güvende olduğunu belirten bakışlarla baktı. "Günaydın."

Masa oldukça zengin bir sofra ile donatılmıştı. Elimi zeytin tabağına götürdüğüm anda kolumun şaplak yemesi saniyelik olmuştu. Şaplağın kaynağına baktığımda,  kızgın bakışlı bir çift göz ve bir birine bastırılmış dişleri belirgin olacak şekilde görüyordum. 

"Yüzünü yıkamadan mı?" 

Masadan kalkıp, yavaş adımlarla yüzümü yıkamak için lavaboya gittim. Yüzümü yıkadıktan sonra aynaya bakıp yüzümü kuruttum. aynada kendimi süzdüğümde tıraş olmamı gerektirecek sakallarımı fark ettim. Saçlarımın da ortadan kalkması gerekiyordu. Orman kaçkınına dönmüştüm. Buğra'nın beni çağırmasıyla aynadaki gözemleme işlerime bir son verip mutfağa doğru yürüdüm.  Buğra hangi ara tıraş olmuştu, o konuda hiç bir fikrim yoktu. 

Masanın önüne sandalyeyi çekip oturdum. Buğra çay bardaklarını doldurdu ve birini önüme diğerini ise önüne koyup servis tabaklarımıza her tabaktan bir kaç dilim olmak üzere yiyecek ile donattı. Buğra bir anneyi aratmıyordu bu konuda sağ olsun. 

"Eline sağlık." 

"Senin de"

Göz kırptı. Hafif alaylı ve şaşkın bakışlarımı üzerinde tutarak lafa giriştim "Ben hiç bir şey yapmadım ki?" 

Kahkaha attı. Elinde duran ekmeğe sürülmüş krem peyniri ağzına götürdü, ardından "Hazırlaması benden toparlaması senden" 

Ağzıma götürdüğüm çayı hafif üstüme döküp "Canın sağ olsun" yanıtında bulundum. 

Telefonumun çalmasıyla yerimden fırladım. Annem arıyordu. Açıp açmama ikilemini yaşıyordum. 

Vicdanımın tekme atmasıyla telefonumun 'yanıtla' kısmına basışım... Hepsi bir anda olmuştu!

"Ooo Menel Sultan hangi rüzgar esti de aradınız?" 

"Oğlum, nasıl öyle dersin?" 

"Sadete gel anne!" 

"Ben sadece..." kısa bir sessizlikten sonra devam etti "Bir hastam geldi, sonra tekrar ararım." 

Bütün konuşmamız bu tür kelimelerden ibaretti. Annem nöroloji bölümünde doktordu. Bizi her zaman 'Hastalarım var' bahanesiyle ikinci plana atmaktan vazgeçmezdi. 

Babam Züher Tekin... Ünlü iş adamı Züher Tekin! Tekin ailesinin diktatör adamı desek daha makbule geçer. 

Babam o küçük beynine her ne kadar 'çocuklarımın hayatına çeki düzen veriyorum' cümlelerini empoze etse de, aksine hayatımızı mahfetmekten başka hiç bir şey yapmıyordu. Öyle ya ona karşı çıkıp bu sözleri söylediğimde evden kovulmuştum... En azından şu an kafam rahattı. Onun istediği bir diploma. Ve bu diplomayı da ona verip özgürlüğüme kavuşacağım. Hayatımı istediğim gibi şekillendirip yön vereceğimi düşlemek bile ayrı bir haz ve tutku veriyordu. bu yüzden bunun önüne kimsenin geçmesine izin vermeyeceğim.!

Kutsal BakireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin