You're the color of my life

420 43 60
                                    

Ben Kim Jong-in. 22 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Küçük yaştan beri boyalarla iç içeydim ve şu anda okuduğum bölüm de ressamlık üzerine.

Toplumdan silik bir kişiliğim olsa da bu beni pek endişelendirmiyordu.

Her gün yaptığım gibi bu gün de 4. katta bulunan resim odasına girip cam kenarındaki yerime kuruldum. Dışarıdaki manzara harikaydı. Bana ilham veriyor ve kalbimin hızlı atmasını sağlıyordu.

Tabureme oturduğum anda dışarı baktım. Beyzbol sahasında takımının gelmesini bekleyen kyungsoo'yu gördüğümde gülümsedim..

Her pazartesi ve cuma tam 12' de başlayan takım antremanları bu günde saatinden şaşmamıştı.

Saha takımla dolarken ben elindeki beyzbol sopasını özenle tutan kyungsoo'ya bakıyordum. giydiği beyaz beyzbol takımı ile gerçekten havalı duruyordu. Şapkası ise yüzünü kapatsa da kimse onun yakışıklı olduğunu inkar edemezdi.

Bir yandan kyungsoo'ya bakarken bir yandan da kullanacağım boyaları hazırlıyordum. Favori rengim olan maviyi palete bir güzel meze ettikten sonra fırçanın ucu ile aldığım siyahı maviyle karıştırdım.

Çıkan renk tam olarak kyungsoo'ydu. Kyungsoo benim gece mavimdi. Onu özdeştirdiğim renk tam olarak buydu.. Evet.

Sınıfta tek başıma tuvale içimi dökerken ilham kaynağım olan kyungsoo'ya baktım.

O gerçekten çekiciydi. Boyu olduğundan kısa bile olsa boyu onun kusuru değil tam olarak farklılığı olmuştu. Boyunuz ondan uzunsa yanından geçtiğinizde uzun olan boyunuzdan nefret ediyordunuz.

Siyah kısa saçları ve bir koreliye göre büyük olan gözleri beyaz tenine ahenk katıyordu. Geniş omuzları düzgün fiziği ile yunan heykellerine benziyordu. Düzgün burnu ve dolgun dudakları ile sizi kendine çekmeye devam ediyordu. Kalın kaşları ise hiçbir yüzde bu kadar güzel duramazdı diye düşünmeden edemiyordunuz. Yüzü gerçekten çekiciydi. Kyungsoo yanağındaki birkaç akne iziyle bile mükemmeldi. O farklıydı..

Ona aşık olduğumda 17 yaşındaydım. O zamandan beri sadece onu izler oldum. Yörüngemi yeniden düzenledim ve kendimi güneşin yerinden alıp kyungsoo'yu koydum. Bense onun etrafında dönen herhangi bir gezegen olmuştum.

O her zaman popülerdi fakat hiçbir zaman popülerlik havasına girmemişti. Kendi halinde geleceği parlak bir üniversite öğrencisiydi.

Bir yandan boyamaya bir yandan da kyungsoo'ya bakarken garip bir şey gördüm. Resim hocamız kyungsoo'ya bir şeyler söylemiş ve ardından 4. kata bakan kyungsoo ile gerilmiştim.

Aman Tanrım! Kyungsoo buraya mı geliyordu? Birkaç derin nefes alıp heycanımı bastırmaya çalıştım. O sırada tıklatılan kapıyla daha da gerilmiştim.

Kapıya doğru baktığımda Kyungsoo'nun içeri girdiğini gördüm.

Beni gördüğünde gülümsedi ve hemen yanımda bulunan masaya elinde bulunan birkaç kağıdı koydu.

"Oturabilir miyim ?" diye taburemin yanındaki yedek tabureyi gösterdiğinde kalbimin ağzımdan çıkmaması için derince yutkundum.

"Elbette." dediğimde sesimin titremediği için tanrıya şükrettim.

Tabureyi biraz daha yanıma çekip oturduğunda solumda hissettiğim vücudunun sıcaklığı ile ısındım.

Saatlerdir antreman yapıyordu ve ter kokması yerine temiz hava gibi kokuyordu.. Çam ağacı ile birleşmiş rüzgar gibi.

Fark ettirmeden derin bir nefes aldım ve ardından gözlerimi kapatarak kokuyu hafızama işledim.

Bana baktığını görünce gözlerimi hızla tuvalime kitledim. Üzerimde hissettiğim gözler yutkundum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 05, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Name is "Midnight bule"  *-One Shot-*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin