Eşsiz mi Eşsiz mi?

33 3 4
                                    

Çoraplar... Ayağa giyilen, spor ayakkabısından gözükse de pantolonun paçasıyla örtülen özel eşyalar benim için. Özel demişsem de değerli anlamayın. Dışarıdayken çoraplarımın gözükmediği ve mescit dışında ayakkabılarımı çıkarmadığım için özel şeyler.

Peki onlar gerçekten özel ve güzel mi?

Geçen gün evde çorap aradım.
Ama cidden aradım yani yeni yıkanmış çorap kokan her odada bulundum.
Küçüklüğümden beri görmeye aşina olduğum eskimiş çorapları umursamazca itip asıl güzel olanlara yöneldim. Çoraplarla küçük bir mülakat yaptık.
Hayat; kimisinin rengini soldurmuş, kimisinin dikişlerini aşındırmıştı.
İnsanlar gibi...
Kimisi renginden, kimisi dikişinden ödün vermişti.
Kısacası çorapların derdi benden de çoktu.
Düşündüm, Allah aşkına bu eve kaç yıldır düzgün çorap girmiyordu?!

Aslında çoraplar konusunda bu kadar vurdum duymaz bir aile olduğumuzu ilk defa geçen sene yurtta kalırken fark ettim. Bir insan hangi çorabın kendisine ait olduğunu bilmez mi yahu? İşte ben bilemiyordum. Çünkü ortada duran o çorap benim çorabım olmasa bile kardeşlerimin olabilirdi ki bu da benim olduğu anlamına geliyordu.

Bir de çorap çoraptı, çok da önemli yoktu. Yani bir zamanlar...

Ablam bir keresinde demişti ki:

"İnsan sabah güzel bir çorap giyerse güne güzel başlıyor."

Bu cümleyi hangi kafayla ne zaman söylemişti bilmiyorum.

O zamandan beri en büyük hayalim gerçekten benimsediğim güzel bir çorap giymek.

Aslında bu hayalimi gerçekleştirebilmek normal biri için oldukça kolay bir şey fakat sanırım ben hiçbir zaman başaramayacağım. Çünkü ben güzel çorap nedir bilmiyorum!!

Bir kere güzel nedir ki? Ben oldukça düz mantık bir insanımdır ve benim için güzel çorap her türlü kıyafetle giyebileceğimdir. Açık ve net.

Sırf bu nedenle asla renkli çorap almam. Ya siyah ya da beyaz alır ve giyerim. Bazen -çok nadir -ablam renkli şık bir çora almışsa ve denk gelmiş benim kıyafetlerim de çoraba uyum sağlamışsa o zaman bu güzel çorap uyumu beni şımartır güne çoraplara selam vererek başlamamı sağlar. Ama dediğim gibi, çekmecedeki bir milyon siyah-beyaz çorap ile bu denk gelme olayları fazla yaşanamıyor.

Bugün ortaokul arkadaşlarımla buluşmaya Pendik'e gittim. Biraz da erken gittim ki Bosnaya gitmeden önce ihtiyacım olan bütün eksikliklerimi gideriyim. Kısa planım buluşmadan önceki bir saatimi gezmeye adamaktı fakat "CANIM" arkadaşlarım kırtasiye malzemeleri dolu dünyalara daldılar. Onların denizi bana fırtına gibi geldi, Nereye gideceğime rüzgarlar, akıntılar ve bir de "CANIM" arkadaşlarım belirledi. Sonuç olarak, çorap alamadım.

Sonra diğer arkadaşlarla da buluştuk, takım tamamlandı.. Öyle kocaman bir grup sayılmazdık ama gruptuk işte. Bu tarz gruplarda sürüden ayrılma olmaz genelde. Fakat genelde. Ben o gün MİNİ ÇAPLI PENDİK GEZİMİZ SIRASINDA HERKESİ BEKLETEREK ÇORAP ALMAYA GİTTİM,
MUHAHAHAHHAHA.

Çok da iyi yapmışım. Evimiz güzel çorap gördü.

Maalesef ki o aceleyle yalnızca 3 çift çorap alabildim. Yani normal insanlar gibi güzel çoraplarla yaşayabilmemiz için geriye 380447 çift daha güzel çoraba ihtiyacımız kaldı. (evdeki çorapların O derece işe yaramaz olduğunu düşünüyordum.) Kısacası uzun vadede fail etmiştim.

Gezintiden miras kalan ayak ağrılarıma rağmen oturdum düşündüm. Ne yapabilirim. Sonradan aklıma 1 aydır yıkanmış ve asılmayı bekliyor olmasına rağmen unutulan, unutturulan, odamın bir köşesinde kendi halinde kuruyan çamaşır sepeti geldi.

Hayatımdan karelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin